Yıllar önce uluorta söylediklerimi arkadaşlarım anımsayacaktır: “Türkiye üzerinde emelleri olanlar çemberi daraltmışlardır. Askerinin başına çuval geçirilen ve boğulmak üzere olan Türk Ulusu, İstiklâl Savaşı ile kurduğu devleti yıkmak isteyenler karşısında boyun eğmez. Bu çemberi kırmak için yeniden ulusal savaş başlamıştır. Tam bağımsızlık kurulasıya değin bu savaş devam edecektir.”Düşmanın yıllar öncesinde, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusuna karşı açtığı savaşı görmemek çok büyük aymazlıktır. Atatürk’ün gençliği Cumhuriyeti korumada zaafa düşmüş ve müdafaa durumunda kalmıştır.Cumhuriyet yıkıcıları Başbakan’a seslenerek, “Hodri meydan!” demektedirler.Hakkında inceletme başlatılan, gerektiğinde soruşturmalar açılan, çizmeyi aşan bir belediye başkanı olarak birileri; “ Başbakan ve bakanlar, Diyarbakır’a karşı açıkça savaş ilân ediyorlarsa ‘Hodri meydan!’ diyorum. Savaştan kaçmayız. Diyarbakır bir kaledir, düşmeyecektir.” diye konuşabiliyorsa bu savaş çoktan açılmıştır.Oysa Diyarbakır; BOP çerçevesinde gerçekleşen planın yıldızı değil, Türkiye Cumhuriyeti’nintemelini oluşturarak parlayan yıldızı, hiçbir emperyalist güç tarafından yıkılamayacak kalesidir.Genel Seçim öncesi İP öncülüğünde yapılan ‘Kardeşlik Mitingi’, bu kaleye sahip çıkan ulusal gücün kanıtı olmuştur.Baydemir’in televizyon kameraları karşısında açıkça meydan okuyarak kullandığı benzer sözlerin, 14 gün öncesinde PKK çizgisindeki İnternet sitesinde yer alan haberlerle, ‘avukatlarıyla yaptığı görüşmede, 22 Ağustos günü bölücü başının ağzından çıktığını’ gören ve duyanlar hiç de şaşırmamışlardır.Terörist Solmaz’ın ailesine taziyeye gidenlerin “Canımızı sıkma, bizi dağa çıkarma!” diyerek attıkları naraları görenlere, Kurtuluş Savaşı sürecindeki Ermeni ve Rum Palikaryalarının çetelerini anımsatıyor.Hem suçlu, hem güçlü görünmeğe gayret ediyorlar. Savaşı en son ilan eden; Bush’un Talabani’nin yanağına üç öpücük kondurmasından cesaret alan Kukla Irak Başbakanı Nuri El Maliki’dir.‘Türkiye ziyaretlerinde başka, inine dönünce başka’ konuşan şu çakala bakın. Sözde toprak bütünlüğüne egemenmiş gibi. Türkiye sınırında 70 küsur köyü, ABD imalatı silahlarla kurtarılmış alan haline getiren, burada PKK askeri zoruyla adalet getirme ve yönetim işlevi gören teröristleri kardeş ilân etmekle kalmıyor, Türkiye’ye gözdağı vermeğe kalkışarak, aklınca ilan ettiği soğuk savaşı sürdürüyor.Çünkü bir yandan ülkelerinde ulusal birliği oluşturmak için kardeş kavgasına tutuşanlar, öte yanda PKK aracılığıyla Türkiye’de sıcak savaşın içindeler.İngiliz basınında Türkiye ve Türkiye’yi yönetenler hakkında çarpıcı analizler yer alıyor:“Dünya’nın en büyük projesi çökmek üzere” diye yazıyorlar. Neymiş bu büyük proje, biliyor musunuz?Sözü edilen; birilerinin eş başkanı oluşuyla gönendiği, Türkiye’yi yeniden yapılandırarak AB’ın parçası haline getirmeyi amaçlayan Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Ufacık bir direnme gözlemlediklerinde basıyorlar yaygarayı: “Dünyamızın en önemli siyasi deneyi çökmenin eşiğinde” diyorlar. Türkiye’nin ülkeyi geriye götürebilecek bir ulusal felaketin eşiğinde olduğu yorumunu yapıyorlar. Türk halkının beynine de bunu bir korku olarak, ‘istikrar gidiyor’ yaygarası içinde enjekte ediyorlar.MHP ve CHP gibi siyasi oluşumları da bu amaçlarında birer piyon, ama DTP ile AKP’yi de baş aktör olarak kullanıyorlar. BBP ve SHP ise çıkar umdukları limanlara yanaşıyor.Türk ulusu ise bu siyasi partilerle; varlığımıza yönelik açılan bu savaşı kazanamayacağımızı, aydınlık ve müreffeh Türkiye’nin kurulamayacağını artık öğrenmiş olduğu izlenimi veriyor.Belli ki, heyecanlanmak; belki de ilk aşkın verdiği duyguları yeniden anımsamak, hayatının aşkını bulmaktır.