Ben hep kendime şu soruları sorarım, adı Allah olan varlık nedir, ben kimim, benim “ben dediğim” etten-kemikten meydana gelen bedenim mi yoksa Yüce Allah’ın “Biz ona şah damarından daha yakınız” dediği varlık mı ve yine “Ona şekil verip, ruhumdan üfledim” dediği yüce varlık mıdır? Benim hakikatim nedir? Varlığın hakikati nedir, ölüm ötesi var mı, ölen insanlar nereye gidiyor? Evrendeki yerim nedir, uzayda birileri var mı, gelip gidiyorlar mı? Gelin hep birlikte bu soruların cevaplarını arayalım.Tüm bu soruların cevaplarını ararken beynimizi kullanacağımız için beyini çok iyi tanımalıyız. Çünkü beyin, tüm konuların merkezidir. Hangi konuyu ele alırsak alalım, o konuyu çözmek için ilk başvuracağımız anahtar beyindir. Öyle ise beyni tanımadan hiçbir yere varamayız. Bütün olay beyinle başlıyor ve beyinle bitiyor. Beyin dışarıdan bakıldığında, kafatası boşluğunun iki tarafına yerleştirilmiş iki yarım küre şeklinde bir et beyindir. Beyin yarım kürelerinin üstü, bir takım kıvrımlardan teşekkül etmiştir. Ayrıca bu kıvrımlar arasında oluklar vardır. Beynin; ön, arka ve yan bölümleri farklı görevleri yerine getirirler. Beynin fonksiyonları çok karmaşık, ama bir o kadar da olağanüstüdür.Beyin, bütün düşüncelerin, inanışların, hatıraların, davranışların idare ve kontrol merkezidir. Yüce Allah, insan bedeninde cereyan eden her türlü; hareket, dokunma, koklama, duyma, görme, işitme beyindeki tüm faaliyet ve fiilleri, ruh vasıtasıyla koordineli olarak yerine getirir. Gerçi ruh hakkında fazla bir şey bilemiyoruz ama ruhun bedenden bağımsız olarak çalıştığı bilinmektedir. Ayrıca ruhun tüm fiilleri bedenin organlarıyla uyum içindedir. Beyinin tüm faaliyet ve fiilleri ruh vasıtasıyla koordineli olarak yerine getirildiğine göre, ruh hakkında gerekli bilgiye sahip olmamız gerekiyor. Bunun için de tarihe mal olmuş ünlü mutasavvıfların ruhla ilgili açıklamalarını görmemiz gerekiyor.