Nikolay Vasilyeviç Gogol 1809 da Ukrayna’da orta halli toprak sahibi bir ailede dünyaya gelmiş. Müfettiş oyunuyla bürokrasiyi alay edercesine yermiş ve tüm şimşekleri üzerine çekmiştir. Tepkiler yüzünden Rusya’dan ayrılmak zorunda kalmış. Şair, yazar Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’den çok etkilenmiş, ölümüyle sarsılmıştır. Roma’da yazdığı ‘ Ölü Canlar’ ses getirir. ‘Palto’ sıradan insanların yaşadıkları acıları, uğradıkları haksızlıkları ve yaşadıkları yoksulluğu çok çarpıcı bir biçimde ortaya koyar. Edebiyat dünyasında büyük bir etki yaratır. Öyle ki Dostoyevski “Hepimiz Gogol’ün Paltosundan çıktık” diyecektir.
‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ oyununu izlemeyen yoktur gibi geliyor bana. Genco Erkal’ın mükemmel oyunculuğunu unutmak olası değil. ‘Portre’ ‘Taras Bulba’ ‘Kumarbazlar’ gibi yapıtların yazarı Gogol 43 yaşında Moskova’da öldü. Mizah anlayışı, canlı ve gerçekçi anlatımıyla çağını ve daha sonrasını da etkileyen bu yazarın Bir Evlenme oyununu Narlıdere Huzurevi’nde izledik. Oyunu dilimize Melih Cevdet Anday ve Erol Güney çevirmişler. Görev dağılımı şu şekilde:Yönetemen: İnci KalkanYönetmen Yrd : Neva BoyacıoğluSahne Amiri Firdevs ErgeldiDekor : İsmail BoyacıoğluGiydirici : Kamuran Ilgar
Oyunda rol alanlar:Lütfiye Korkusuz, Elgiz Pamir, Özgür Çonduroğlu, Mustafa Türkmen, Nuriye Soycan, Güsfent Genç, Sabir Atasever, Fatma Ülküeren, Serpil Soysan, Huriye Akça, Hüsniye Aktaş, Firdevs Ergeldi, Mustafa Şener.
“ Dönemin Rusya’sında gittikçe çöken soylular sınıfı ile gittikçe yükselen burjuvazinin çatışmasının, bir evlenme olayı içinde ince eleştirilerle anlatıldığı eğlenceli bir oyun.” “Çöpçatanlık geleneğini ve damat adaylarının şahsında toplumun hemen her sınıfını alaya alır.”Neva Boyacıoğlu panoları hazırlayıp salonun girişinde sergileyerek seyirciyi hem yazar hem de eser hakkında bilgilendiriyor.
Salondaki perdede Rus müziği eşliğinde Rusya’dan manzaralar izliyoruz. Ortam bizi o yılların Rusya’sına götürüyor. Fotoğraflar da müzik de özenle seçilmiş. Dekor da güzel tasarlanmış. Buraya kadar her şey güzel. Oyuncuların bazılarını da geçen yıllarda oynadıkları oyunlardan tanıyorum. İçlerinde çok başarılı olanlar var. Özellikle Ülker Köksal’ın “Sacide” oyununu çok beğenmiştim. Çok iyi sahnelenmiş, başarılı bir oyundu.
Bir Evlenme oyunu öncelikle uzun bir oyun. 2 saat 15 dakika sürdü. Mesleği oyunculuk olmayan amatör kişiler için bir de ortalama 70 yaş olursa ezberlemesi oldukça zahmetli. Doğaldır ki unutmalar oldu. Hemen önümde oturan yönetmen replikleri bağırarak anımsattı. Bu hiç hoş olmadı, hem oyuncular, hem de izleyenler açısından.
Daha kısa bir oyun seçilebilirdi. İzleyenler arasında sıkılanlar, uyuyanlar vardı. Normal, çünkü yaşlılar o kadar uzun süre dikkatlerini toplayamazlar. Bu işlerin içinde olan, uzun yıllar tiyatro yapan biri olarak üzüldüm. Bir oyunun ne büyük emeklerle ortaya konduğunu çok iyi biliyorum. O emeği doğru kullanmak gerek diye düşünüyorum.
Bir de kadınların erkek rolüne çıkmasında da bir takım aksaklıklar oluyor haliyle. Ama yönetmene hak veriyorum. Galiba erkekler tiyatroya fazla ilgi göstermiyorlar. Bunu deneyimlerimle biliyorum. Ben de erkek oyuncusu az oyunlar seçerdim. Akçadağ Öğretmen okulunda da çok az sayıda ve gündüzlü kız öğrenci olduğundan erkek ağırlıklı oyunlar seçerdik. Hatta Turgut Özakman’ın “Duvarların Ötesi” oyunundaki öğretmeni ben oynamıştım.
Her şeye karşın bu özverili çabada emeği geçen herkesi içtenlikle kutluyorum. Huzurevi sakinlerini böyle etkinliklerle buluşturanları yürekten alkışlıyorum. Bir sonraki oyunu da merakla bekliyorum. Huzur evinde sanatla, sporla, müzik ve tiyatroyla zamanı değerlendiren yaşlılarımızı sevgiyle kucaklıyorum. Yaşasın Sanat! Yaşasın Tiyatro!