İlim- Akıl ve İradenin Anlamı (III)Konunun daha iyi anlaşılması için dünkü yazının son paragrafı ile başlıyorum. Bunu bir örnekle anlatmaya çalışayım; “Bir gün, büyük ustanın canı tatlı istedi. Bu istek hemen benim şuurumda açığa çıktı (aklıma geldi). Aklımı kullanarak düşünmeye başladım. Acaba nasıl bir tatlı istiyor? Büyük usta hemen “sütlaç” diye isteğini ileti bana. Bu talep benim şuurumda açığa çıktı, aklımı kullanarak, neler gerekli olduğunu düşünürken, büyük usta; “süt, şeker, pirinç unu ve tarçın” diyerek, bana yardımcı oldu. .Ben yine aklımı kullanarak, düşünmeye başladım. Nasıl pişirecektim? Büyük usta hatırlattı, “tencereye yeteri kadar su koy, bir buçuk bardak pirinci yıka ve tencereye ilave et” dedi ve şu uyarıda bulundu; “pirinci doğrudan doğruya sütle kaynatırsan, pişme kıvamına gelinceye kadar sütün yarısı buhar olarak uçar” dedi. Bu uyarı, hemen şuurumda açığa çıktı ve ben hemen bu uyarıyı dikkate alarak, yeteri kadar su koyup, yıkanmış pirinci ekledim ve yumuşayıncaya kadar pişirdim. Tam sütü ilave edecektim ki, yine uyarı geldi, “sütü hemen koyarsan, süt kesilir peynir olur” dedi. Haklıydı, ben yine aklımı kullanarak, on dakika kadar soğumaya bıraktım ve daha sonra sütü ilave ettim. Bu defa aklımı kullanarak, kendi irademi devreye soktum. “orta kıvamda bir tatlı herkes tarafından beğenilir” diyerek, yeteri kadar şeker ilave ettim. Yine düşünüyorum, ne kadar kaynatmalıyım? Tekrar, şuurumda, “en fazla beş dakika” ifadesi açığa çıkıyor.Biz, bu şuurda açığa çıktı, ifadelerini, “hemen aklıma geldi” şeklinde söyleyelim. Bizim hayatımız da zaten hep böyledir, “aklıma geliverdi” deriz. Hayır, öyle değil, tüm talepler, bizim “ben-ben-ben” dediğimiz, Zat-ı Mutlak’tan geliyor ama bununla birlikte benim de kendi aklımı ve irademi kullanarak “sütlaç” diye bir eser meydana geldi.Burada küllü irade ile cüzi irade bir araya gelerek, böyle bir eser meydana çıktı. Burada hem tam bir teslimiyet var, hem de kendi irademiz var.O, Zat’ın (Ruh) un tüm arzuları, bizim şuurumuzda, bir an için belirir, “aklıma geldi” deriz. O, Yüce Zat’a ait olan “ilim, akıl ve irade” biz insanlarda da mevcuttur. Bizler, bu âlemde O’nun, adına görev yapıyoruz ama yapan, eden, yönlendiren hep O’dur ve bizim ayıra vesile olabilecek tüm hareketlerimiz, o vakit O’nun filleridir, aksi olan fillerimiz ise bizim irademizdendir.Gelin hep birlikte düşünelim, bu sütlaçı ben mi yaptım, yoksa büyük usta mı yaptı? Hayır! Yapan, bendim. Ancak bunu yaparken hem kendi aklımı ve irademi, hem de büyük ustanın taleplerini dikkate aldığım için, yapan, eden hep O, olur. Çünkü bu âlemde O’nun Zat’ından başka hiç bir şey yoktur.O, yüce Zat, her şeyden münezzeh olduğu için yapan, eden hep bizler oluruz. O ister, biz yaparız. Örneğin herhangi bir Holdingin fabrikalarında binlerce işçi çalışır. Ustabaşı, “söyler” işçiler yapar. Üretilen emtianın üzerine firmanın “Logosu” konur, üretimi yapan işçilerden hiç söz edilmez. İşte bizler ne yaparsak yapalım, tüm fiiller, O’nun fiillerdir. O’nun istemesi dışında bizler tek bir parmağımızı dahi oynatamayız. Bir kalem düşünün, ben onu elime alıp, bir şeyler, yazabilirim, ben olmazsam, o kalem hiçbir işe yaramaz, çünkü onda ruh ve irade yoktur. Ama insan öyle değil, Allah’a ait olan “ilim, akıl ve irade“ aynen insanda da vardır ki, O, sadece talep eder, insan yapar. Bizler hep Allah nasip ederse” şunu yapacağım, şuraya gideceğim” gibi ifadeler kullanırız. Evet, O, isterse, olur.Önemli NOT: Buraya kadar “Özümüzdeki Gizli Hazine “Allah adını verdiğim kitabımın bazı bölümlerini sizlerle paylaştım. Pek fazla olmasa da otuz, kırk izleyici makalelerimi takip ettiler. Zaten fazlası da olmazdı. Çünkü bu gibi eserler ağırdır, anlaşılıp idrak edilmesi güçtür. Alt yapısı olmayan bir kimse gereği gibi anlayamaz. Bu gibi konulara vakıf olan birisi tarafından yardım görmesi gerekir. Kusurlarım oldu ise beni bağışlayın. Yarından itibaren Rumeli, yani Balkanlardaki Sarı Saltık, Seyid Ali Sultan ve Otman Baba gibi Alp Erenleri anlatmaya başlayacağım inşallah…Hakkı SAYGI