ASLINDA HEPİMİZ DELİYİZ

 

Yazan: Cenk Behram SuYöneten: İnci KalkanDekor: İsmail BoyacıoğluKostüm Aksesuar: K. Çil IlgarOyuncular:Muhabir: Gülşah AlcaHülya: Lütfiye KorkusuzZuhal: Saliha AktanSerpil : Gülfent GençAyten: Fatma ÜlküerenTuğçe : Firdevs ErgeldiHalime Serpil SoysanÇiğdem: Hüsniye AktaşMelek: Huriye AkçaHemşire: Özgür ÇonduroğluGülseren Reyhan AltınkutHastabakıcı: Sabir AtaseverBaşhekim Mustafa TürkmenCelal: İbrahim TomanNarlıdere Huzurevi Tiyatro Topluluğu bu yıl da düşündürücü olduğu kadar eğlenceli bir kara güldürü oyun sergiledi. Salon girişinde hazırlanan panolar izleyiciyi neyin beklediğinin habercisiydi.Salonun giriş kapısına yerleştirilen Rodin’in Düşünen Adam  heykeli’nin kartondan bir maketi bize Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bahçesindeki heykeli anıştırıyor. Panoda bu heykelin oraya konuş öyküsü anlatılmış. Heykelin neden oraya konduğu sorgulanınca başhekim yardımcısı Bayülkem gazetecilere “Hastane dışındakilerin durumu içerdekilerden daha kötü, onların durumu ne olacak diye düşünüyor” yanıtını vermiş. Akıl ve ruh sağlığının önemini, deliliğin nerede başlayıp bittiğini, insanı deli eden etmenlerin neler olabileceğini düşündürüyor bu alıntı.Bunlardan birinin şiddet olması hiç de şaşırtıcı değil. Rakamlar ve istatistikler acı gerçeği bir kez daha vurguluyor.Yalnız 2017 yılındaki resmi rakamlara göre 409 kadın öldürüldü, 387 çocuk istismara uğradı, 332 kadına cinsel şiddet uygulandı.Hemen yandaki panoda Mustafa Kemal Atatürk’ün kadın hakları konusunda söyledikleri yer alıyor.Olay akıl hastanesinde geçiyor. Bir gazetecinin (Gülşah Alca) hastalarla röportaj yapmak için sorduğu sorulara verilen yanıtlarla oradakilerin orada oluş nedenlerini öğreniyoruz. Küçük yaşta evlendirilip dayak yiyen, çocuk yaşta tecavüze uğrayan, eşleri tarafından cinsel taciz gören, hor görülen, kumarbaz eş tarafından erkeklere satılmak istenen kadınlar. Engelli bir çocuk annesinin yaşadıkları. Yaşamda yeteneğini kullanamayıp düş kırıklığına uğrayan kadınlar. Çocuğunu genç yaşta kaybedip onun acısıyla aklını yitiren, bıkmadan oğlunu arayan bir kadın. Kendisini tüketim çılgınlığına kaptırmış bir başkası, kimlik bunalımı yaşayanlar…  Kısaca toplumun her kesiminden insanlar. Bizim insanlarımız. Aslında bizden birer parça, bizim hikâyelerimiz. Anlatılanları izlerken acı bir gülümseme oturuyor dudaklarımıza. Her gün yanı başımızda gelişen olayları anımsatıyor. Gülüp geçemediğimiz, ‘delirmek işten değil’ dediğimiz, ‘aklımı oynatacağım’ diye kaygılandığımız olayları. Yazar önemli ve inceden göndermeler yapıyor güncel yaşama. Başarılı bir toplumsal inceleme.Daha önce Ülker Köksal’ın “Sacide”, Gogol’un “Bir Evlenme” oyunlarını beğeniyle izlediğimiz yönetmen İnci Kalkan bu kez daha kısa bir oyun seçerek yerinde bir karar vermiş. Hem oyuncu hem de izleyicinin yaş ortalaması göz önünde tutulursa seçim başarılı. Üstelik danslı ve oyun havalı bölümler oyuna hareket ve canlılık getirerek ağır bir konunun daha kolay izlenmesini sağlamış.  Oyunun müzik ve fotoğrafları ve tüm görselleri Neva Boyacıoğlu tarafından hazırlanmış. Akıllıca ve zevkle seçilmiş. Oyuna katkısı büyük. Aynı zamanda yönetmen yardımcısı olan Neva Boyacıoğlu’nu da kutluyorum.Oyuncular da çok başarılı, ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. İzleyenlerden tam not aldılar. Emeği geçen herkesi yürekten kutluyor, sanatın yaşamlarını güzelleştirmesini diliyorum. Yaşasın Sanat, Yaşasın Tiyatro…     

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Manşet Haberleri