Doğada var olan her nesne ve değerin bir rengi vardır. Taşın, bitkinin rengi var. İnsanın rengi, suyun rengi var. Devletlerin, kurulan düzenlerin, ülkülerin ve amaçların da bir rengi var.Küçücük Ermenistan, Büyük Ermenistan idealini yaşıyor. Yunanistan megola ideasından vazgeçmiyor. Rusya, yüzyıllardır sıcak denizlere inmeye çalışıyor. Avrupa emperyalizminden vazgeçmiyor. Ya sizin renginiz ne?Anayasalar da renklidir. Yazılı olan her Anayasa bir hedef çizer. Yazılı olmayan anayasaları olan milletler de vardır. Toplum vicdanlarında oluşmuş, toplumu ayakta tutan yazılmamış yasalardır onlar.Selçuklu; ne zaman Alpaslan, Baturhan isimlerinden vazgeçerek Keyhüsrev, Ebu Müslim adlarını alır olmuşlarsa, o tarihlerden itibaren kendi yıkılışlarını hazırlamışlardır. Osmanlı da; Yavuz Selim ile Hilafeti üstlendikten sonra Arap fesat ve fitnesinin içinde, Bizans entrikalarıyla yok oluşunu hazırlamıştır. Her iki devlet de kendi rengini unuttuğu için tarih sahnesinden silinmiştir.AB’ın lokomotifi Almanların zihniyetinde 3 B hedefi vardır. Derler ki; Kim veya hangi millet Berlin’e, Boğaziçi’ne ve Bağdat’a egemen olursa Dünya’da söz sahibi olur. Almanya o nedenle Türkiye hakkında duyarlıdırlar.Hitler Dünya’yı yakıp yıkarken, Boğaziçi’ni yanında tutabilmek uğruna Meriç’ten doğuya yönelmemiştir. Birinci Dünya Savaşı ile tatmin olamayanlar o nedenle 2.Dünya Savaşı sürecinde Türkiye’yi savaşa sokmağa gayret etmişlerdir. Bu nedenle Kore’ye, Afganistan’a, Lübnan’a ve Sudan Darfur Bölgesi’ne Türk Askerini de çağırıyorlar.Türkiye Cumhuriyeti’nin rengi belli, yapı taşları, harcı, işlevi ve ülküsü bellidir. Bunu, demokrasi ve özgürlükler adına belirsizleştirmeğe yönelenler, şimdi de renksiz bir Anayasa hazırlattılar. Hem de, başında kimliği ve idealleri belli bir Alman’ın bulunduğu komisyona hazırlattılar.Kendi ülkelerinde maddi ve manevi yoksulluk içinde kavrulanlar, daha çok demokrasi, daha bol özgürlük ve çak daha zenginlik vaat ederek tuzaklar kuruyorlar. Bir makarna paketi ve yarımşar ton kömürle halkı iğfal edenler; tonlarca makarnayı, tonlarca kömürü kendi evlerine yönlendiriyorlar.Kendilerinden önceki hırsızların hortumlarını kesiyorlar ama kendi malikânelerine büz ve boru döşüyorlar. “Aferin, % 6 büyümüşsünüz diyenler” kendi dolarlarını ayakta tutmağa çalışıyorlar.Yugoslavya’da, Irak’ta, şimdilerde de Belçika’da olduğu gibi ‘halklara özgürlük’ gerekçesiyle ülkeni bölme gayreti içindeler. Orta Asya’daki özgür ve güçlü Türk Devletlerini de önce doğu ve batı veya güney ve kuzey diye bölüp ortadan kaldıranların, Selçukluları ve Osmanlıları da nasıl bölüp parçalayarak ortadan kalkmasına neden olduklarını anımsayınız.Senin de kabullendiğin Anayasa ile milleti ümmet güruhu ve devletini de uydu haline getiriyorlar. Üstüne üstlük sana onaylatıyorlar.Köy Enstitülerini yıkıp feodal düzen alt yapısını kuranlara, öğretim birliğini yıkıp dinci eğitimi getirenlere, devrim yasalarını çiğneyip sosyal, hukuk, laik ve demokratik devlet yapısını çökertenlere, tam bağımsızlığı yadsıyıp emperyalizmin esaretine girenlere, Atatürk bu gün ne derdi acaba?Herhalde; “Eyvah, şu bizim Türkler çıldırmış Türklere dönmüş!” demekten kendini alıkoyamazdı.Hazırlatıp onaylatarak kurdukları bu yeni düzenin çarklarında ezilip yok olmadan, lütfen Dreyden’in şu özdeyişini bir kez daha duyumsayınız:“Savaşta bütün gecikmeler tehlikelidir.”