Allah’ı İdrak Etmek ve Görmek (3)…… Kelime-i şehadet getiren kimseye, “Allah’ı görüp görmediği sorulduğunda, eğer “can gözüyle”, yani gönül gözüyle bakıyorsa, “evet” Allah’ın Zatı’nın evrende bulunan görünür-görünmez tüm unsurlarını, tecellilerini görüyorum, müşahede ediyorum” diyecektir.Görüldüğü gibi, burada önemli bir ayrıntı var, “ten”, yani “kafa “ gözüyle bakan “hayır” diyor. “Gönül”, yani “can” gözüyle bakan ise “evet” diyor.Bu hususu, Kuran’ın şu ayeti ile irdelediğimiz zaman, çok farklı bir ayrıntı daha ortaya çıkıyor. “ŞehidAllaHU enneHU lâ ilâhe illa HU.” (1) Mealen: “Allah, kendi ÖZ’ünden, yani “HU”’dan başka bir ÖZ veya “HU”nun olmadığına tanıklık etmektedir.Bu ifadeleri biraz daha açarsak; “Âlemde olup biten her şey Allah’a şehadet eder; fakat bu aynı zamanda Allah’ın kendi kendine şehadet etmesidir. Çünkü her şey O’nun eseridir, O’nun Zat’ının fiileri ve sıfatlarının tecellisidir.” Kısacası; bakan da kendisi, bakılan da kendisi, gören de kendisi ve görünen de kendisidir.Kuran’nın şu ayetinde: ““Enfüslerinde (bilinçlerinde veya öz benliklerinde) ayetlerimizi göstereceğiz ta ki gerçek olduğu onlara, iyice belli olsun." (2) Ayette geçen “enfüs” ifadesi ile Yüce Allah, iç âlemimizde, yani öz nefsimizde, kendisinin fark edilmesini istiyor. Kuran’da: “Biz ona şah damarından daha yakınız” (3) yine Kuran’da: “Onu şekillendirip, içine ruhumdan üflediğim zaman (4) diyor. İşte Allah’ın “şah damarımızdan daha yakın olan ilim-irade ve kudreti ile ana rahmindeyken üfledim” dediği “Genetik Bilgisi”ni ihtiva ettiği “Ruh” a biz “Zat-ı Mutlak veya HU” diyoruz.Özetleyecek olursak, aslında iki farklı “Zat” kavramı mevcuttur.1. Hiçbir zaman görünmeyen ve bilinmeyen, görünmesi asla mümkün olmayan “Mutlak olarak ifade edilen Zat-ı Mutlak (Öz).2. Bu âlemde bir an için var olan, yani sonlu ve sınırlı olarak görünen ve bilinen ZAT (insan).Mutlak olan vasfı ile görülmeyen ve bilinmeyen, hatta bilinmesi asla mümkün olmayan Zat-ı Mutlak’ın (Ruh) varlığına “Amentü Billa” diyerek iman edilir.Bu âlemde bir an için var olan, yani sonlu ve sınırlı olarak görünen ve bilinen ZAT (insan), müşahede edilir.Ancak gözle görünmeyen ve bilinmeyen, Zat-ı Mutlak (Ruh), hem sonlu ve sınırlı olarak görünen ve bilineni, hem de sonsuz ve sınırsız olarak görünen ve bilineni müşahede etmektedir. Tüm bu özellikleriyle bu Zat-ı Mutlak (Ruh), gözle görünür ve bilinir bir şekle bürünerek, kendi oluşturduğu varlıkları, yani tecellilerini seyretmektedir..Bu hususu Kuran’da da görüyoruz: “Gözler O’nu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder.” (5) ayeti de işte buna işaret ediyor. Gözlerin hiçbir zaman göremediği Allah’ın “Ben size şah damarınızdan daha yakınım (6) yine “Size ruhumdan üfledim” (7) dediği Özümüzdür ve Ruhumuzdur, yani “Öz” (HU) dur.Yazının devamı yarın..Hakkı SAYGI______________________1) Al-i İmran Suresi, 18 (Ahmet Hulisi Kur’an Meali)2) Fusulet Suresi, 533) Kaf suresi, 164) 4) Hicir Suresi, 295) Enam suresi, 1036) Kaf suresi, 167) Hicir suresi, 29