DİNARLITRİFON VE DİNAR’DA YAPILAN SAHA ARAŞTIRMASI


2018 yılının Mart ayındaPolonya’dan,“Polonya Poznan Adam Mickiewicz Üniversitesi öğretim görevlileriLehçe ve Klasik Filoloji Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Fırat Baş,Prof. Dr. AleksanderWojciechMikołajczak, Prof. Dr. MariolaMikołajczakowa, Prof.Dr. AndrzejSieradzki ve Dr. RafałDymczyk bir araştırma projesi kapsamındaDinar’ı ziyaret ettiler, bu kapsamda Dinar Belediye Başkanı Saffet Acar ile debir görüşme gerçekleştirmişlerdi. Dinar’ıntarihi hakkında bilgi alan öğretim görevlileri Dinar’ın halk arasında yıkıkkale olarak bilinen kiliseye, tiyatroya, Suçıkan Parkı’nda ve Belediyemizatölyelerinde bulunan zaman içerisinde belediye tarafında çıkartılan yazılıtaşları incelediler. Dilbilimci olan öğretim üyeleri tarafından taşlarda yazanLatince ve Yunanca yazıtların Türkçe, Lehçe (Polonyaca) ve İngilizceyeçevrilmesi ile ilgili çalışma yapılabileceği gerekli izinlerin alınmasıtakdirde bu projenin hayata geçirilebileceğinden bahsedildi.” Yazıtlarınokunması ve en azından Türkçe ve İngilizce olarak bir kitapta toplanarakyayınlanmaları konusu, gerekli izinlerin alınmasına ve çalışma programına bağlıolarak, büyük olasılıkla 2020 yılı içinde gerçekleştirilebilecek bir projeöngörülmektedir.

Aziz Trifon’a ve Dinar’ınhemşerisi ?

Ancak bu haberimiz, tasarı aşamasında olan bu projeyi anlatmak içindeğil. Poznan Adam Mickiewicz Üniversitesi öğretim görevlileri Lehçe ve KlasikFiloloji Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Fırat Baş’ın Aziz Trifon konulukitap projemizin ikinci cildi olan Avrupa Kültürü’nde Aziz Trifon başlıklıçalışması Polonya’da geçtiğimiz aylarda yayınlandı. Bu kitap içerisinde ikimetin özellikle Dinar’la ve orada yapılan saha araştırmasıyla ilgili: OsmanFırat Baş’ın “Apameia Etrafında Tartışmalar” başlıklı yazısıyla, MariolaWalczak-Mikołajczakowa ve AleksanderMikołajczakhocaların ortak metni olan başlıklı yazı. Bu yazıların geniş bir özetinikitapta kullandığımız resimlerle birlikte aşağıda veriyoruz. Söze önce AzizTrifon’a ve Dinar’ın hemşerisi olup olmadığı konusundaki tartışmaya ilişkinolarak Osman Fırat Baş’ın yazdıklarından başlayalım;

Aziz Trifon

Trifon, Hıristiyanlığın III. yüzyılında yoksul ve dindar bir aileninoğlu olarak dünyaya geldi. Eğitim almadı, köyünde kaz çobanlığı yapıyordu. Çokküçük yaşlarından itibaren insanlar onda Tanrı vergisi bazı üstün yeteneklergörmüşlerdi: Hastalıkları iyileştiriyor, insanlara musallat olmuş iblislerikovuyordu, bir seferinde de ekinlere saldıran zararlıları duanın gücüyleuzaklaştırarak köyünü kıtlıktan kurtarmıştı. Bu mucizeleriyle ünlenen Trifon,söylenceye göre, 16 yaşına geldiğinde hayatını değiştiren bir olay gerçekleşti.Zamanın Roma İmparatoru III. Gordion’un en büyük kızının içine bir iblisgirmiş; kıza da onu bu beladan kurtarabilecek yegâne kişinin Trifon olduğumalum olmuştu. Trifon aranıp bulundu, kızı iyileştirmek üzere Nikea’ya, yaniİznik’e getirildi. Kızı iyileştirdi ve artık orada kalıp kendisini putperestlerarasında İsa öğretisini yaymaya adadı. Roma tahtına Traionus Decius’unoturmasından sonra Hıristiyanlara yönelik artan baskılara rağmen, Trifonyolundan dönmedi. Sonunda 250 yılında tutuklandı, önce inancından vazgeçmeyetatlı dille ikna edilmeye çalışıldı, ardından korkunç işkenceler gördü ve geriadım atmaması üzerine idam edildi. Bütün bu olaylar kilisenin bölünmesindenönceki bir tarihte gerçekleşmiş olduğu için, Trifon bugün hem Katolik Kilisesihem de Doğu Ortodoks ve Uniat Kiliseleri için bir şehit sayılmaktadır. KatolikKilisesi’nce her yıl 10 Kasım günü, Doğu Kiliseleri’nce ise 1/14 Şubat(Gregoryen takvime göre 14 Şubatta) Aziz Trifon anılır. Aziz Trifon yortusu,Bulgaristan’da (“Trifon Zarezan” adıyla) ve diğer Balkan ülkelerinde de bağbozumunda bir bayram olarak kutlanmaktadır.

Aziz Trifon’un doğduğu ve naşının gömüldüğü yerlere ilişkinaraştırmacılar arasında bir görüş birliği yoksa da, kaynakların büyükçoğunluğunda bu yerlerin Frigya’da olduğu belirtilmiştir. Rahip Keşiş Makariostarafından Aynaroz (Atos) Dağı’nda yazılan Sinaksarion’da8, Frigya’nın yanındaiki yer ismi daha verilir. Buna göre, İznik’te Asya Prefect’i (Valisi)Aquilin’in karşısına getirilen Trifon, kendisini şöyle tanıtır: “Adım Trifon,vatanım Kampsada9 köyüdür, Apameia’ya yakındır.” Büyük işkencelerleöldürülmesinin ardından, Nikealı Hıristiyanlar onu Nikea’ya gömmekistemişlerdir, ama “aziz onlara görünmüş ve memleketine dönmesi gerektiğinisöylemiştir. Kutsal şehit Kampsada’da gömülmüştür (…)

Frigya” ve “Apameia”nın aynı cümle içindegeçmesi, akla hemen Anadolu’da Eskişehir, Kütahya ve Afyon (antik çağlarınDoryleum, Cotiaeum ve Akronium) kentleri arasında kalan, bugün Frig Vadisi diyebilinen coğrafyayı getirmektedir (…) Fakat böyle bir ilişkilendirme başka bazıaraştırmacılar için yanlıştır. Onlar, Kampsada’nın Marmara Denizi (antikçağlardaki adıyla Propontis) kıyısında bulunduğunu ve ona Lampsacus (Lampsakos)da denilmiş olduğunu iddia etmektedir. Bahsedilen bu yerin günümüzdeki adıLâpseki’dir (…) Azizin doğduğu ve ölümünden sonra gömüldüğü yerin neresiolduğuna ilişkin en dikkate değer ve bizce gerçeğe de en yakın görüş, Frigyatopografyasını yeniden oluşturabilmek için Anadolu’ya sayısız araştırma gezisiyapmış ve bu uğraşa yıllarını harcamış İngiliz arkeolog ve İncil araştırmacısıWilliam Mitchell Ramsay’ın (1851-1939) bulgularıdır. Ramsay Kampsada(Samsado-Kome) köyünün “bir göl ve yüksek bir tepenin yakınında” kurulmuş olup“hemen bitişiğinde de kazların otlatıldığını” bildiğinden, köyün yerininaşağıdaki çizimde gösterilen yerde, Apameia Kibotos’un beş mil kuzeyindekiSamsun Dağı eteklerinde olduğunu düşünmüştür. Kampsada, Ramsay’ın çalışmasınaeklenen haritada kaynakların ve Beşpınar Gölü (Bataklığı) yanınayerleştirilmiştir.

Güneybatı Frigya haritası, W. M. Ramsay, Vol. I.

Beşpınar bugün Dinar’ın dış mahallelerinden Atatürk Mahallesi sınırlarıiçinde bulunmaktadır ve aslında Samsun Dağı boyunca uzayıp tek bir caddedenibarettir. Yakınlarında ise ne bir kaynak vardır ne de herhangi bir gölbulunmaktadır, dolayısıyla buranın artık kazların otlağa salındığı bir yerolmadığı da varsayılabilir.

Dinar’ın coğrafi konumu.

Saha Araştırmaları

Aziz Trifon konusunda Dinar’dayaptığımız araştırma gezisinin sonuçlarını ise, Mariola Walczak-Mikołajczakowave Aleksander Mikołajczak hocaların metninde okumaktayız.

Onlar söze, Osman Fırat Baş’ınmakalesine atıfla, Apamea Kibotos ya da daha ziyade yakınlarındaki Kampsadaköyü, azizin en muhtemel doğum yeridir, diyerek başlamaktadırlar. Bu coğrafyadaİslam kültürünün (…) mevcudiyetinden bağımsız olarak bölgede mevcut bazıkültürel arketiplerde uzak geçmişin inançlarından izlerin korunmuşolabileceğini savlamıştık. (…)Bugün kıyıda köşede kalmış bir taşra kenti olanDinar’ın nüfusu yaklaşık 48 bin ve iki önemli merkezin birleşiminden oluşmuş obüyük antik kenti hiçbir haliyle çağrıştırmıyor. Bu merkezlerden ilki,Kelainai, ta Kserkses zamanlarından itibaren tüccarların doldurduğu önemliticaret yollarının kesişme noktasında olsa gerekti. Diğeri hemen yakınlarda büyükolasılıkla M.Ö. 3. yüzyılda – I. Antiokhos Soter tarafından kurulup annesininadı olan Apama adıyla adlandırılmış kentti. Birbirlerinden çok da uzakta bulunmayanbu iki kent kısa sürede birleşip tek bir organizmaya dönüşmüştü.Araştırmacıların bazıları Kelainai halkının Apemea’ya taşındığını varsayarken,bazıları yalnızca yerleşimin adının değiştirildiğini varsayar. Apamea’nın, Romaİmparatorluğu’nun Küçük Asya’da Efes’ten sonraki en büyük ticaret merkeziolması gerekiyordu. Dolayısıyla, ardı ardına gelen istilacıların elleriyleyıkamadıkları şeylerin çoğunu bu çevreyi sık sık ziyaret eden depremlerinçoktan yok etmiş olduğunu 19. yüzyıl seyyahlarının aktarımlarından bilmemizerağmen, orada çeşitli dönemlerden çok sayıda tarihi eser bulacağımızı umuyoruz.

Kentin girişinde gelenleriMarsyas’ın anlatıldığı on küsur metre uzunluğunda bir duvar resmi karşılıyor,demek Yunan mitolojisinden bildiğimiz olaylar işte burada, Menderes Nehri’ninkaynaklarında gerçekleşmişti. Tanrıça Kibele’nin oğlu, Frigyalı satir Marsyas,flüt (aulos) çalmada eşsiz ustalığıyla nam salmıştı. Kibre kapılmış, kendindendaha iyi bir müzisyen bulunmadığını kanıtlama uğraşındaydı. Sonunda kihtarayıondan daha iyi çaldığı iddiasıyla bizzat Apollon ile yarışa tutuşmuştu. İlah,kazananın kaybedene her istediğini yapması şartıyla, Marsyas’ın meydanokumasını kabul etti. Hakem seçilen çobanlar Apollon’u galip ilan edince,Marsyas bir ağaca asılıp diri diri derisi yüzülmüştü. Günümüzün Dinar’ı,tümüyle başka bir kültür geleneği içine yerleşmiş olsa da, her yıl Mayıs sonu,Haziran başında (Afyon Kocatepe Üniversitesi’yle beraberce) “MarsyasFestivalleri” adı verilen uluslararası müzik festivalleri düzenleyerek turistçekmeye çalışıyor.

Roma döneminde Apamea Kibotos,Frigya’nın en önemli ve zengin kentlerinden biriydi. İmparatorluğun yerelidaresinin merkezi buradaydı. Büyük bir Yahudi toplumu da burada oturmaktaydıki Hıristiyanlığın bu kentteki erken gelişimini de bu açıklıyor. Trifonzamanında Hıristiyanlığın oldukça yaygınlaşmış olması gerekir. Bu aynı zamandaIII. yüzyılda Roma’nın iktidarını artık en net şekliyle tehdit etmeye başlamışİsevilere yönelik baskıların artışını da açıklamaktadır.

W. Geber tarafından 1892 yılındayayınlanmış haritalar temelinde Dinar’ın dış mahallelerinde antik Apamea’nınönemini gösteren yerleri belirlemeyi başardık: Kısmen ortaya çıkartılmış antiktiyatro harabesi, (…) eski stadyum kalıntıları ve tüm kente saçılmış antikdönem yapıları parçalarının (sütunların, yazıtların vs.) toplandığı (SuçıkanParkı Tesisleri çevresindeki) lapidarium. Günümüze en iyi haliyle kalabilmişyapıtlardan biri, Üçlerce Tepesi’nin kuzey eteğindeki tiyatro. 1980’deki kazıçalışmalarıyla kısmen açığa çıkarılmış, büyük kısmı hâlâ toprak altında. Açığaçıkartılan bölümlerine bakıldığında, yaklaşık 10 bin seyirci kapasitesindeolduğu tahmin edilebiliyor. Bugüne kalan mimari unsurları, cephesinin büyükolasılıkla Dor ve İyon üslubunda yapılmış bir entablatürden oluştuğu varsaymayaizin veriyor. Ayrıca kullanılan malzeme de yapının Helenistik dönemde inşaedilmiş olduğunu, fakat Roma döneminde büyütüldüğünü düşündürüyor.

Stadyum kalıntıları Dinar’ın tamkalbinde, Toptepe’nin güney yamacında bulunuyor. Yine 1980 yılında, AfyonMüzesi’nin burada yapmış olduğu çalışmalar sırasında ortaya çıkartılmışlar.Bugün bu çalışmalara devam edilmiyor, zira stadyum özel şahsa ait bir alandabulunuyor. Boyutları yalnızca ortaya çıkartılmış altı basamağa bakılarak çıkartılabiliyor(ki aslında bu altı basamağın da büyük kısmı toprak altında, toprak üzerindeyalnızca bir basamağı kalmış). Koşu pistinin yaklaşık 17 metre, stadyumuntamamının ise 180 metre uzunlukta olduğu tahmin edilebilir. Yerinde yaptığımızincelemelere göre, büyük bölümünün bugün oradan geçen yolun altında kalmışolması gerekir.

Fakat yaklaşık 500 metre kare alanasahip olması gereken ve bir açıklama yazısıyla birlikte planı lapidariumönündeki parkta bir tabelada bulunan Bizans kilisesinin hiçbir yerde izi yok.Ancak Belediye Başkanı’na yapmış olduğumuz ziyaret sırasında, kilise harabesiniyakınlardaki tepelerde aramamız gerektiğini, fakat son depremden sonra geriyepek bir şey kalmadığını, artık yalnızca oranın yerlisi çobanların kiliseninyerini gösterebileceklerini öğreniyoruz. ve kiliseye ulaştığımızda geçmişçağların büyüklüğünün şimdi doğa güçlerinin insafına bırakılmış kanıtlarınıgösteriyor. Belediye Başkanı sayesinde antik bina kalıntılarının tutulduğu,girişe kapalı ve korumalı, başka bir depoya gidiyoruz. Buradaki parçalarınhenüz envanteri çıkarılıp tanımları yapılmamış. Taş levhalar ve sütunlarüzerindeki onlarca Yunanca ve Latince yazıt okunmayı bekliyor.

Trifon’un doğum yeri olduğuvarsayılan Kampsada Köyü’nü bulma çabaları sonuç vermiyor. Bu yerin bugün hâlâvar olup olmadığını ve eğer varsa, adının bugün ne olduğunu kimse bilmiyor.Çevre köylerden hiçbirinin adı birazcıcık olsun Kampsada’yı çağrıştırmıyor.Araştırma gezimizin ancak bir ay sonrasında, Profesör Yelda Olcay Uçkan ilebirlikte Frigya coğrafyasında kazılar yapmış Seçkin Evcim ile yaptığımızyazışmalar sonucunda aşağıdaki gibi bir bilgiye ulaşıyoruz:

Sampsada, Sampsadu ya da Samsadoadıyla da bilinen) Kampsada, Dinar’ın yaklaşık 7 kilometre kuzeyinde bulunanSamsun Dağı’nın Beşpınar bölgesindeydi. Bunun yanı sıra, Samsun Dağı’nın adınınSampsadu adından türetilmiş olduğunu da düşünüyordu.

Bu bilgiler 19. yüzyıl sonlarındayayınlanmış bir kitaptan alınmış olduğundan, köyün adı artık değişmişolabilirdi. Halen oralarda herhangi bir kazı çalışması yapılmıyor.

Bu arada Dinar halkı (antrparantez,bizlere çok sıcak davranmış olan Dinar halkı), yöresel efsaneler anlatıyorlar. Birçok hikâye arasında, nişanlısınıkomşu krallıktan getirirken onu sarmaşıklar içinde yabancı gözlerden gizlemişbir krala ilişkin efsane de bulunuyor. Bu efsaneyi daha sonra DinarBelediyesi’nin internet sayfasında da buluyoruz:

Asmalı Yol Efsanesi;

Apemeia krallarından birinin kızınaHoma kralının oğlu talip olarak istiyor ve nişanlanıyorlar. Düğün yapılmasıiçin Apemeia kralı bir şart koşuyor. Kızının güneş altında gelin gitmemesigölge altında gitmemesidir. Kral bunu kabul ediyor ve Apemeia – Homa arasındakiyolun her iki tarafına da asma diktirip kılavet yaptırıyor. Böylece gelinigölge altında götürüyor. Hakikaten halen bu yolun geçtiği muhtelif yerler belirliolup: Örneğin Yapağlı köyü ilerisinde üzüm asmalarına sık sık rastlanmaktadır.Ama tabi ki yıllar sonra çoğunluğu yozlaşıp yok olmuştur.

Bu efsane, hazırladığımızmonografide, Aziz Trifon kültünün kökenlerini uzak geçmişte, htonik ilahlarlabağlantılı inançlarda arayan Profesör Nikos Czausidis’e ait bir değerlendirmede yer bulmamış olsaydı, belki dikkatimizi çekmeyecekti. ki sarmaşık ve asmasembolleri bu inançlarla ayrılmaz şekilde bağlantılıdır.

Poznan, 1.12.2018

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Afyon Haber Haberleri