Tayyip şu an çıkıp (olmaz ama) ben ateist'im dese, yarın sabah gazeteye "1500 yıllık islam yalanı" başlıklı köşe yazısı yetiştirebilecek düşük profilli bir sığır sürüsü var memlekette net !!!Vandal mıhtarMehtap Kuş?NASANASA dünyalılar hazır değil diye uzaylıların görüntülerini saklıyormuş köy halkım... Bence bize göstersinler... Burası Türkiye... 15 senede biz neler neler gördük ya la...Yemişim uzaylısını bize çerez gibi gelir... gönder gelsin la Nasa....Vandal mıhtarMehtap Kuş?MADIMAKMadımak Otel'i yakıldığında polislerin kurmadığı barikat, katliamın 26. Yılı anma töreninde kurulalı bir kaç saat oldu... :/Vandal mıhtarMehtap Kuş?KİTAP NİYE SIZLAR?Ağaçlar büyür....Ağaçlar kesilir...Kâğıtlar yapılır...Yazılar yazılır...Kitaplar Basılır...Sonra da ; Kitapsızlar çıkar...KİTAP SIZLAR !!! Vandal mıhtarMehtap Kuş?GÜLE GÜLEGidiyormuş...Ağırlaşır yağmurun iade etmediği karanlık bırak gitsin.Hiç bir caddeye çıkmayacak o sokak artık!Güle güle Lakabı Küçük ama yüreği ve kalemi BÜYÜK İskender....Işıklar içinde ol üstad Vandal mıhtarMehtap Kuş?2 TEMMUZ 1993"Darağacından Notlar" adlı kitabı okuduğumuz yıllar. Çekoslovak bir gazeteci olan Julius Fučík'un Nazi askerlerine karşı direnişini anlatıyor. Kapıyı açar açmaz ağzının kan içinde kalıp, dişlerinin birden bire dökülüşü kitabın ilk sayfalarında...2 Temmuz 1993 sıcak bir yaz. Eskişehirdeki evimin balkonunda oturmuş nefes almaya çalışıyorum. Evin içinden arkadaşım sesleniyor:"Gelip baksana" Neye bakayım deyip, salona geçiyorum.Ekranın ortasında alevler ve alevlerin etrafında insan topluluğu. Ne olduğunu, neler olduğunu anlamaya çalışıyorum. Spiker bir şeyler söylüyor ama gözlerim sabit, ekranda.O zamana kadar "Dizlerinin bağı çözülmesi" deyiminin, edebiyatçıların okuru sayfalarının içine alabilmek için kullandıkları bir yaklaşım olduğunu sanırdım. Yanılmışım...Dizlerimin üstüne düşüyorum.... o gencecik yaşımda dizlerimin üzerine düşüyorum !!!Neden sonra neler olduğunu anlamaya başlıyorum. Belki başından beri anlamışım; fakat bilincim ısrarla kabul etmiyor.O gün paymıza düşen "çaresizlik" oluyor. O gün çaresizliğin ne olduğunu anlıyorum. O gün bir şey yapamamanın verdiği hiçliği yaşıyorum. Faydasız bir kağıt, boşuna esen rüzgar, yol kıyısında duran ot, her ne ise; işte O'yum.Aynı anda bir tarafta çığlıklar dumana karışırken, bir tarafta yine aynı anda vahşete bakıp seyirci kalmak...Binlerce yıl insanoğlu böyle bir şey yaşamadı. Büyük acılar zamana yayılırdı. Son yüzyılda artık telgrafla başlayan serüven, telefon ve televizyonla seni bire-bir çaresizliğe götürüyordu..."adını söylesem dilim takılırsanki yüreğime bir şey çakılırorda semah dönen nara yakılırkızılırmak boylarında bir şehir"Anlıyorum ki, insanlık yangını sönmüş değil...İşte çaresizlikten, halen bir avuç avuntu peşindeyim..."Aydınlığa karanlıklar yağdırdıRuhsati'yi hanesinden kovdurduPir Sultanı hınzırlara boğdurduKızılırmak boylarında bir şehir"Kitabın son sayfalarına geldiğimizde Julius Fučík ; "Gerçek yaşamda seyirci yoktur. Herkes tiyatronun içindedir." diyerek Nazi zindanlarından sesleniyor...Temmuz..."Beyaz bir gemidir ölüm, siyah denizlerin hep çağırdığı"Ve yine bir başka şairin dediği gibi;"Deşmeyin, deşmeyin acılarımız kanatır sizi"Vandal mıhtarMehtap Kuş???