Fikirci Bey: KORONA DA GEÇER, BİZ AYRIMCILIĞI AŞALIM
Yayınlanma:
Başından beri söylüyorum; Kutuplaşmamızın, ayrımcılığımızın gerçek hayatta bir karşılığı yok. Birbirimizi sevmeyi başaramaz mıyız?
Karşı tarafın en marjinal örneklerini caps’leyip birbirimizin kafasına atmakla meşgulüz. Oysa iki tarafta da fırlatılan malzemeler; dikkate alınmayan, o tarafı temsil etmeyen örnekler.
Yine iddia ediyorum ki; o caps’leri hazırlayanlar iki taraftan da değil, sadece iki tarafa da cephane sağlayan maaşlı troller. Ama gaza geliyoruz işte.
Yoksa taraflardan birinin diğeri ile maddi çıkar çelişkisi yok, sınıf farklılıkları yok, birbirlerini sömürdükleri falan yok. Tamamen söylem düzeyinde, ideoloji sandıkları şeylerin lafazanlığını yapmak. Bildiğin kör dövüşü.
Koronavirüsün tam da bu noktada kafamıza dank diye vurması gerek; ama vurmuyor.
Fazla komplo teorisi yürütülecek bir virüs de değil. Ne oldu şimdi? Kim kâr edecekti de böyle öldürme oranı yüzde 3 olan ve 65 yaş üstünü hedef alan bir virüs üretti laboratuvarında?
Bunlar bir fikir tartışması sonucu ortaya çıkan yorumlar değil. Belirli bir merkezden üretilen ve anında kullanışlı eblehler tarafından viral hale getirilen palavralar.
Gerçek şu ki, Türkiye krizi görece olarak iyi götürdü. Önlemlerini vaktinde aldı. Olayın vahametini anlamakta geciken İtalya ve İspanya’dan daha iyi durumda.
Tabii ne yalan söyleyelim, biraz da şansımız yaver gitti. Yani bize “Prada” kapışmak için çok sayıda görgüsüz Çinli doluşmadı. Veya bir derbi maçına hazırlıksız tıkılmadık. Bir kurvaziyer dolusu Çinli misafir etmedik. Yoksa rakamlar bu kadar makul seviyelerde kalmazdı.
Kötü günler geride mi kaldı?
Pandemi anlamında “evet” demeyi çok istiyor insan. Çünkü biliyorsunuz en yüksek ölümün olduğu gün zirve noktası kabul ediliyor ve bundan aşağı düşüldükçe bir sönme yaşanacağı hesaplanıyor. Acı ama inşAllah öyledir demek istiyor insan.
Ya ekonomik anlamda kötü günler?
O sanırım henüz doruk noktasında değil. Çok geniş bir “küçük esnaf” kitlesi olan ve orta gelir düzeyini aşamamış bir ülke olarak virüs en fazla bizi vuracak. Çünkü küçük esnaf demek, sabah kepengini açamayınca ekmek kazanamayan esnaf demek, ki daha kaç ay öyle kalacağı belli değil.
Önümüzdeki dönem büyük ölçüde kamu harcamalarına yoğunlaşacağı için devlet de oldukça yorulacak. Sosyal devlet olmanın şartı bu.
Toparlanmamızda en fazla katkısı olan sektörlerden birisi turizm. Ve açıkçası virüs, dünya çapında en fazla bu sektörü vurdu. “Türkiye ölümleri saklıyor, turistlerin hayatını riske atıyor” algı operasyonu, Avrupa basınında daha şimdiden başladı bile. Bununla mücadele etmemiz de epey zor olacak.
Korkmayın, daha ortalıkta salgın falan yokken İstanbul’da iki çöp dağını patlatıp, 60 vatandaşını öldüren, pislikten kolera salgınları başlatan yönetimlerden bugünlere geldik biz. Düşünsenize bir de onların elinde olsaydı ülke?
Muhalefet nasıl bir sınav veriyor bu krizde? Evet son seçimlerden sonra siyasette bir kıpırdanma ümidi oldu ama malum kesim, yine aynı sloganlarına dönünce anlaşıldı ki o yüzde 25 bandına razılar. Ama insan böyle olmasın istiyor. 18 yıldan hiçbir şey öğrenmedilerse “belediyeciliğin önemini” öğrenmişlerdir diye umut ediyor. Belki artık onların halkı değil, halkın onları seçeceğini anlarlar da belediyecilik tabanlı bir şeyler yaparlar diye ümit ediyor insan. Ama öyle sel basınca Bodrum’a, deprem olunca Palandöken’e giderek, markette 50-60 liraya toplanabilecek paketi yardım diye 150 liraya satmakla olacak işler değil bunlar.
Bu arada her krizde olduğu gibi insanlar hemen gelecek bilimci kesildiler. Efendim “dünyanın düzeni eskisi gibi olmayacak, sistem değişecek, lider değişecek” gibi büyük ölçekli varsayımlardan, “artık insanlığımızı öğrendik, doğaya verdiğimiz zararı öğrendik, bir daha yapmayız” gibi insan düzeyinde çıkarımlara kadar öngörülerin arkası kesilmiyor.
Hiç sanmıyorum. Pandemi kısmı atlatıldıktan 1 ay sonra insan olarak, eski hamam eski tas oluruz. Bencilliklerimize döneriz. Dünya sistemi de sapasağlam yerinde kalır. Çünkü sistem sahiplerinin hesapları bir haftalık, on günlük olmadı hiçbir zaman ve ne kadar büyük olursa olsun finans kapital her zamanki kurnazlığı ile zeytinyağı gibi üste çıkar.
Önce pek üzüldük, gözümüz yollarda kaldı. Bir türlü gelemedi şu koronavirüs. Tam korona duasına çıkacaktık ki ilk vakamız geldi, çok şükür bir hafta sonra da ilk kaybımızı verdik. Ama doymadık ölüme. “Saklıyorlardır”, “yüzlerce ölü var, gizlice gömüldü”, “yok diyorlardı ama IMF para vereceğim deyince var olduğunu itiraf ettiler”
Afyon Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.