Bilgelik kavramı tarih boyunca çok farklı anlamlarda kullanılmıştır. Bilgeliğin kaynağı tarihte ilk insanın yaratıldığı güne dayanmaktadır. Bilgeliğin kaynağı tarihte ilk insanın yaratıldığı güne dayanmaktadır; bilgeliğin tanımı kimine göre her şeyi bilen demekse de en uygun tanım Yunan Felsefesinden gelen “ Bilgelik akla uygun davranmaktır” olsa gerek. Antik Çağ Yunan Felsefesinde ilk Yunan düşünürlerinden olan Aristoteles döneminin felsefi yapısını bilgelik felsefesi olarak dikkate aldığını görüyoruz. Bilgelik anlayışına göre bilgelik erdemsel bir ülküyü gerçekleştirir ve bilgeliğin en üstünü “ İyi ve Mutluluktur”.Bilgelik tarihsel bir olgudur ayrıca bilgelik ve alimlik birbirinden keskin çizgilerle ayrılan iki farklı kavramdır; alimliği en basit tanımıyla zamanın fen ve edebiyat bilgileri ile yetişmiş bilim insanı olarak tanımlayabilsek de bilgelik yaşla birlikte gelen deneyim, tecrübe ve bir takım hayati olaylar sonucu kazanılabilen bir mevkidir.Geçtiğimiz günlerde Felsefe ve Gerontoloji alanında dünyadaki duayen araştırmacıların bir araya geldiği ve naklen olarak dinleme şansı bulduğum Prof. Dr. Jan BAARS “ Yaşlılığı bir yaşam sanatı” olarak tanımlamaktadır, sanat denilince aklınıza Leonardo da Vinci’nin ünlü tablosu Mona Lisa yada Mimar Sinan’ın akıl almaz bir şekilde 80 yaşındayken yaptığı ve ustalık eserim dediği Edirne’deki Selimiye Cami gibi devasa yapıların geldiğini hissedebiliyorum, ancak hiç düşündünüz mü 80-90 yaşında bir ömrüne nelerini sığdırdığını göremediğimiz koca çınarlarında yaşamlarının birer sanat eseri olabileceğini?BAARS bilgelik ve yaşlanmayı bir araya getirebilmenin yollarını aramaktadır, bunun olabilmesi için de ancak ve ancak “Hayat Boyu Öğrenme” isteği ile yeni bilgiler öğrenmeye açık olmakla mümkün olabileceğini aktarmaktadır.Yaşlılık bir kariyerdir; başarılı ya da başarısız her insanın ulaşamayacağı bir kariyer. Bilgelik kavramında da pratik yapmadan, belirli bir süre çalışmadan, uygulamadan bilge olamayacağınızda bir gerçektir. Yaşlılık ve bilgelik kavramları da bilgeliğin okulu olan hayat okulunda belirli bir süre ve tecrübeler ile birbirine paralel şekilde ilerleyen birbirine bu konuda benzer olan iki kavramdır.Ülkemizde, Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) 65 yaş üstü kişi olarak tanımladığı yaşlılık tanımına giren yaklaşık olarak 5 milyon 900 bin (TUİK 2013) kişi vardır. Bağlı olduğumuz Afyonkarahisar’da ise 67 Bin (TUİK 2013) yaşlı vatandaşımız bulunmaktadır. Felsefi kavramlar ile zaten aklımız yeterince karışacak bu yüzden biraz daha aklımızda canlandırabilmemiz için içerisinde yaşadığımız güzel ilçemiz Dinar’da ise yaklaşık olarak 5 bin 800 hemşerimiz 65 yaş üstündedir. Sizce bu rakam ilçemizdeki bilge insan sayısınıda gösterir mi?Yine o toplantıda Türkiye’ye gerontoloji bilimini getiren ve ülkemizde unutula gelmiş bir durum olan “yaşlanma ve yaşlılık” oluşumunu gün yüzüne çıkartan değerli hocam Prof. Dr. İsmail Tufan “ felsefe sorular ile hayat bulur” demiş ve dinleyicilere sormuş olduğu 100’e yakın birbirinden derin cevapları olan ve tam bir beyin fırtınası olarak geçen konuşmasında “ tecrübe denilince akla yaşlılar geliyor ve bilgelik gençken öğrenilir, yaşlılıkta kullanılır; bilgeliğin okulu hayattır. Bilge insan; düşmanlarından , budala insanın dostlarından elde edeceği faydalardan daha fazlasını elde eder cümleleriyle devam etmiş ve Konfüçyüs’ün “ Ebedi olanı tanı, o zaman bilgesindir” sözleri ile tüm sorularına cevap vermiştir.Gerontoloji biliminin temel taşını oluşturan yaşlılık kavramına ayrıca birde felsefe bilimi ile birlikte bilgeliği bağdaştırmak ve bunu tam manasıyla gerçekleştirmek yaşlıların saygınlığını arttıracak, kuşaklar arası iletişimin önemini vurgulayacaktır. Georntoloji bilimi multidisipliner çalışmalara açık olduğunu Gero-Felsefe okulu ile tekrar kanıtlamıştır.Tespitlerime göre bilgelik sadece çok okumuşluk değildir, “Bilgelik: Hakikattir, edeptir, hayadır, erdemdir…” Yaşlılık ve bilgeliği günümüz tarihinde bağdaştırmak ve birbirini örten iki hal olarak görmek mümkün olabilir ancak bundan 50 yıl sonra yaşlılık ve bilgelik aynı çatı altında barınabilecek mi? Bu soruyu modern dünyada genç nesil ve yaşlı nesil birbirinden çok farklı şekilde büyümüş yaşamdan beklentileri birbirinden beklide uçurum düzeyinde diyebileceğimiz farklılıklar göstermekte olduğu için soruyorum. Teknolojinin gelişmesiyle 21. Y.y. insanlığı olarak nine ve dedelerimiz belki bilge olabilirler ancak torunlarının bilgisayar oyunları hakkında bilgi sahibi olmamaları bu hipotezi çürütmekte midir? Belki de düşünmemiz gereken hangi konuda “bilge” olmaya ihtiyacımız olduğudur.Sonuç olarak gerontoloji biliminin Einstein’ı olan yaşayan efsane Prof. Dr. Terence SEEDSMAN bir yazısında aktardığı gibi “ Biz bilgeliği alamayız, onu ancak kendi başımıza yapacağımız ve kimsenin bize veremeyeceği yada saklayamayacağı bir yolculuk sonunda ediniriz ( Marcel PROUST). Öte yandan “ Bilgeliğe giden yol? Düzdür ve açıklaması basittir : Hata yap, hata yap ve hata yap fakat her defasında daha az ve daha az…”Çevremizde bulunan yaşlılara birde bu göz ile bakalım kim bilir beklide farkında olmadığımız bir hazine yanı başımızda duruyordur.