Selçukluların Anadolu’ya girişleri ile başlayan Haçlıların Türklükle olan savaş coşkuları, Kanuni döneminden bu yana cesaretlenerek, Osmanlının son deminde iştahla iyiden iyiye artmıştır.Sevr ile dayatılanlar, günümüzdeki işbirlikçileri eliyle hem de onlar istemeden verilmektedir.1. Dünya Savaşı ile Ulusal Kurtuluş Savaşında, ama Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türklüğün kazandığı utkuların üzerinden henüz bir asır geçmeden, ülkemizdeki işbirlikçileri eliyle milletimiz ve devletimize olan saldırıları; sinsi planlarla değil, hem de gözler önünde hazırlanan ve alenen açıklanarak uygulamaya sokulan örgütlenmelerle sürüyor.BOP’un Parçalanmış Ortadoğu Projeleri içinde, Mekke ve çevresinde kurulacak düşsel bir İslâm Devleti’nin yönetiminde halife sanı vaat edilen Fethullah uydurması ‘Dinler Arası Diyalog’ ile “Müslüman’ı Hıristiyanlaştırma” gayreti tüm hışmıyla sürüyor.ABD güdümlü AB emperyalizmi, Irak’taki Türk askerinin, dolayısıyla Türk erkeğinin başına geçirdiği çuval gibi, türban adıyla Türk kadınının başına geçirdiği, ancak tarikat ampulleriyle aydınlanmasına izin verilen Hıristiyan rahibeleri görünümlü şekilsel ve zihinsel bir örtüyle savunmasız hale getirilmekte.Devrimin oluşturduğu Ulusal Mecliste tüm gayretlerine rağmen bir halt edebilmeyi başaramayalar, 1946 yılından itibaren uygulamaya geçilen çok partili hayat denemelerinden istifadeyle, saldırılarını çok çeşitli adlar altında yoğunlaştırmışlardır.Önce yerel yönetim birimlerinde, sonrasında da genel yönetim birimlerine sızarak ‘Nakşî örgütleşmesi şeklinde’ ortaya çıkanlar; tarikatlar adıyla milleti parçalayarak bu örgütlenmeleri her yönüyle güçlendirdikten sonra, salt ülke insanlarını değil, din istismarıyla tüm küresel bölgeyi yönetmeye kalkışmaktadırlar.Bu güruhlar Türk ulusunu ümmi toplum haline getirebilmek ve Türk Devletini ortadan kaldırabilmek için bölgedeki etnik akımlar ile her tür terör örgütleriyle işbirliğinden kaçınmamaktadırlar.Ülke yönetimine rol alan ve rol almayı siyasi hedef yapan Damat Ferit türünden işbirlikçi hükümetler ve siyasi partiler, övgülerle insanların gözünde yükseltilerek olası genel seçimlerde yıldızlaştırılıyor, sonra genel seçimlerde rol alan DP, DYP, CHP+DSP, ANAP, MHP, AKP, DTP, BDP ve İYİ parti örneği gibi yıldızı parlatılıyor. Ödün verme yarışında önde olanlar iktidar ediliyor.Türkiye’nin Ermeni Soykırımı’nı 1915-1923 arasında gerçekleştirerek insanlık suçu işlediği hükmü verilmesine, böylece salt 1915 tehciri değil, Kurtuluş Savaşı da, Atatürk’ün de adı konmadan suçlanmasına göz kırpılıyor. Türkiye’yi soykırımdan yargılamanın kapısı aralanıyor.Onlar bu günkü aşamalarına, yumuşak bir mücadele ile gelmiş bulunuyorlar. Bu mücadelelerini; onu yaşatacak, gelecek nesillere taşıyacak eğitim düzenin bozarak, başına ‘millî’ koyarak, eğitimi ulusallıktan uzaklaştırarak, uzun vadeli, ama gittikçe ivme kazanan bir güç yaratarak gerçekleştirme yolunu seçtiler.“Toprak, millet ve ordu adlı” ulus devlet mücadele araçları, asıl öğe olan ulusun elinden kaydırılmaktadır.Randop Churchill’in “Muhalefetin görevi, muhalefet etmektir.” Özdeyişini bir kez daha anımsayınız.O halde, en temel mücadele; meclis dışında kalan sağduyulu muhalefetle bütünleşerek, yabancılaşmış eğitimlilerimizi yeniden millî eğitime dönüştürmekle olanaklıdır.Çare: “Yumuşak Kurtuluş Savaşı” olacaktır.