‘2023 Hedeflerimiz ve Türkiye’nin Ekonomisi’ Toplantısı

‘2023 Hedeflerimiz ve Türkiye’nin Ekonomisi’ Toplantısı

 Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Katılımıyla İlimizde Yapıldı.

Afyonkarahisar Sanayicileri ve İşadamları Derneği (AFSİAD) tarafından ilimizde gerçekleştirilen ‘2023 Hedeflerimiz ve Türkiye’nin Ekonomisi’ isimli toplantı Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Valimiz Hakan Yusuf Güner ile diğer il ve ilçe protokol üyelerinin katılımıyla Oruçoğlu Termal otelde yapıldı. Ülkemizin mevcut ekonomik durumu ve hedeflenen ekonomik verilerin üzerinde durulduğu toplantıya Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Valimiz Hakan Yusuf Güner yanı sıra Milletvekili Halil Ürün, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak, İGM Başkanı Salih Sel, İlçe ve Belde Belediye Başkanları, sivil toplum örgütleri temsilcileri ve işadamları katıldı. Toplantının açılış konuşması sırasında söz alan Valimiz Hakan Yusuf Güner; “bugün sayın bakanımızın öncülüğünde hem ülkemizin 2023 vizyonunu, hem de bu bağlamda ekonomik olarak beklentilerimizi değerlendireceğiz. Ben sözlerime başlarken en büyük sanayinin en büyük sermayenin beşeri sermaye olduğunu ve istikrarla gelişen bir beşeri sermaye olduğunu ifade ederek sözlerime başlıyorum. Çünkü sanayinin bel kemiği olan insan gücü ve müteşebbis gücü risk alabilmesi için, yatırım yapabilmesi için ve geleceğe dair hedefler ortaya koyabilmesi için mutlak anlamda beşeri güce ve istikrara ihtiyacı vardır. Bu çerçevede yaklaşık 8-10 aylık kent paylaşımımda tüm sanayici kardeşlerimle ve aynı zamanda bürokrasinin tüm kademelerinde bulunan arkadaşlarımla nasıl ki hükümetin bir programı var ise her bir müdürlüğün ve kuruluşun, OSB’nin ve STK’ların geleceğe dair hedeflerinin ve hülyalarının olması gerektiğini, bunun mutlaka müşahhas bir şekilde eylem planı haline getirerek çok ciddi bir şekilde takibinin yapılması gerektiğini sürekli ifade etmekteyim. Bu çerçevede Sayın Bakanım, Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu Beyin bizzat bana vermiş olduğu talimatla Afyonkarahisar Kent Vizyon rehberini hazırladık. Bu çalışmayı gerçekleştirmek için yerel yönetimlerimiz, üniversitemiz, STK’larımız ve bu işe katkı sağlayacağına inandığımız değerli paydaşlarla iki ayrı Çalıştay’ı milletvekillerimiz ve Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımızın destekleriyle gerçekleştirdik. Bu çerçevede belki ilk defa bir Valilik bir şehre ait bir vizyon planı rehberi hazırladı. Bu vizyon rehberi sadece sayfalar arasına sıkışmış belli genel geçer ifadeleri muhteva eden vizyon rehberi değildir. Ciddi anlamda Afyonkarahisar’ın analizinin yapıldığı merkez ve ilçeleriyle beraber ana temalarının tespit edilip bunlara uygun hedef ve uygulama planlarının oluşturulduğu bir rehberdir. İnşallah önümüzdeki günlerde bunu bütün şehrimizin kamuoyu ile beraber değerlendireceğiz ve bu hedeflerleri sinerji oluşturarak geliştireceğiz.”dedi. Afyonkarahisar her dönemde gelişme trendini en iyi şekilde devam ettirmiş bir ildir diyerek sözlerine devam eden Valimiz Hakan Yusuf Güner; “İlimizde son on iki yıllık dönem içerisinde devletimizin ve hükümetimizin sağladığı kaynaklarla 11 Milyar TL’lik yatırım yapılmıştır. Bunlar barajlardan, hava alanından, bölünmüş yollardan, devlet hastanesinden olmak üzere saymakla bitmeyecek makro yatırımlar içermektedir. Aynı zamanda ilimizde 2015 yılı içerisinde 916 adet yatırımlarla yaklaşık 4 Milyar TL’lik proje bedelli yatırım programlarıyla devletimizin ve hükümetimizin belirlemiş olduğu çerçevede tarafımızca takip edilmekte ve koordine edilmektedir. İlimiz 2014 yılında ihracat ve ihracat toplamı yani dış ticaret hacmi 492 Milyon Dolar’a ulaşmış ve son 12 yılda 6 kat artış göstermiştir. İlimizin yalnızca ihracatı 436 Milyon Dolar olup 125 ülkeye maden ve hayvancılık ürünleri ağırlıklı çeşitli sektörlerdeki ihracatlarla ilimiz dış ticaret fazlası vermiştir. Bu anlamda bu başarının sağlanmasında büyük destekleri olan iş adamlarımıza, ticaret alanındaki STK temsilcilerine, yöneticilere, Milletvekillerimize teşekkürlerimi sunar, Bakanlarımıza, Sayın Başbakanımıza ve Sayın Cumhurbaşkanımıza saygı ve şükranlarımı arz ederim. Bu anlamda bu toplantının ilimiz ve ülkemize sayısız faydalar sağlayacağına inandığımı belirtirken, toplantının hazırlanmasında emeği geçenlere ve ilimize teşrif etmelerinden dolayı Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan’a katılım ve desteklerinden dolayı teşekkürlerimi sunarım.”dedi. Daha sonra toplantıda söz alan ve Türkiye’nin ekonomik durumu ile birlikte, iktidarın 12 yıllık döneminde gerçekleştirdiği ekonomi politikaları hakkında bilgiler veren Başbakan Yardımcısı Ali Babacan; “Biz hem şöyle bir kendi geçmişimize, kendi yakın tarihimize bakacak olursak, hem de başkanlığını yaptığımız G-20 üyelerine bakacak olursak hangi ülke olursa olsun siyasi istikrarın bu ülkenin başarısının altındaki temel faktör olduğunu görüyoruz. Siyasi istikrarı bozulup da ekonomisi düzgün olan bir ülke dünyada hemen hemen yok. Yani nasıl bir binayı inşa ederken zeminin, temelin sağlam olması esastır. Eğer zemin sağlam değilse, temel sağlam değilse Allah korusun depremde üzerindeki inşaat ne olursa olsun, ne kadar güçlü olursa olsun o bina ayakta kalamaz. Aynı şekilde siyasi istikrarda bir ülkenin başarısı için, bir ülkenin refahı için olmazsa olmaz bir konu. Bu siyasi istikrar zeminin üzerine de makro ekonomik istikrarı inşa etmek gerekiyor. Makro ekonomik istikrar 3 sütun üzerinde duruyor. Bu sütunlardan bir tanesi bütçe disiplini, bir tanesi bankacılık sistemi, bir üçüncüsü de para politikaları yani merkez bankasının görev alanıdır. Bu 3 sütunun üçünün de sağlam olması gerekiyor. Aynı üç ayaklı sehpa, üç ayaklı bir masa gibi. Ayaklardan bir tanesi gevşese ve bir tanesi kırılsa o masa, o sehpa ayakta durmaz. Zaten bu 2008-2009 krizinin başlangıç noktasına dönerseniz burada problem biliyorsunuz Amerika örneğinde finans sektöründen çıkmıştır, bankacılıktan çıkmıştır. Bankalar zor duruma düşüp batınca, bütün makro ekonomi istikrar bozulmuş, sarsılmış işte aradan geçen 7-8 yıla rağmen hala düzeltilememiş. Dolayısıyla bankacılık sisteminin sağlam olması gerekiyor. Bütçe disiplinine mutlaka dikkat edilmesi gerekiyor, yani maliye politikalarında çok dikkatli bir duruş sergilenmesi gerekiyor ve üçüncü ayak olan para politikaları merkez bankasının gölet sahası olan alanda da mutlaka ve mutlaka doğruları yapmak gerekiyor. Her 3 ayakta da güven gerekiyor. Herhangi o üç ayaktan bir tanesine güven sarsılırsa o zaman ekonomide başlar sallanmaya. Bunu hem biz yakın tarihimizde gördük, hem de pek çok ülkede görüyoruz ve izliyoruz. Buna siyasi istikrar ve makro ekonomik istikrar diyoruz. Makro ekonomik istikrar tabi yine 3 turun üzerinde duran bir katman ama asıl binanın yaşanacak, kullanılacak katlarında da ne var, mikro reformlar var yani reel sektörü ilgilendiren konular yer almaktadır. Türkiye’de daha yüksek katma değer bir sanayiye ulaşma, Türkiye’de tasarruf oranlarını arttırma, Türkiye’de daha modern bir tarım anlayışı daha modern bir turizm anlayışı, bütün bunlar artık o binanın yaşanacak, kullanılacak katlarını oluşturuyor. İşte bunların hepsine de dikkat etmek gerekiyor. Ama dediğim gibi temelde de, zeminde de ne var ’Siyasi İstikrar’. Siyasi istikrar bazen içinde yaşadığımız zaman hissedilmiyor aynı sağlık gibi ya da servet gibi, varlık gibi. Dolayısıyla çok çok önem vermek gerekiyor ve kıymetini bilmek gerekiyor, varken kıymetini bilmek gerekiyor. İşte çok şükür şimdi bizim siyasi istikrarımız da var hamdolsun.”dedi. Konuşmasına Türkiye’nin geçmişte yaşanan ekonomik krizlerin ana ekseninin siyasi istikrasızlık olduğunu hatırlatarak devam eden Başbakan Yardımcısı Babacan; “Ama bakın siyasi istikrar yoksa neler olabiliyor, hem de kısa zaman içerisinde nasıl bir ülke sıkıntıya girebiliyor size kendi yakın tarihimizden bir kaç örnek vererek söylemek istiyorum. 1990’ların sonu 2000’lerin başı, yani o Türkiye’yi 2001 krizine götüren o dönem. O dönemde bir 3’lü koalisyon varmış. Artık partilerin ismine girmeyelim ama herhalde hepiniz biliyorsunuzdur kimler var. Üçlü koalisyon hükümeti. O hükümet göreve başladığında Türkiye’nin toplam iç borcu, devletin iç borcu 29 katrilyon eski parayla. O hükümet görevden ayrıldığında, 2002’nin sonunda 236 katrilyon yani devlete borcu 29 katrilyondan iki yüz otuz altı katrilyona çıkmış. Bu 3-3,5 yıllık kısa bir dönem içinde oluyor. O dönemde kümülatif enflasyon yüzde 303 yani yüz liralık malın üzerine üç yüz üç liralık zam gelmiş dört yüz üç lira olmuş, dolar kuru o koalisyon hükümeti devraldığında 395 bin liraymış, bize devrettiklerinde bir milyon altı yüz kırk altı bin. 4,2 kat artmış dolar kuru. Türkiye’nin toplam ekonomik büyüklüğü bu koalisyon hükümeti kurulduğunda 262 milyar dolar, bize devrettikleri Ekim-Kasım 2002 ’de iki yüz on beş milyon dolar. 262 milyar dolar almışlar 215 milyon dolara küçültüp devretmişler. Geçmişte pek çok örnekleri var bunun tek tek girmeyelim. Ne zaman ki Türkiye güçlü, sağlam bir siyasi istikrar dönemi yaşamış o zaman ilerlemiş. Örnek rahmetli Menderes dönemi. Örnek rahmetli Özal dönemi. Daha yakına gelelim Özal’dan sonra o 90’lı yılların o koalisyon dönemlerinin Türkiye’si bir siyasi krizden diğerine, bir ekonomik krizden diğerine savrulduğumuz dönem. Bu salonda iş hayatında olanlarımızın herhalde çoğu 94 krizini hatırlar, 2001 krizini de hatırlar. Ama bazen işte insan hafızası kısa vadeye daha çok odaklanabiliyor, geçmişi çabuk unutabiliyor. Allah korusun çok dikkat etmemiz lazım. Niye derseniz bizim ekonomimizin cari açık sorunu var. Bu kendi para birimimizle karşılayabileceğimiz bir konu değil. Çünkü bu ödemeler dengesi konusu bir ülkenin dünyada Türkiye’ye giren dövizle, Türkiye’den dünyaya çıkan dövizle alakalı bir konu, yani illaki bu cari açığın dolarla, euroyla, sterlinle ancak finanse edilmesi gerekiyor. Yani dünyada rezerv para birimi olarak kabul edilen bir parayla finanse edilmesi gerekiyor.”dedi. Türkiye’nin şuanda 800 milyar dolarlık ekonomi büyüklüğü ve cari açığımız olduğu halde 10 bin 400 dolarlık kişi başına düşen milli geliri olduğunu belirten Başbakan Yardımcısı Ali Babacan; “Kendi birikimlerimiz ve kendi tasarruflarımız olduğu halde yurt dışından gelen tasarruflarla bu noktaya geldik. Yani yurt dışındaki tasarrufları biz Türkiye’ye getirdik, finansman sağladık ve ancak bu refah seviyesine ulaştık. Çünkü bizim kendi tasarrufumuz, kendi birikimimiz maalesef kendi büyümemizi finanse etmeye yetmiyor. Şuanda bankaların topladığı kredilerin yüzde 121’i kadar kredi verdiğini görüyoruz. Yani bankalarımız 100 lira mevduat topladıysa, 121 lira kredi kullandırmış. Nasıl? Vatandaşlarımızdan topladığı mevduatı kullandırıyor, birde artı dışarıdan borçlanıyor, döviz borçlanıyor ve bankalar bunu içeriye kredi olarak kullandırıyor. Bu yüzde 121’de biraz yüksek bir oran bununla ilgilide zaten tedbirleri aldık. Çünkü paranın dünyada bol olduğu gün olur, daraldığı gün olur. Bir atasözü vardır, ‘elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz.’ Dünyada para bolken tamam güzel, o kredi girsin Türkiye’ye, ama bunun daraldığı günlerde oluyor. Hele hele Türkiye’nin özel sektörünün dış borcunun arttığı bir dönemlerde acaba bu borç ileride gün geldiğinde döndürülebilir mi, döndürülemez mi? Türkiye’nin özel sektörü bunu öder mi, ödeyemez mi gibi endişelere de sebep olabilir. Şuan için bir problem yok hamdolsun. Şuanda nedir, brüt olarak Türkiye’nin özel sektör artı, kamunun dış borcu milli gelirimizin yüzde 50’si civarında. Bu kötü değil, ama hızlı artarsa riskler çoğalır. Cari açığı olan ve bunu dışarıdan finansmanla kapatan ve bununla bugünkü refah seviyesini yakalamış, daha da büyümek isteyen bir ülkenin tek çaresi var o da güven ve istikrar ortamını korumak. Allah korusun istikrar ortamı zarar görürse Türkiye’de, güven ortamı bozulursa dışarıdan finansman öyle bir memlekete kolay kolay gelmez.”dedi. Türkiye’de barınan 2 milyona yakın Suriyeli sığınmacının Türkiye ekonomisine etkisinin olmadığını ifade eden Başbakan Yardımcısı Babacan; “Biz sömürgeci olmadık, tam tersine Türkiye olarak biz alnımızın teri, bileğimizin gücü ile ekonomimizi büyütmüşüz. Bu refah seviyesini de hak ederek kazanmışız. Başkalarını istismar ederek değil. Hatta biliyorsunuz tam bir milyon 800 bin kardeşimiz şuanda Türkiye’de misafirimiz ve çok şükür ekonomimiz üzerinde de hiçbir olumsuz etkisini görmüyorsunuz. Geçenlerde Bursa’daydım dediler ki, ‘ya iyi ki böyle bir şey oldu, çünkü eleman bulmakta zorluk çekiyorduk.’ Şimdi daha farklı çalışma modellerini nasıl oluşturabiliriz, bunu arzu ediyorlar bizden. Başka şehirlerimizde de öyle. Tablonun biraz daha zor olduğu şehirlerimizde var doğru. Ama ne olursa olsun Türkiye gibi bir ülke böylesi bir insanlık dramı ile karşı karşıya kaldığında elinden gelen ne varsa yapıyor ve insanlık borcumuzu bu şekilde yerine getirmiş oluyoruz.” dedi. Güven ve istikrar her şeyin başıdır diyen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan; “7 Haziran seçimlerinin Türkiye açısından önemine vurgu yaparak, “Bizim en büyük varlığımız, en büyük servetimiz. Aslında iş dünyasında da böyledir. İş dünyasından nasıldır? Eğer piyasada itibarınız ve güveniniz varsa çok rahat iş yaparsanız ama Allah korusun gün gelip de o itibar ve güven bir sarsılırsa o zamanda hayat zorlaşır, iş yapmak güçleşir. İşte iş hayatında itibar ve güven neyse hamdolsun biz devlet yönetiminde, siyasette de bunu Türkiye’de sağladık. Bunun sonucunda da 230 milyardan 800 milyar dolara ulaşmış bir ekonomiye sahip olmuş olduk. Türkiye’de bunun devamı çok çok önemli, bunun içindir ki önümüzdeki seçimler çok çok kritik ve önemli olacak. Bir bakıma Türkiye istikrar ve güven ortamına ‘Evet’mi diyecek, yoksa başka bir gelişmemi yaşanacak bunun kararı 7 Haziran tarihinde verilecek. Şunu ifade etmek istiyorum ki rehavet Allah Korusun sıkıntıları beraberinde getirir, rehavet marjımız yok. Nasıl olsa Türkiye rahata erdi ‘bundan sonra böyle gelmiş böyle gider’ öyle bir durum, öyle bir tablo yok. Şuanda bakın dünyada nüfusunun çoğunluğunun Müslüman olup da huzur ve istikrar içerisinde yaşayan bir ülke kalmadı. Şuanda tek Türkiye var. Bakıyorsunuz hemen yanı başınızdaki Irak’ta, bugün Erbil’deki hükümet, ki bir bölgesel yönetimdir, Başkent Bağdat’tır, kendini Bağdat’a mı yoksa Ankara’ya mı yakın hissediyor? Orası Türkiye’nin adeta ekonomik bir hinterlandı, doğal bir uzantısı haline geldi. İstikrar neredeyse, güven neredeyse insanlar yönünü o tarafa dönüyor. Bağdat’ta sorun ve istikrarsızlık var yönünü Türkiye’ye dönüyor. Çünkü güveneceği ve sırtını yaslayacağı bir ülke kalmadı. Fakat bizim kendi içimizde de bu güven ve istikrar ortamını bozmaya çalışanlar var. Dışarıdan zaten çaba çok büyük, fakat dışarıdakilerle iş birliği yapıp bu Türkiye’nin sahip olduğu huzur ve güven ortamını bozmaya çalışanlar var. Bununda farkında olmamız lazım. Çok çok dikkatli olmamız lazım. Biz ne zamanki birlik ve beraberliğimizi koruruz işte o zaman Türkiye’nin geleceği iyi olur, Türkiye’nin önümüzdeki günleri istikrarının ve ekonomisin güçlendiği bir dönem olur. Ama kendi içimizde fitne, fesat olursa kendi içimizde ihanet olursa Allah korusun o da memleketi top yekün kötüye götürür. Bunun için çok uyanık olmamız lazım.” dedi. Konuşmasında Türkiye’de gerçekleştirilen reformlardan da bahseden ve ABD Başkanı Obama üzerinden reformlara örnek veren Başbakan Yardımcısı Babacan; “Obama Cumhurbaşkanımızın yaptığı ‘Sağlık Reformu’nun benzerini ABD’de yapmaya çalıştı, ama olmadı. Yapamadı, gücü yetmedi, ki kendi annesi biliyorsunuz sağlık sigortası olmadığı için ve hastanelerde tedavi göremediği için hayatını kaybeden birisi. Oralar öyle çok gaddar. Parasını ödeyip sağlık sigortası yaptıysanız hastaneler bakar. Benim param yok sağlık sigortası yaptıramadım, kusura bakma kalırsın ortada, ben 4 yıl yaşadım orada. Dünyanın sözüm ona en ileri demokrasisinden bahsediyoruz, insan haklarını en yüksek sesle savunan bizi insan hakları konusunda dönem dönem eleştiren bir ülkeden bahsediyoruz ve insan nasıl bakılıyor görüyoruz. Çok şükür durum bizde çok çok farklı” dedi. Konuşmasını Afyonkarahisar’da olmaktan ve bu önemli toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek tamamlayan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Afyonkarahisar’daki bu kadar sıcak, samimi ile birlik ve beraberlik ortamının oluşturulmasında emeği geçenlere teşekkür ederek toplantının hayırlı olması temennisinde bulundu. Toplantı hazır bulunanlarla birlikte fotoğraf çekimi ile ve Afsiad Başbakan Hüseyin Şehitoğlu tarafından Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a üzerinde Afyonkarahisar ve Kocatepe’nin görüntüsünün yer aldığı tablonun sunumu ile sona erdi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.