Cemü’l Cem, ikinci defa toplamak, ikinci defa “cem” etmektir. Bu makamda batın ve zahirin hepsi Hakk olarak müşahede edilir. Bu makamda batın olan mutlaktır ve zahir olan mukayyettir; ama cümlesi Hakk’tır. Buna da şu ayetle işaret edebiliriz: “O ilktir, sondur, zahirdir, batındır. O, her şeyi bilendir.
Bu makam, zahir âlemi efal (fiil), sıfat ve zat mertebesinde toplayıp, Hakk’a havale eden makamdır.Cemü’l Cem makamı, Cem makamı ile Hazretü’l Cem makamlarını kendisinde toplayan, diğer bir tabirle birlik ve çokluğu cem eden bir makamdır. Kısacası bu âlemde görünür-görünmez tüm varlığın Hakk olarak müşahede edildiği bir makamdır.Tevhit makamlarını; “Fena ve Beka” makamları olarak iki bölümde irdelemek gerekir.
Fena makamları: Tevhit- i Ef’al (fiil), Tevhit-i Sıfat, Tevhit-i Zat mertebeleridir. Daha önce de söylediğimiz gibi, Fena; yok olma, yokluk anlamındadır. Hakikat yolcusu, bir an için aşk ve cezbeye girip, kendisinden geçer ve Tanrı ile bütünleşir. Hakikat yolcusu, bir damla misali deryaya karışır ve bu aşk deryasında yok olur.
Beka mertebeleri: Makam’ı Cem, Hazretü’l Cem, Cemü’l Cem ve Ahadiyetü’l Cem’dir. Beka; eski hal üzere olmak, tekrar kavuşmak, Tanrı ile bütünleşmek, kısacası “Enel-Hak” makamıdır. Cem makamı: Sonra iyice yaklaştı sözü ile anılmış olan makamdır. Ve bu makama berzah da derler. Bu mertebede zahir ve batın olan vahdettir. Yani var olan tüm eşyanın hakikatleri Hakk’ın kendisi olup asla başkalık ve ikilik ve çokluk (kesret) yoktur. Artık kesret alemi gitmiş vahdet meydana çıkmıştır. Bu makamın ehillerine, Niyazi-i Mısri hazretlerinin dediği gibi.Gitti kesret geldi vahdet,Oldu halvet dost ile.Her görünen hep Hakk oldu,Şehr-ü pazar kalmadı.
Hazretü’l Cem makamı: Ve iyice sarktı kelimesi ile anılmış olan makamdır. Ve bu makama “Seyrü’l-Mahbubi” de derler. Bu makamda kesret sıfata iner ve alçak gönüllülük gösterir. Yani, sıfatları delil yapar.
Cemü’l Cem makamı: İki yayın beraberliği gibi (Kaabe Kavseyn) sözleriyle ifade edilen makam budur. Bu makamda işlere ve eserlere inilip alçak gönüllülük gösterilir. Kesret ayni vahdet ve vahdet ayni kesret olur.
Ahadiyyetü’l Cem makamı: Belki ondanda yakındı. (Ev edna) cümlesiyle ifade edilen makamdır. Zat mertebesine işarettir ki, Makam-ı Muhammed’dir.Beka makamları, aşk ve cezbe makamlarıdır. Haikat yolcusu, bir an için madde âlemden, mana âlemine geçer; şuur ve şuur ötesi hallere geçip, miraç yolculuğuna devam eder ve Tanrı ile bütünleşir. Hz. Peygamber Efendimizin miracı, böyle olmuştur. Beka makamlarında zahirdeki haller değil, batındaki, yani içsel âlemdeki çokluk ve teklikler müşahede edilir. Beka makamları; gönül yoluyla okuma devresine geçmektir.Bu hususta Hz. Ali Efendimizin şu açıklaması çok önemlidir. Hz. Ali Efendimiz: “Her şeyi birbirinden ayrı görmek ve toplamamak “şirk”, her şeyi toplayıp aralarındaki ayrılıkları görmemek, “zındıklık”, ancak her şeyi hem birbirinden ayrı, ham de birbirinin aynı görmek ise “Tevhit” tir. Bu konuyu şu şekilde de açıklayabiliriz: “Mevcut olan sadece “Allah” tır. Evrende bulunan her şey sadece O’nun görüntüsünden ibarettir veya mevcut olan her şey “tek olan Allah’ın vücudundan başka bir şey değildir.Kamil insan ve ariflerin iradesi, Allah’ın iradesidir. Diğer bir deyimle bu kimseler, Allah’ın tüm iradesine sahip olan kimselerdir. Kaabe-Kavseyn, hilâl şeklindeki bir Ay’ın iki ucu veya iki yayın beraberliği anlamındadır. Bu uçlara, “kavs” denir. Kamil insan, hilâl şeklindeki ayın iki uçları arasında yer alır. Bu iki ucun tam ortasında olmak demek, acı ve tatlı, iyi ve kötü olayların tam ortasında olmak ve her ikisine aynı duyarlılığı göstermektir.Bu makamda bulunan kâmil insan, bu makamla da yetinmeyip, en mükemmel insan olmanın yollarını aramalıdır, yani “Ekmel” insan olmalıdır. Bu da ancak, kalbi saflaştırmak ve cilalamak suretiyle mümkündür. Eğer insan, kalbini saflaştırıp, cilalayabilirse ve bu kalbi, her şeyi net olarak gösterebilen bir ayna durumuna getirebilirse, Hakk, orada tecelli eder. Böylece o kimse, Hazret-i Muhammed’in ulaştığı “Ev Edna” makamına ulaşmış olur. Ev Edna makamı, Hakk’ın tam zuhurundan ibaret bulunan “Muhabbet” makamıdır.Cemü’l Cem makamı, Kaabe-Kavseyin makamıdır, bu makama vakıf olan hakikat yolcusu; dışa ait olaylarla içe ait olayları, yani zahir ve batın olaylarını ayrı ayrı görmez. Kâmil insan, Allah ile âlemler arasında tam ortada bulunur ve her iki âleme ait gerçek bilgilere vakıftır. Bu da onu her iki âlemin tek hâkimi durumuna getirir. Bu makama yükselmiş bulunan kâmil insan, Allah ile varlıklar arasında meydana gelen olayları, bir düzen içersinde yürütmesini bilir. Her iki âleme ait işleri, kesinlikle birbirine karıştırmaz, birini diğerinden üstün görmez, birinin hakkını diğerine geçirtmez. Bu hususta Kur’an’da şöyle bir ayet mevcuttur: “Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerinin ki tuzlu ve acı, iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O’dur.
Bu ayetin gerçek anlamı şudur. Kâmil insan, mutlulukla mutsuzluğu, iyi ile kötüyü, acı ile tatlıyı aynı şekilde karşılar, aynı şekilde kabul eder ve: “Mülkün gerçek sahibi Allah, mülkü dilediğine verir, mülkü dilediğinden geri alır. Dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltır” diyerek her olaya, aynı tepkiyi gösterir.Hakikat yolcusu da aynı kâmil insan gibi, önce Cem makamında Hakk’ın Zat’ını, Hazretü’l-Cem makamında Hakk’ın sıfatlarını, Cemü’l-Cem mertebesinde ise gizli ve açık olarak Hakk’ın tam tecellilerine vakıf olur. Cemü’l Cem makamı, insan-ı kâmil mertebesidir. Bu makamda hakikat yolcusu, tamamen şirkten arınmıştır. Bu makamın tarifi: “O ilktir, sondur, zahirdir, batındır. O, her şeyi bilendir.
Yani evveli Hakk, ahiri Hakk, zahiri Hakk, batını Hakk’tır. Görüldüğü gibi bu makamın ne evvelinde, ne ahirinde, ne zahirinde ne de batınında şirk vardır, bu makamda madde âlemden eser kalmamıştır. Çünkü bu makamda sadece evvellik, ahirlik, zahirlik, batınlık isimleri kalıyor. İşte Ehlullah arasında en makbul olan makam budur.