Bir an kendinizi 1918 yılında Şam'da düşünün..Türk askerisiniz ve sokaklarda kovalanıyorsunuz. Yakalanırsanız kafanıza sıkıyorlar..Kaçanlar Şam'ın dış mahallelerinde yakalanıyor ve hemen orada bir ağaçta asılıyorlar...Şam'dan çıkıyorsunuz kuzeye doğru her gittiğiniz yerde avsınız..!! Çocuklar taşlıyor, kadınlar yüzünüze tükürüyor.. Yakalanırsanız kurşuna dizileceksiniz..Köylerde zehirli sular veriliyor.Adana’ya ulaştıysanız şanslısınız..Ulaşamadıysanız ya Şam sokaklarında öldünüz ya daDera çöllerinde karnınız yarıldı ya da Hama Humus hattında zehirlendiniz demektir..
Bir an 1918 yılına dönün ve Suriye’de Türk askeri olun..Ne Şam'ın şekeri, ne Arap'ın yüzü lafı bu yüzden çıkmıştır..Ruhları şad olsun şehitlerimizin...
(Buraya kadar bir alıntı idi.)
Biz ekleyelim gerisini:
Suriye’de bugün yine şu tekerlemeyi söyleyelim mi hep beraber:Ne ŞAM'ın şekeri, ne ARAP'ın yüzü ?