AKÜ’DE TIP BAYRAMI KUTLANDI

AKÜ’DE TIP BAYRAMI KUTLANDI

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörlüğü ev sahipliğinde, Afyonkarahisar Tabipler Odası ile ile ortaklaşa düzenlenen programla “14 Mart Tıp Bayramı” kutlandı. 13 Mart 2014 tarihinde AKÜ Hastanesi’nde düzenlenen programa Afyonkarahisar Vali Yardımcısı Mehmet Yılmaz, CHP Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş, Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, AKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Alpagan Mustafa Yıldırım, Baro Başkanı Turgay Şahin, CHP İl Başkanı Nevzat Ercan, İl Sağlık Müdürü Dr. Necip Yemenici, Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreter Vekili Dr. Kadir Serkan Türel, Halk Sağlığı İl Müdürü Dr. Lütfi Akgün, Afyonkarahisar Tabipler Odası Başkanı Dr. Murathan Leblebicioğlu’nun yanı sıra protokol üyeleri, AKÜ öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı. Programın açılış konuşmasını yapan Afyonkarahisar Tabipler Odası Başkanı Dr. Murathan Leblebicioğlu, Türkiye’de modern tıbbın 188 yıl önce, 1827 yılında başladığını belirterek, “Tıp Bayramı’nın ilk olarak kutlanması da İstanbul’da 14 Mart 1919 tarihinde tıp öğrencilerinin İstanbul’un işgaline tepki olarak yaptıkları bir hareketle başlamıştır. Günümüz Türkiyesinde ise 1976 yılından itibaren tıp bayramı düzenli olarak kutlanmaktadır” dedi. Sağlığın ruhen, bedenen ve sosyal olarak tam bir iyilik hali olduğunu kaydeden Leblebicioğlu, “Sağlıklı bireylerin oluşturduğu toplumda eğitimin ve üretkenliğin artması dolayısıyla da toplumsal refahın artması söz konusudur. Bu nedenle sağlık hizmetlerinin düzenli ve sistemli bir şekilde verilmesi önem arz etmektedir. Tıp eğitiminde ise koruyucu ve tedavi edici hekimlik hizmetlerinin sunumu en üst düzeyde olmalıdır. Bu da bütün toplum kesimlerinde istenen bir durumdur” diye konuştu. Leblebicioğlu, “Günümüzde çalışma barışının bozulması, uzun çalışma saatleri, performansa dayalı değerlendirme üzerinden bir sistem yürütülmesi, bunun yanında hak edilip de alınamayan özlük haklarımız, son zamanlarda hekimlerin önemsizleştirilmesi ve buna bağlı olarak alınan sağlık hizmetlerinin önemsizleştirilmesi sonucunda ayrıca hekime karşı bir şiddet sorunu da temel sorunlarımız arasına katılmıştır” ifadelerini kullandı.

Sağlıkta dönüşüm ile son 12 yılda oldukça başarılı çalışmalara imza atıldı

Daha sonra söz alan Afyonkarahisar İl Sağlık Müdürü Necip Yemenici ise 14 Mart Tıp Bayramının Türkiye’ye özgü bir gün olduğunu belirterek, “Diğer ülkelerdeki benzer kutlamalar farklı ay ve günlerde yapılmaktadır. 14 Mart’ın bizde kullanılmaya başlanması ise 2. Mahmut döneminde ilk cerrahanenin kurulmasına dayanır. Modern tıp eğitiminin başlangıcı sayılan 14 Mart 1837 tarihi İstanbul’un 1919 yılındaki işgali sırasında tıp öğrencilerinin protesto günü olmuş ve bir yurt savunması günü olarak doğmuştur. Bu açıdan bakınca meslektaşlarımızın vatan için öne atıldığını görmek, burada öncü olduğunu bilmek, tıp camiasında görev yapan bizler için bir övünç kaynağıdır. 1976 yılından itibaren de sadece 14 Mart günü değil, o hafta tıp bayramı haftası olarak kutlanmaya başlanmıştır” dedi. Yemenici, “Sağlıkta dönüşüm programı ile ülkemiz son 12 yılda oldukça başarılı çalışmalara imza atmış, hatta diğer ülkelere de örnek olmuştur. Bu hizmet yarışında kamu, üniversite ve özelde çalışan hekim arkadaşlarımızın payı çok fazladır. Bizim devlet terbiyesindeki hizmet anlayışımızın temelinde ne kadar kaliteli hizmet yaparsak yapalım, vatandaşımızın her zaman daha iyisine layık olduğu yatmaktadır” diye konuştu.

Hekimler insanların beklentilerini çok fazla yükseltmemeli

AKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Alpagan Mustafa Yıldırım da 14 Mart Tıp Bayramının değişik ülkelerde farklı zamanlarda kutlandığını ifade ederek, “Mesela ABD’de 14 Mart’ın başlangıcı ilk defa anestezinin kullanıldığı tarih olarak kutlanıyor. Hindistan’da ise ülkenin önemli bir doktorunun doğum günü tıp bayramı olarak kutlanıyor. Bizde ise modern tıp eğitimine geçtiğimiz gün olarak kutlanıyor” diye konuştu. Yıldırım, “Tıp eğitimine değer vermemiz 187 yıl öncesinden başlamıştır. Çünkü Osmanlı’nın modernizasyon aşamasında iyi hekim yetiştirmeden iyi bir ordu olamayacağı, yine savaşta çok kayıp verileceği ve bunu en aza indirmek için de tıp eğitimine hekim yetiştirmenin önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Hekimlik en kutsal meslektir” diye konuştu.

Prof. Dr. Yıldırım şunları söyledi:

“Hekimlerin uğraştıkları makine, bilinen en mükemmel makinedir. Teknolojisi eski bir makine değil. Bunu çalışırken tamir etmek zorundayız. Durdurup tamir etmemiz mümkün değil. Hata yapmamamız gerekiyor. Bir bilgisayarcı tamir ettiği bilgisayarı bozduğunda yenisi alınır yani tazmin edilir ancak hekimlerin bir tazmin imkânı da yoktur. Hekimler en fedakâr işi yapmaktadırlar. Hiçbir meslek grubunu görevli olmadığı halde yataklarından kaldıramazsınız ama tüm hekimleri gecenin bir saatinde uyandırırsınız ve hiçbir zaman da yüksünmezler. Hiçbir meslek grubu ölünceye kadar mesleğini sürdürmez ama hekimler ölünceye kadar mesleğini sürdürür. Hekimlerin özlük haklarının iyileştirilmesi lazımdır. Hekimler gerçekten çok fazla kazanmıyor. Özlük haklarının emekliliğe yansıması gerekiyor. Şu anda sağlık çalışanlarının hiçbirinin aldığı ücret emekliliğine yansımıyor. Emekli oldukları zaman diğer meslek gruplarına kıyasla düşük bir emekli maaşı ile yetinmek zorunda kalıyorlar. Şiddet ise pek çok meslek grubu için var olsa da özellikle sağlık çalışanlarına yönelik son dönemde çok fazla arttı. Hekimler olarak bizler bu noktada hasta yakınlarının beklentilerini çok yükseltmemeliyiz. Halkımız artık en ölümcül vakayı bile hastaneye getirdiklerinde hekimlerin onu kurtaracağını düşünüyor. Dünyanın hiçbir yerinde hastalar Türkiye’deki kadar büyük beklenti içinde değiller. Burada sorun yine hekimlerdedir. Hekimler basına verdikleri beyanatlarda yapacaklarını adeta mucize yaratırmışçasına anlatmaları sonucunda halkta büyük bir beklenti oluşuyor. Hekimlerin bunu yapmaması gerekiyor.” Konuşmaların ardından AKÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Arıkan tarafından “Tıp ve Cerrahinin Felsefesi” konulu bir sunum yapıldı. Arıkan, Tıp biliminin özünde insanların hastalıklarının var olduğunu belirterek, “Tıp bilimi, hem bir bilim hem de sanat özelliğini ortaya koyan bir yapıya sahiptir. Bu noktada tıbbın kendine özgü bir felsefesi olması gerekiyor. Felsefe bilimi normalde insanlara düşünmeyi, olayları araştırmayı, neden ve niçinleri sorgulamayı gerektiren sosyal bir bilimdir. Düşünen insanın neden ve niçinleri araştırmasıyla tıp ve felsefe bir araya gelerek buluşuyor” dedi.

Arıkan bilginin tarihi süreciyle ilgili olarak başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bilgi akışına tarihi bir açıdan baktığımızda ilk olarak ampirik bilgi, yani insanların doğada gördükleri ile neden, niçinleri soruşturmasıyla bir sonuçlara yönelik ‘ampirik bilgi’ şeklinde karşımıza çıktığını görüyoruz. Ardından ‘normatif bilgi’ dediğimiz daha ziyade toplumların idare yönleri ile ilgilenen bir bilgi birikimiyle daha sonra da ‘felsefi bilgi’ ile karşılaşıyoruz. En sonda ise ‘deneysel ya da bilimsel bilgi’ dediğimiz noktaya geliyoruz. Tıpta da ilk olarak doğal tıp ya da içgüdüsel tıp dediğimiz bir bilgi birikimi başladı. Daha sonra mistik ve ampirik bilgi birikimleri geldi. Aslında ampirik tıp önce başlamıştı ama daha sonra mistik tıp devreye girdi ve bu ikisi yer yer aşamalı olarak birbirlerinin yerine geçtiler. En sonunda ise günümüzdeki ulaştığımız haliyle bilimsel tıp ya da deneysel tıp dediğimiz tıpla karşılaştık.” Prof. Dr. Yüksel Arıkan’ın sunumunun ardından hekimlik mesleğinde 40. ve 25. yılını dolduran Afyonkarahisar Tabipler Odası üyesi hekimlere protokol mensupları tarafından plaketleri takdim edildi. 14 Mart Tıp Haftası kapsamında düzenlenen “Çevre Sağlığı Konulu Fotoğraf Yarışması”nda ilk üç dereceyi elde edenlere ödüllerinin verilmesi ve akabinde düzenlenen kokteyl ile program sona erdi. 13mart1532-150x150 13mart1526-150x150 13mart1529-150x150

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.