Erasmus “Hastalığa tutulmamak, hasta olup da iyileşmekten daha iyidir” diyordu. Yıllar öncesi meydana geldiğinde büyük korkular yaşatan İstanbul-İzmit-Bolu güzergâhlı depremi anımsıyorum. Deniz kenarı veya ortasında olsun yıkılan binlerce bina ve altında kalanlar için üzülüp dua edecekleri yerde, ölenlerin arkalarından “Balolarda Dans Eden Münafıklardı” mealli dedikodularla dinsel inanç bezirgânlığı görüntüsü altında siyasi sömürü yapıyorlardı.Şimdilerde “onların pek çoğu iktidar nimetlerinden yararlanıyor” diye düşünenler; Sarıyer, Beykoz, Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa ve ilçelerinde oluşan sel baskınları manzaralarını gördükçe ve yaşadıkça, “Gülme komşuna gelir başına.” örneği ne diyebildiklerini ibretle gözlemliyorlar.Diyarbakır çevresi ahalisi kitle halinde kendi yöneticilerini seçebilme bilincinde, ama yıllarca, seçtiklerinin beldeye kendi yararlarına iyi bir şeyler yapmamış olduğunu görebilmenin anıklığıyla sesleri dahi çıkmıyor.İstanbul bir başka âlem…Seçimlerde verdikleri oylarla hem tüm ülkenin kaderiyle oynarlar, hem yasa ve yönetime kafa tutarcasına varoşlar yaratırlar, hem de kendi kazdıkları çukurlarda sel sularıyla karışık doluşan kaderlerini yaşarlarken bağrışır dururlar…Bu arada dansözlerin yine sahneye çıkıp, kıvırtmaya devam ettiklerini görürsünüz. Bir curcunadır gider. Bağrışanlarda, bağırılanlar da dünkü günün felâket tellâlları ve sömürgenleri değil mi?Sizin elinizdeki para her şeye muktedir değil miydi?“Parayı verdiniz mi” her şeyi satın alabilirdiniz. Siyaset sizin için kurtuluştu. “Oylarınızı verdiniz mi” her yer güllük, gülistanlık olacaktı.Okumak, öğrenim için dirsek çürütmek size göre ahmaklığın daniskası. Kolay yoldan kazanmak, çalıp çırpmak pardon ticaret yapmak varken…Siz okumayın. Bilimden, akıldan uzak kalın. Atanızı örnek almayın. İlâhi emrin kurallarını yaşamaktan öte hurafeler ve sömürgenler peşinde koşun durun!Şimdilerde cebinizde beş para kalmamış. Hepsini satıp savdınız, ekecek bir avuç toprak yok. Çevrenizde borç bulacak bir dostunuz da kalmadı. Düşünecek, sağlıklı kararlar üretebilecek ve doğru eylemler koyabilecek çok zamanınız var.Bakınız elân ABD himayesi ve AB mandacılığını şirin gösterenler var. Dincilik afyonuyla sizi uyutarak acınızı dindirmeye yönelmişler. “ABD himayesini kabul edersiniz hayatınız kurtulur. AB’ne girerseniz özgür olursunuz.” diyenler hiç de azımsanmayacak denli seni taarruz altında tutuyor.Ama beri yanda “Lozan’a aykırı tüm antlaşmaları yırtacağız.”, “ Milli Hükümet- Güçlü Devlet- Özgür Millet” diyebilip kaderinizi sizin elinize veren seçenek de var. Karar ve eylem seçeneği sizin…Plinius; “Devlette olduğu gibi, insanda da en kötü hastalık, kafadan başlayandır.” diyor. Greville ise; “ En iyi hükümdarlar ‘sokaktaki adam’ gibi düşünenlerdir.” demekte. Biz yine de Alcuin’in şu ünlü sözünü unutmayalım: “ Halkın sesi, Tanrı’nın sesidir.”