30 Ağustos...

Doksan yıl, bomboş bir ovaya bakan tarih kitaplarını önümüze sürdüler. Savaşan ülkeler, antlaşmalar, kongreler, v.s v.s.O kitapların içinde kemik çürüten hüzünler, sigara dumanındaki kederler, ateşin ortasında gülümseyenler ve bağımsızlık için cephe cephe çekilen çileler anlatılmadı. Oysa tarih, insana özgü acıların bir serüveniydi. Soğuk bir yemeği yer gibi okundu o kitaplar...Haydi dedik, biraz müfredatın dışına çıkalım, çıktık! Bu sefer de karşımıza savaşta kullanılan top ve tüfek sayısı, karargah sayısı, gizli antlaşmalar v.s v.s...Sonra bir şair çıkıp geldi aklıma : *Nazım !Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saati sordu. Paşalar : «Üç,» dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı.* diyerek, bizleri yanan o ateşlerin yanına götürdü...Yanıyor o ateş,Yanacak..İnsanlık tarihinde emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı ilk zaferi kazanan şanlı 30 Ağustos kutlu olsun!Mehtap KuşVandal mıhtar

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Manşet Haberleri