Baştaİsmailağa cemaati ve Türk Hizbullah’ı gibi, güya “İslam’ı emredildiği gibiyaşayan” insanların; “Yahudi ve Hıristiyanların uşağı” olmakla suçladıkları AKPhükümetini, ‘İslamcı’ olarak kabul ettirmekte ısrarlı olan bir kesim var.
Bukesim kendini ‘laik’ ve ‘Atatürkçü’ olarak ilan ediyor, ne tuhaf!
İslamcıdedikleri basının karşısına çıkıp, ‘Atatürkçü’ rolü üstleniyorlar. Allah’ınKahrettiği Parazitler; ‘İslamcı’ olduğu gibi yanlış, aldatıcı ve belli birplana hizmet eden bu kasıtlı saptırmayı ‘doğru’ olarak kabul ettirmekte o denliısrarlılar ki, bunu başarabilmek için yapmadıklarını bırakmadılar,bırakmıyorlar da...
Onların“Ilımlı İslamcı” olmasından sözde dem vuranların, gerçek İslamcıları da “aşırı İslamcı”olarak hedef göstermelerinin ardındaki çelişkisinde; çok kirli, aşağılık vesinsi bir plan yatmaktadır.
Bunlarıngerçek yüzünü, üstelik onların tabanına anlatmakta en başarılı olanlar her nehikmetse, öncelikle, sözde AKP karşıtları tarafından hedef alınıyorlar.
Yanisözde AKP karşıtları, aslında AKP’yi ayakta tutabilmek için laik maskeninardında gerçek İslamı ortadan kaldırıyorlar.
Yahudive Hıristiyanların uşağı olanlar, Türk ulusuna çok gerekmiş gibi İslamcı olarakyutturulurken; suikastlar, iftiralar, komplolar da elden bırakılmıyor. Birdevletin yönetimini ele geçirmek veya elde tutmak için hiç çekinilmeden,yıllardır bir yöntem olarak sıkça uygulanıyor.
R.T.Erdoğan’ın iktidara gelir gelmez Yahudilerden Cesaret Madalyası aldığınıbilmeyen yoktur. Peki, o zat bu madalyayı neden hak etmiştir?
Onlaraneyin teminatını vermiştir?
Yahudilero Ilımlı İslamcıdan ne istediler ki, yapacağını beyan karşılığında takdirleödüllendirilmiştir?
Anlaşılıyorki; R.T.E’ ye verilen Cesaret Madalyası’nın ereği, AKP hükümetlerinin iktidarolduğu süreçte gizlidir.
Bunlarıniktidarı ile birlikte bu ülkede misyonerlik faaliyetleri özgürleştirilmiştir. Ülkede,‘Müslümanlık’ bir tehdit haline gelmiştir. Türk milleti ‘İslamcı’ ve ‘Ulusalcı’olarak bölünmüş ve bu gruplardan birine katılmak zorunluluğu hisseden Türkhalkı; Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimini elinde bulunduran Amerikancı,Avrupacı ve İsrailci iktidar sahipleri tarafından birer tehdit ilanedilmişlerdir.
Aynıiktidar sahipleri, bebek katili teröristleri insan yerine koyup, Türk devletiadına ‘af’ dilemekten geri durmamışlardır.
AB’Dve İsrail’in “Haçlı Seferleri” başlattığı ve yalnız Irak’ta iki milyona yakınMüslüman’ın öldürüldüğü bu süreçte, iktidar sahipleri ile birlikte bu Haçlımüttefiklerin yanında saf tutanlar; ülkemizi açıkça ele geçirmekte olanHıristiyan ve Yahudilerle diyalogu ve onlara karşı hoşgörüyü beyinlere şırıngaetmişlerdir.
ABD’ninatadığı eş başkanlar bu ülkede kimsenin kolayca gerçekleştiremeyeceği alçaklıkve hainliklerin altına çekinmeden imza atmışlardır.
Buülkede kimisi İslamcı, kimisi ulusalcı maskenin ardına saklanmış insanlarınvardır. Tümünün de ortak özellikleri; AB-D ve İsrail yanlısı olmalarıdır.Amaçları da bellidir. AB ve ABD Türk devleti ile bir hesaplaşmaya girmişkenmillet adına sözcülük yapmak, milletin gerçek sesini kesmek ve asıl gerçeklerinüzerini örterek saltanatlarını pekiştirmektir.
Kurtuluş;gerçek ulusalcıların bir araya gelmesi ve Türk Devleti’nin ve Türk milletiningeleceğine el koyulmasındadır.
Çözüm;Bizi birbirimizi düşüren tüm hainlerin üzerine gidilmesinde ve hepsinin meydanlardayargılanmasındadır.
Bununiçin; Şundan bundan medet ummak gafletinin terk edilmesi, Türk ulusuolduğumuzun bilincine varılması gerekir.
Uluönder Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün özdeyişi son sözümüzdür: “Resmimakam ve üniformaya dayanarak mücadele devri bitmiştir. Artık açıkça ortayaçıkmak ve milletin hakları adına gür sesle bağırmak gerekir.”
Ülkedeyaşanan her halk hareketinin sonunda fark ediyoruz: Halk, “Düşmanın planıvarsa, bizim de Türkiye Gençlik Birliği hareketimiz var!” diye gökleri yırtarcasına haykırıyor. Nereyeyöneleceğimizi işaret ediyor.
Geleceğide biz yazacağız. İleriyi gören Atatürk’ün, Türk Gençliğine güvenmekle ne denlihaklı olduğunu hepimiz göreceğiz. Biz kazanacağız.
Namusumuzve şerefimiz üzerine andımız var. Biz halkız ve biz kazanacağız!”
PLANI VARSA
Baştaİsmailağa cemaati ve Türk Hizbullah’ı gibi, güya “İslam’ı emredildiği gibiyaşayan” insanların; “Yahudi ve Hıristiyanların uşağı” olmakla suçladıkları AKPhükümetini, ‘İslamcı’ olarak kabul ettirmekte ısrarlı olan bir kesim var.
Bukesim kendini ‘laik’ ve ‘Atatürkçü’ olarak ilan ediyor, ne tuhaf!
İslamcıdedikleri basının karşısına çıkıp, ‘Atatürkçü’ rolü üstleniyorlar. Allah’ınKahrettiği Parazitler; ‘İslamcı’ olduğu gibi yanlış, aldatıcı ve belli birplana hizmet eden bu kasıtlı saptırmayı ‘doğru’ olarak kabul ettirmekte o denliısrarlılar ki, bunu başarabilmek için yapmadıklarını bırakmadılar,bırakmıyorlar da...
Onların“Ilımlı İslamcı” olmasından sözde dem vuranların, gerçek İslamcıları da “aşırı İslamcı”olarak hedef göstermelerinin ardındaki çelişkisinde; çok kirli, aşağılık vesinsi bir plan yatmaktadır.
Bunlarıngerçek yüzünü, üstelik onların tabanına anlatmakta en başarılı olanlar her nehikmetse, öncelikle, sözde AKP karşıtları tarafından hedef alınıyorlar.
Yanisözde AKP karşıtları, aslında AKP’yi ayakta tutabilmek için laik maskeninardında gerçek İslamı ortadan kaldırıyorlar.
Yahudive Hıristiyanların uşağı olanlar, Türk ulusuna çok gerekmiş gibi İslamcı olarakyutturulurken; suikastlar, iftiralar, komplolar da elden bırakılmıyor. Birdevletin yönetimini ele geçirmek veya elde tutmak için hiç çekinilmeden,yıllardır bir yöntem olarak sıkça uygulanıyor.
R.T.Erdoğan’ın iktidara gelir gelmez Yahudilerden Cesaret Madalyası aldığınıbilmeyen yoktur. Peki, o zat bu madalyayı neden hak etmiştir?
Onlaraneyin teminatını vermiştir?
Yahudilero Ilımlı İslamcıdan ne istediler ki, yapacağını beyan karşılığında takdirleödüllendirilmiştir?
Anlaşılıyorki; R.T.E’ ye verilen Cesaret Madalyası’nın ereği, AKP hükümetlerinin iktidarolduğu süreçte gizlidir.
Bunlarıniktidarı ile birlikte bu ülkede misyonerlik faaliyetleri özgürleştirilmiştir. Ülkede,‘Müslümanlık’ bir tehdit haline gelmiştir. Türk milleti ‘İslamcı’ ve ‘Ulusalcı’olarak bölünmüş ve bu gruplardan birine katılmak zorunluluğu hisseden Türkhalkı; Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimini elinde bulunduran Amerikancı,Avrupacı ve İsrailci iktidar sahipleri tarafından birer tehdit ilanedilmişlerdir.
Aynıiktidar sahipleri, bebek katili teröristleri insan yerine koyup, Türk devletiadına ‘af’ dilemekten geri durmamışlardır.
AB’Dve İsrail’in “Haçlı Seferleri” başlattığı ve yalnız Irak’ta iki milyona yakınMüslüman’ın öldürüldüğü bu süreçte, iktidar sahipleri ile birlikte bu Haçlımüttefiklerin yanında saf tutanlar; ülkemizi açıkça ele geçirmekte olanHıristiyan ve Yahudilerle diyalogu ve onlara karşı hoşgörüyü beyinlere şırıngaetmişlerdir.
ABD’ninatadığı eş başkanlar bu ülkede kimsenin kolayca gerçekleştiremeyeceği alçaklıkve hainliklerin altına çekinmeden imza atmışlardır.
Buülkede kimisi İslamcı, kimisi ulusalcı maskenin ardına saklanmış insanlarınvardır. Tümünün de ortak özellikleri; AB-D ve İsrail yanlısı olmalarıdır.Amaçları da bellidir. AB ve ABD Türk devleti ile bir hesaplaşmaya girmişkenmillet adına sözcülük yapmak, milletin gerçek sesini kesmek ve asıl gerçeklerinüzerini örterek saltanatlarını pekiştirmektir.
Kurtuluş;gerçek ulusalcıların bir araya gelmesi ve Türk Devleti’nin ve Türk milletiningeleceğine el koyulmasındadır.
Çözüm;Bizi birbirimizi düşüren tüm hainlerin üzerine gidilmesinde ve hepsinin meydanlardayargılanmasındadır.
Bununiçin; Şundan bundan medet ummak gafletinin terk edilmesi, Türk ulusuolduğumuzun bilincine varılması gerekir.
Uluönder Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün özdeyişi son sözümüzdür: “Resmimakam ve üniformaya dayanarak mücadele devri bitmiştir. Artık açıkça ortayaçıkmak ve milletin hakları adına gür sesle bağırmak gerekir.”
Ülkedeyaşanan her halk hareketinin sonunda fark ediyoruz: Halk, “Düşmanın planıvarsa, bizim de Türkiye Gençlik Birliği hareketimiz var!” diye gökleri yırtarcasına haykırıyor. Nereyeyöneleceğimizi işaret ediyor.
Geleceğide biz yazacağız. İleriyi gören Atatürk’ün, Türk Gençliğine güvenmekle ne denlihaklı olduğunu hepimiz göreceğiz. Biz kazanacağız.
Namusumuzve şerefimiz üzerine andımız var. Biz halkız ve biz kazanacağız!”