Genç polis adaylarına öfke ve stresle mücadele yöntemleri anlatıldı. Afyonkarahisar Polis Meslek Yüksekokulu (PMYO) öğrencilerine Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim Tasarımı ve Grafik Bölümü Başkanı Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu tarafından “Öfke ve Stres Kontrolü” konulu konferans verildi.Polis Meslek Yüksekokulu’nun yeni binasında verilen konferansa Okul Müdürü 1. Sınıf Emniyet Müdürü Mustafa Eker, Müdür Yardımcısı 2. Sınıf Emniyet Müdürü Tacettin Erdoğan, Öğrenci İşleri Şube Müdürü 3. Sınıf Emniyet Müdürü Mehmet Şimşek, Eğitim Şube Müdürü Dr. Sinan Ülkemen ile Yüksek Okul öğrencileri katıldı.Geçmiş dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de Afyonkarahisar Polis Meslek Yüksekokulu öğrencileriyle bir arada bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek konuşmasına başlayan Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nin PMYO ile ilgili her türlü çabayı desteklediğine ve çeşitli alanlarda okula katkı sağladığına değinerek yeni binasında zengin imkânlarla donatılmış olan PMYO öğrencilerinin güçlü bir kadroyla çok iyi eğitim aldığına inandığını belirtti.Güvenlik güçlerinin çok ağır, yorucu, adli ve idari görevleri bulunduğunu kaydeden Nakilcioğlu, “Polisimiz suç soruşturmalarını yürütmek, delilleri toplamak, suçu işleyen şahısları yakalamak, Cumhuriyet Savcısı adına soruşturmayı yürütmek ve suçluları adalete teslim etmek yanında zararlı kişi ve maddelerin yurda girişini önlemek, halka açık yerlerde suçların oluşmasını engellemek, hatta terk edilmiş çocuklarla ilgilenmek gibi görev ve sorumlulukları üstlenmiş bulunmaktadır” dedi.
“ÖFKE KONTROLÜ ÖNEMLİDİR”
Nakilcioğlu, bu görevlerin ifası sırasında güvenlik güçlerinin genellikle suçlular ya da suçlu adaylarıyla yüz yüze geldiğini belirterek, “Adli ve idari hizmetlerin yerine getirilmesinde görevlilerimiz stres, öfke ve saldırganlık gibi söz ve davranışlara muhatap olabilmekte ya da zaman zaman kendi bünyelerinde bunları yaşayabilmektedir. Bu nedenle stresi ortadan kaldırma, öfkeyi kontrol etme ve saldırganlığı önleme gibi davranış biçimleri önem kazanmaktadır. Burada temel amaç; saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen, kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek şekilde duygusunu ifade etme becerisini kazanabilmesidir” dedi.Psikolojik sorunların temel nedenleri arasında sayılan stres ve öfkenin nereden kaynaklandığı ve nasıl önlenmesi gerektiği konularına da değinen Doç. Dr. Nakilcioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:“Stresle baş etmenin en iyi yolu, kişinin kendisinde strese sebep olan şeyleri fark edip kontrol altına almasıdır. Pek çok insan stresin, çevresel etkenlerden kaynaklandığını düşünür. Aslında stresi oluşturan, bu çevresel etkileri, bireyin nasıl algıladığı ve yorumladığıdır. Aynı olay, aynı söz veya aynı davranış, farklı kişilerde değişik tepkilere yol açabilir.Öfke, hafif bir tepkiden hiddete kadar farklı yoğunlukta yaşanan bir duygudur. Eğer dinlemeyi biliyorsak, vücudumuz bize öfkeli olduğumuz konusunda yeterince sinyal ve bilgi verir. Öfke, insan sağlığını fiziksel olarak olumsuz yönde etkilediği gibi, ruhsal olarak da çeşitli sorunlara ortam hazırlayabilir. Bastırılan öfke, kişinin ruhunda kaygı ve depresyona neden olurken, düzgün biçimde dışa vurulamayan ve ifade edilmeyen öfke de münakaşa ve kavgaya yol açabilir.”
“ÖFKE BİZE ASLA BAŞKALARINI İNCİTME RUHSATI VERMEZ”
Öfkeden kurtulma yöntemleri konusunda bilgi veren Doç. Dr. Nakilcioğlu şunları söyledi:“Psikolojik araştırmalar, toplumda var olan, ‘öfkenin mutlaka boşaltılması gerektiği’ şeklindeki inanışın yanlış hatta tehlikeli bir tutum olduğunu ortaya koyuyor. Öfkeyi boşaltmak amacıyla sesli ya da bedensel aşırı tepkide bulunmanın kişiye hiçbir yararı olmadığı, aksine, kızgınlık ve saldırganlığı daha çok artırdığı ileri sürülüyor.Öfke bize asla başkalarını incitme ruhsatı vermez ve çevreyi rahatsız edici davranışların mazereti olarak gösterilemez. Böyle durumlarda yapılacak iş, sakin olmaktır; öfkenin tohumunu, nedenlerini bulmaktır ve karşılaştığımız sorunu parçalara ayırarak onu çözmeye çalışmaktır. Amacımız, üzüm yemek midir, yoksa bağcıyı dövmek midir?Öfke gelince, akıl gider. Kızgın insan hiçbir şekilde sağlıklı düşünemez, olayları abartıp çarpıtır ve sonradan çok pişman olacağı söz ve davranışlar sergileyebilir. Unutmayalım ki, kızmak, gideni geri getirmez. Olanla ölene çare bulunmaz demişler. Lütfen yangına körükle gitmeyelim, ateşe benzin dökmeyelim.”Öfkeyle başa çıkmak için çeşitli önerilerde bulunan Nakilcioğlu, “Öfkenin ilacı sabır ve mantıktır. Öfkelendiğinizde o anda bulunduğunuz konumu değiştirin, koşuyorsanız durun; ayaktaysanız oturun; hatta bir süreliğine o mekândan ayrılın. Sinirliyken kesinlikle iletişim kurmayın. Eğer muhatabınız sinirliyse ona boş yere laf anlatmaya çalışmayın, onun biraz sakinleşmesini bekleyin. İnsana bir dil, iki dudak verilmiştir, karşınızdakine bir şey söylemeden önce lütfen iki defa düşünün. Usta pehlivan, rakibini değil, nefsini yenendir” diye konuştu.
“KRİZLERE KARŞI HAZIRLIKLI OLUN”
Stres ve öfke konusunda sorunu dışarıda değil, içeride aramak gerektiğine değinen Nakilcioğlu, yararlı olabilecek bazı tavsiyeleri şöyle sıraladı:“Krizlere karşı hazırlıklı olun; sabır teknikleri geliştirin; keyfiniz yerindeyken kendinizi eğitin; duygularınızı terbiye edin; senaryolar hazırlayın; mantıklı tepkiler geliştirin. Örneğin, birisine tepki vermeden önce 100’e kadar sayın.”Güvenlik güçlerinin kışkırtmalara kapılmamalarını isteyen Doç. Dr. Nakilcioğlu, şöyle devam etti:“Başkalarının sizi çekmek istedikleri tuzaklara düşmeyin. Öfkenizi sürekli dizginlemeye çalışın. Öfke baldan tatlıdır, ama meyvesi zehirden acıdır. Öfkeyle kalkan, zararla oturur. Sokaktaki vatandaşla, aynı çalışma ortamındaki iş arkadaşlarımızla ya da evimizde aile bireyleriyle ilişkilerimizde insanları kırıcı, incitici tavır ve hareketlerden kaçınalım. Gönül kırmaya değil, gönül almaya çalışalım. Unutmayalım ki, gönül, Osmanlı cam sanatının şaheseri olan ‘çeşm-i bülbül’e, yani kristal vazoya benzer, kırılırsa tamiri çok zordur”Saldırganlığın kontrolü konusunda da açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Nakilcioğlu, “Öfke bir duygudur, saldırganlık ise bir davranıştır, düşmanca tutumdur. Saldırganlık kişinin kendini iyi ifade edemediğini gösterir. Öfke, gizlenmiş bir duygudur. Bastırıldığı zaman, pasif saldırganlık (surat asma, küsme gibi) halini alır. Saldırganlık, başkalarına fiziksel veya psikolojik zarar verme niyeti taşıyan tüm davranışları içerir. Niyet, saldırganlığın temel öğesidir. Öfkesini uygun şekilde yönlendiremeyen bireylerin kendini önemsiz hissetmesi, saldırganlığı ortaya çıkarabilir.” diye konuştu.
“EMPATİ SAYESİNDE İNSAN İLİŞKİLERİ GELİŞİR”
İnsan ilişkilerinde düzgün ve sağlıklı bir iletişim kurmak için empatinin ön planda tutulması gerektiğini vurgulayan konuşmacı, “Empati, bir kişinin, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Empati sayesinde insan ilişkileri gelişir; insanlar arasındaki kavgalar azalır ve zamanla yok olur. Bu sayede bireyler karşısındakinin ne tepki vereceğini bilir ve ona göre davranır.” dedi.“Birini yargılamadan önce, o kişinin ayakkabılarıyla dolaş.” şeklindeki bir Kızılderili atasözünü hatırlatan Nakilcioğlu, empatinin gerçekleşmesi için üç temel kural bulunduğuna işaret ederek bu kuralları şöyle sıraladı:1) Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmak.2) Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve hissetmek.3) O kişiyi anladığını ona göstermek.Toplumun can ve mal güvenliğini korumak, huzurlu bir ortam oluşturmak ve kamu düzenini sağlamak gibi asli görevleri bulunan polisin, durdurma, arama, yakalama ve kuvvet kullanma gibi yetkilerle donatıldığına dikkat çeken Nakilcioğlu, burada en önemli faktörün, insanların kolluk güçlerine güven duyması olduğunun altını çizdi.Güvenlik güçlerinin aynı zamanda devletin vitrini olduğunu dile getiren Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu, “Bu bilinçle atacağımız her olumlu adım, bu vitrinin güzelleşmesine, halkın devletle daha fazla bütünleşmesine yardımcı olacaktır; her hatalı davranış ise onu yapan bireye değil, kuruma ya da devlete mal edilecektir. O yüzden görevde iken de görev dışında olduğumuz zaman da söz ve davranışlarımıza aşırı özen göstermek zorundayız.” dedi.
“POLİS-MEDYA İLE İLİŞKİLERDE DENGE”
Polis-medya ilişkilerine de temas eden konuşmacı, birisi resmi, diğeri sivil olmakla birlikte her iki kurumun da kamu görevi yaptığını kaydederek, tarafların birbirini iyi anlamak, bolca empati kurmak ve olan ile olması gerekeni belirlemek zorunda olduklarını ifadeyle şunları söyledi:“Asayişle ilgili olaylarda zaman zaman polisle basın mensupları arasında takışmalar olabilir. Yanlış bir haber çıktı diye medyayı mahkûm etmeye hakkımız yoktur. Her söylediğimizi medya mutlaka manşete çekecektir gibi bir beklentimiz de zaten olamaz. Anayasa ile teminat altına alınmış olan görevlerini yaparken her iki kurumu da dengelemek zorundayız. Her ikisi de bu toplumun kurumlarıdır; her ikisi de tıpkı bir madalyonun iki yüzü gibidir; biri diğerinden ayrılamaz. Bu yüzden medya ile ilişkilerde o dengeyi düzgün kurmak zorundayız.
“POLİS, TÜRK TOPLUMUNUN BİR PARÇASIDIR”
Konuşmasının son bölümünde bazı somut çözüm önerileri üzerinde duran Doç. Dr. Nakilcioğlu sözlerini şöyle tamamladı:“Önce şunu iyi belirleyelim; teşhisi tam koyalım; tomografiyi doğru çekelim: ‘Karakolda ayna var’ türküsü çalmaya devam edecek midir? Polis toplumun gözünde öcü müdür? Diğer yandan bakarsak, her vatandaş potansiyel birer suçlu mudur? İkisi de yanlıştır. Toplum ve polis, biri diğerinin aynasıdır. İkisi de aynı demirin hamurundandır. Polis, Türk toplumunun bir parçasıdır.İmdat telefonları (155 hizmeti) ihbar ve polisin yardıma çağrılması noktasında çok büyük iş görüyor. Sadece güvenlikle ilgili konularda değil, toplumu ilgilendiren her konuda. Kedisi ağaçta kalan teyze 155’i arıyor, ‘Kedimi kurtarın’ diyor. Polisin görevi kediyi kurtarmak değil, ama vatandaş 155’i arıyor. Çünkü o numarayı güvenilecek bir devlet kapısı olarak görüyor.Devletin en güçlü örgütlerinden birisi olan polisimizin toplumla ve bireylerle ilişkisi daima sevgi-saygı temeline dayanmalıdır. Bizim silâhımız tatlı dil, güler yüz olmalıdır. İnsan haklarına saygı, temel ilke edinilmelidir. Halkın linç etmek istediği bir suçluyu korumak da bizim görevimizdir. En önemli konu ise toplumun değer yargılarına saygı göstermektir. İçinden çıktığımız toplumun inanç, kültür ve tüm değer yargılarını özümseyelim, benimseyelim, asla küçük görmeyelim, horlamayalım, aşağılamayalım. Kılığı, kıyafeti ne olursa olsun, dış görünüme değil, onun içindeki insan denilen varlığa bakalım. Yaratılanı hoş görelim Yaratan’dan ötürü denilmiştir. İnsana insan gibi davrandığımızda, ona adam muamelesi yaptığımızda, toplumdaki problemlerin büyük ölçüde çözülmeye başladığını göreceğiz.İnsanların en büyük yakınması, kişilerin hiçe sayılması, önemsenmemesi, kazınmaması, dikkate alınmaması, adam yerine konulmamasıdır. Suçu ispatlanmadıkça herkes masumdur. Temel ilkemiz, halk için emniyet, adalet için hizmettir.”
Konferansın bitiminde bir konuşma yapan Afyonkarahisar Polis Meslek Okulu Müdürü Mustafa Eker, hazırladığı güzel sunum dolayısıyla Doç. Dr. Nakilcioğlu’na teşekkür ederek, “Ben öfke kontrolü ve stresle başa çıkma yollarıyla ilgili birçok seminere gittim, panele katıldım, ama hiçbirinden bu kadar etkilenmemiştim, gerçekten itiraf ediyorum. Şahsım ve arkadaşlarım adına çok teşekkür ederim.” dedi.İlgiyle izlenen ve zaman zaman alkışlarla kesilen konferansın sonunda Okul Müdürü Mustafa Eker tarafından Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu’na bir teşekkür plaketi takdim edildi.