HAYDİ, VATAN SAVUNMASINA!


Ülkede milleti yönetenler; kendi haltları yüzünden başlarısıkıştıkça,“Haydi, vatan savunmasına!” demeğe başlarlar. Onlarla işbirliğine kalkmışlarda paylarına düşen rehavetle şaşkın balıklar gibi davranışlar içindedir. Ortadadoğal bir gerçeklik meydana çıkar.

Bunun için bir yol göstermeniz gerek. Bu insanlar nerde,nasıl, kiminle, nasıl bir araya gelecek?

Ötekileştiren siz değil miydiniz?                                                                                                        

Üniversitelerin, yargının sindirilip, susturulup, elegeçirildiğini; son hedefin Yargıtay olduğunu, Yargıtay Yasası’nda yapılacakdeğişiklikle, Yargıtay’ın üye sayısının artırılıp, bu üyeliklere “yeni HSYK”nınseçim yapması sağlanarak, Yargıtay’daki çoğunluğun da, siyasal iktidarla aynıdünya görüşüne sahip üyelerden oluşturulacağını hep yazdık.

Yazdık çizdik, ama anlatamadık…

Ne demiştik?

Sınır Muhafaza Genel Müdürlüğü ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı(SMGM) ile de “Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı”tümüyle İçişleri Bakanlığı’na bağlanıyor.

Tasarıya göre önce Sahil Güvenlik Komutanlığı kaldırılmakta;bu Komutanlığın tüm silah, malzeme ve personeli SMGM’ye devredilmektedir. TSK, zamaniçinde kademeli olarak sınırlardan çekilmekte; sınırları koruma işlevi SMGM’nebırakılmaktadır. SMGM; yargıç kararı olmadan dinleme yapabilecek, Türkiyegenelinde operasyon el faaliyet yürütebilecektir. SGMG’ye alınacak yeni ordupersoneli, Polis Akademisi’nde eğitilecektir. Astsubay Meslek YüksekOkullarında, SMGM adına öğrenci okutabilecektir. Böylece, TSK dışında, doğrudanHükümet’e bağlı, operasyonel gücü yüksek

yenibir askeri güvenlik gücü yapılanması ortaya çıkarılmaktadır.

TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesinde değişiklik öngören yasateklifi, sözüm ona Cumhuriyet’in kurucusu iddiasındaki bir partinin eliylegerçekleşmesi çok çarpıcı.

Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yasası’nın 35. Maddesi veMilli Güvenlik Kurulu ile ilgilidir. Bu konuda, her zaman olduğu gibi yineAvrupa Birliği’nden yardım alınmıştır. Güya; ortak çıkarlar, bu desteğinverilmesini kolaylaştırmaktadır. AB’nin tüm istekleri alt alta yazıldığında iseSevr Antlaşması benzeri bir tablonun ortaya çıktığı göz ardı edilmektedir.

MGK’nun iç güvenlik işlevini daraltılarak; ortalık,cumhuriyet karşıtı devrimcilerle cemaat ve tarikatlara bırakılabilir mi?

Oysa Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Hiçbir savunmaaracına sahip olmasak bile, dişimiz tırnağımızla zayıf ve dermansız kolumuzla mücadeleederek şeref ve haysiyetimizi, namusumuzu korumayı kaçınılmaz görüyorum. Tarih,bize vatan uğrunda canını, malını esirgemeyen

milletlerinasla ölmediklerini göstermektedir. Ben hayatımı, hiçbir zaman milletimizdenüstün görmedim ve görmeyeceğim. Her an memleketim için şerefimle ölmeyehazırım.” demiyor muydu?

Bakınız, hiçbir değer ifade etmeyen türban konusunda milletinaklını allak bullak edenler; bu sıralarda, Emperyalist güçlerin de CHP’ ye fenahalde sızmış olduklarını görmemezliğe geliyorlar.

Siz, hiç MHP’nin, Bahçeli’nin, düzmece belgelerle‘Ergenekon’ bahanesiyle zindana tıkılan yurtseverlerle ilgili tek kelimeettiğini duydunuz mu?

Sözde milliyetçiler sayesinde TSK’dada Ulusalcı subaylar geniş ölçüde tasfiye edildiği için, NATO’cu subaylarağırlık kazanmış durumdalar. Anlaşılan o ki, başlarına çuval geçiren gücün bukez de ülkemizin başına füze geçirmesine selâm duruyorlar.

Demokratik kitle örgütlerindensandığımız sendikalar ise uzayda yaşıyorlar. Ülke sorunlarıyla ilgilendikleripek söylenemiyor. Ya her konuda görüş beyan edercesine bülbül kesilen, buülkede

hükümetlererest çeken TÜSİAD’ın; ABD ve NATO borazanı olduğunu iyiden iyiye belli ettiğiiçin olacak, füzelerin konuşlandırılmasına karşı bir görüş beyan etmesinibeklemek hayalcilik oluyor. ADD’nin de onlardan farkı kalmamış; ola gelenlerkarşısında sessiz ve pısırık…

Görüyorsunuz işte; her geçen gün en tutarlı kesim olduğuanlaşılan TGB, Ulusal Kanal ve Aydınlık, her zamanki gibi aslanlar gibimücadele ediyorlar.

Onların bu gayretini görenler, onları iktidardakilerle birolmakla karalıyorlar. Garip fakat aslında bir anlamda, hükümete yardımcı olmayaçalışıyorlar. Çünkü onların görevlerini yapıyorlar!

Ama ne yazık ki bu durumu yalnızca halkımız görmüyor. Oysahepimiz sorgulamalıyız. Çünkü olmak ya da olmamak gibi bir ikilemle karşıkarşıyayız:

“Yayılmacı sömürgenlerin ileri karakolu olmayı bir kez dahasindirecek miyiz?” yoksa “Belleğimizi yoklayıp bağımsızlık ruhunu canlandıracakmıyız?”

Milletimiz görmelidir: Bütün siyasal partilerin, herkesin,vatanımızı ve geleceğimizi savunmaya yönelmesi gerek.

Türk Ulusu olarak Önünüzde fırsatınız var. Seçim sandığıönünüze konduğunda görev sana düşüyor, vatan savunmasında görev sana düşüyor.

Haydi, görev başına!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Manşet Haberleri