Arap harfleri ile yazılmış güzel yazı sanatına Hat dendiğini biliyoruz. Geleneksel Osmanlı el sanatlarından olan hat sanatının Cumhuriyet dönemindeki en önemli temsilcilerinden olan ve eski hat sanatına yeni bir anlayış ve yorum getiren hattat ve cilt sanatçısı Emin Barın’ın (1913-1987) yazdığı ve umutların bittiği bir anda hayat kurtaran , üzerinde eski harflerle "ŞİMDİ B..U YEDİK “ yazan , etrafı da -muhtemelen- yine bir başka ünlü hattat Necmeddin Okyay tarafından “Hatip ebrusu” ile süslenen kendisi kadar ilginç "celî sülüs” levhasının öyküsünü anlatacağız .
" İkinci Dünya Savaşı öncesinde Bakırköylü Ermenilerden Doktor Peştemalcıyan ailesiyle birlikte Türkiye ’den Almanya'ya göç edip Berlin'de bir halı ve kilim mağazası açmıştı. Savaş başlayıncaya kadar işleri yolunda gitmiş, baba Peştemalcıyan işleri oğlu Aram Peştemalcıyan'a bırakmıştı ama savaşla birlikte zorlu günler beraberinde gelmişti. Her gecen gün bir öncekini aratmaktaydı. Savaş bütün hızıyla sürerken 1943'ün sonuna doğru Almanlar için savaşın gidişatı belli olmuş, daha fazla savaşacak gücünün kalmadığı ortaya çıkmıştı. Sovyet askerleri 1944 yılının Ocak ayında Oder Irmağı’nı geçerek önce Budapeşte'ye, Nisan başında ise Viyana'ya girerek Berlin’e doğru ilerlediler ve 25 Nisan'da Berlin'i kuşattılar. Kentin merkezindeki bir yeraltı sığınağında kalan Hitler ise, savaşın kaybedildiğini anlayarak 30 Nisan’da intihar etti. Ruslar artık Berlin’deydiler. Şehrin hemen her noktası Rus işgali altındaydı. Yağma ve talan Almanya’da artık sıradan bir işti. Taciz ve tecavüzün bininin bir para olduğu o günlerde asıl mesele hayatta kalmak ve tatlı canını kurtarmaktı. Bu zor şartların hüküm sürdüğü günlerde Rus İşgal Komutanlığı bir bildiri yayınlamıştı. Bildirideki kesin emre göre her yer, Rus askerlerine açık tutulacaktı. Savaşın acımasız yüzünü bütün çıplaklığıyla çoktan gören Peştemalcıyan ailesi de emre mecburen uymuştu. Halı mağazalarının kapılarını açarak Rus askerlerinin yağmaya gelmesini endişe ile bekleyen ailenin bu bekleyişi fazla uzun sürmedi. Peştemalcıyan Halı-Kilim Mağazası’ndan içeriye gürültü ve patırtı ile kılıksız, vahşi görünüşlü, Moğol tipli ve silahlı iki asker yüksek sesle bağıra çağıra konuşarak girdi. Askerlerden biri halılarla ilgilenirken diğeri, genç kızlarını da aralarına alarak hareketsiz bir şekilde endişe ile olup biteni gözleri ile takip eden Peştemalcıyan ailesine yöneldi. Etrafa şöyle bir göz atıyormuş gibi yaptıktan sonra genç kıza doğru yaklaştı ve elini uzattı. Aram Peştemalcıyan gayrı ihtiyari ve seri bir hareketle askeri bileğinden sıkıca yakaladı. Çekik gözlü asker bu ani tepki üzerine tabancayı çekti ve Peştemalcıyan'ın şakağına dayadı. Aram Peştemalcıyan, adeta taş kesilmiş karısına dönüp ağzından: - “Şimdi b..ku yedik” cümlesi döküldü. Bu sözleri işitince irkilen asker silahını indirerek sordu: - "Ne dedung? Ne dedung?..." Baba Peştemalcıyan olayın şoku içerisinde, ister istemez söylediği sözleri tekrarlamak zorunda kaldı: - "Simdi boku yedik." O anda sanki bir mucize oldu. Asker ani bir hareketle silahını indirerek yıllar sonra bir dostunu görmüş biri gibi büyük bir sevinçle Peştemalcıyan’ın boynuna sarıldı. Peştemalcıyan şok üstüne şok yaşıyordu. Olayı kavramaya çalışıyor ve askerin Kırgız ağzıyla, "Miz gan gardaşiz, min sinig gardaşmam" yani "Biz kan kardeşiyiz, ben senin kardeşinim" derken sevinçten çılgına dönmesini hayretler içinde seyrediyordu. Mağazayı basanlar, Rus ordusundaki Kırgız askerlerdi ve karşılarında Türkçe konuşanları görünce büyük şaşkınlık yasamışlardı. Olay anlaşılıp şok atlatılınca Peştemalcıyan ailesi rahat bir nefes aldı. Askerler özür dilediler, çaylar içildi, konuşmalar uzadı ve iki asker sonraki günlerde mağazaya gönüllü bekçilik yaptılar.”
Bu hikâye; 17 Temmuz 1966 tarihli Yeni Gazete’de “Levhaya bir ailenin hayatını kurtaran argo cümle yazıldı” açıklamasıyla yer almış. 02 Ocak 2013 ‘ te yazar Mine Kırıkkanat imzasıyla Cumhuriyet gazetesinde yer almış. 2015, 2016 ve 2017 yıllarında da internet ortamında başka gazete ve sitelerde paylaşılmış. Olayı yaşayan Aram‘ın babası Dr. Peştemalcıyan, - muhtemelen- 1877 ‘ de Hilâli Ahmer (Kızılay) Cemiyetimizi kuranlardan Dr. Dikran Paşa ‘ nın ( Peştemalciyan) torunudur.
Savaş sonrası çileli günler sona erince Peştemalcıyan ailesi; bir gün Berlin’deki mağazalarını gezen bir Türk gazeteciyle tanışır ve gazeteciyi evlerine davet ederek, yaşadıkları olayı büyük bir heyecanla ve yeniden yaşıyormuşçasına tekrar tekrar anlatırlar… Hayatlarını kurtaran sihirli cümlenin kendileri için neler ifâde ettiğini özellikle belirtip hayatta kalmalarına sebep olan bu sözleri, bir hattata yazdırıp (!) evlerinin en güzel yerine asmak ve bu anı her zaman hatırlamak istediklerini söylerler. Gazeteci, onlara yardımcı olabileceğini belirtir ve Türkiye’ye döndüğünde hattat ve mücellit Emin Barın’ın Çemberlitaş’taki atölyesine gider. Emin Barın, kendisinden yazılması istenen cümleyi duyunca evvela çok şaşırır; çünkü ilk defa böyle ilginç bir taleple karşılaşmıştır . O an hemen “ yazarım ” diyemez, düşünmek için zaman ister ama, Almanya’daki cilt eğitimi sırasında yaşadığı savaş günlerini hatırlayıp, işi kabul eder ve bir hafta sonra yeniden gelen gazeteciye bu levhayı yazabileceğini söyleyerek, fotoğrafını görmüş olduğunuz “celi sülüs” levhayı hazırlar.
Dip Not:
Bu öykü #tarih dergisinin 8.Sayısında Sinan Çuluk imzası ile yer almıştır.
Çuluk yazısında eski yazının sadece kutsal metinler için kullanılmadığını hatırlatıyor. “Gerek padişahlar olsun gerek valide ve hanım sultanlar olsun, günümüze kalan el yazılarında oldukça 'sere serpe' ifadeler vardır” denilen yazıda şu örneklere yer veriliyor: “Sultan İbrahim’in kıyafetini tuhaf bulduğu Semiz Mehmed Paşa’ya “Bre karpuz kılıklı pezevenk” hitabı, III. Ahmed’in yazdığı mektupta kızı Fatma Sultan’ın selamını iletirken kocası Damad İbrahim Paşa’nın “ağzından öptürmesi”, Paris Sefiri Seyit Ali Efendi’nin yanlış istihbarat vermesi üzerine III. Selim’in, “Ne eşek herifmiş” yazması, bu kutsallığın günlük kullanımdan çıkarıldığını gösteriyor. Halk arasındaki yazışmalarda bu tür örnekler tabii çok daha fazladır ve çok daha açık saçık ifadeler kullanılır.”
Kaynaklar:
#Tarih dergisi 8.Sayı
24/01/2015 Radikal
14/04/2020 Medya Güne Bakış
Araştırma ve derleme : Armağan V. Bilgin
Ricam: Emeğe saygı gereği duvarımda beğendiklerinizi lütfen paylaş simgesi üzerine basarak paylaşın; kopyala- yapıştır yapmayın. Teşekkür ederim.