Türk sineması tarihi ve toplumsal gelişim projesi
Takvimler 1896 yılının sonlarına yaklaştığı günlerde 22 Aralık günü Paris Capucines Bulvarı'nda Grand Cafe'de düzenledikleri bir gösteri ile Louis - Auguste Lumiér kardeşler sinema adı verilen renkli, sihirli, cazibeli bir sanat dalını başlattılar. Muhtemelen sinemanın yakın gelecekteki gelişimini tahmin dahi edememiştiler. Her bakımdan yakın dönem Türk tarihinin seçkin bir devlet adamı II. Abdülhamit, Fransa'da başlayan ancak daha dünyanın fark etme imkanı bulamadığı o günkü kullanışı ile "sinematograf" gösterisini hiç vakit kaybetmeksizin 1896 yılında Yıldız Sarayında Türkiye'ye taşımıştır. O dönemde zengin bir edebiyatımızın olmasının tesadüfi olmadığını gösteren uygulamaların en güzel örneklerinden birisi Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit'in bu teşebbüsü olsa gerektir. Belki de bu ve benzeri niteliklerinden dolayı, her türlü haksızlığa, saldırıya maruz bırakılan o Osmanlı Padişahı, cumhuriyet dönemi Türkçülük fikrinin tartışmasız en etkili kalemi Atsız tarafından sahiplenilip "Gök Sultan" olarak ilim ve fikir camiasında ilk kez farklı bir çıkış ortaya konulmuştur. Konunun bu ciheti üzerinde disiplinler arası ve üstü araştırmalarla ele alınması kültür ve medeniyet tarihimize mühim bir katkı sağlayacaktır. Kayıp medeniyetin çocukları farklı tariklerden yürüyerek kendilerine ulaşabileceklerdir. Vuslatın gerçekleşmesi ile sadece Türk, İslam değil tüm cihan artık masallarda kaldığını düşündüğü huzuruna da kavuşacaktır.
- Abdülhamit devrinde sinema ile bağlantı kesilmeksizin sürmüştür. Ancak rabıtayı kuranların da başka başka hedefleri olabildiğinden bir gelişme olmadığı intibaı uyansa da şartlar düşünüldüğünde inanılmaz bir başarı yakalandığı görülmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.