Saime Bircan Sak

Saime Bircan Sak

Yıldızlara Tutunan Kadın İçimizden Biri

Neden böyle bir başlık? Kim bu içimizden biri? Evet yıldızlara tutunmak onun işi. Umuda, yaşama  tutunmak. Çalışarak başaracağına inanmak. Birçok gören insanın gidemediği yere gitmek görmediklerini görebilmek. Korkusuz bir kadın. Neşesini hiç kaybetmeyen, yaşadıklarından ders alan biri. 1963 Trabzon doğumlu Emine Tufan (Kamçı). Üç yaşındayken akraba evliliği nedeniyle  gözlerini yitirmiş. Dokuz on yaşlarında görmeyenler için bir ilkokul olduğunu öğrenir öğrenmez yatılı okula başlamış. Yazıyla ilk yakınlaşmasının ilkokul üçüncü sınıfta şiirle başladığını söylüyor Emine Kamçı. Lise yıllarında da süren şiir denemelerini yırtıp atmış. 1983 yılında başladığı M.Ü. Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik Bölümü’ne 1984 de çalışmak nedeniyle ara vermek zorunda kalmış ve evlenerek İzmir’e yerleşmiş. Okulu bırakmak onda derin bir yara açmış ama birkaç yıl sonra A.Ü Açık Öğretim Fakültesinin Ev Ekonomisi Bölümünü bitirerek az da olsa sızısını dindirmiş. “Belki bir gazeteci olamadım ama aldığım dersleri sevdim ve yazmaya yakınlığım daha da arttı. Çünkü o günlerde özet çıkarmayı alışkanlık haline getirmiştim. Yazı yamayı, kitap okumayı sevmemde çalışma yaşamımda yapmış olduğum işin payı oldukça büyük. Çünkü bir kütüphanenin görme özürlülerle ilgili biriminde sürekli daktilo yazıyor, görenler için basılmış kitapları kabartma(Braille) yazıya dönüştürüyordum. Sonra da bu sayfalar ciltlenerek kitap haline getiriliyordu ” Diyor biyografisinde.                 “Dostum” adlı şiiri Yeni Asır Gazetesinin ‘Uğur Mumcu Köşesi’ nde, ‘Hendek’ adlı öyküsü de aynı gazetenin Yaşar Aksoy’un hazırladığı ‘Kültür Sanat Köşesi’ nde yayımlanmış. Emekli olduktan sonra yazı çalışmalarını bilgisayarda yapmaya başlamış. Görmeyen biri olarak yazılı kaynaklara ulaşmanın zorluğunu anlatırken TÜRGÖK Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı’nın önemli bir ışık olduğunun altını çiziyor. Bu kitaplığın çıkarmakta olduğu aylık sesli CD dergisi Arkadaş’ta iki öyküsünün yayımlanmış olması  kitap çalışmasında onu heveslendiren önemli nedenlerden biri olmuş. Onu, Atatürk İl Halk Kütüphanesinde tanıdım. Benim ‘Beyaz Üşüme’ kitabımı okumuş ve çok güzel bir değerlendirme yapmıştı. Sonra şiir etkinliğinde birlikte sahne aldık. Geçen yıl da Turgut Özakman’ın Töre oyununda birlikteydik. Neşeli, güler yüzlü, yaşama olumlu bakan, çalışkan Emine’nin kitabı olduğunu öğrendiğimde hemen okumak istedim. Okur okumaz da düşüncelerimi paylaşmak için evine gittim. Çok güzel ve özel bir söyleşimiz oldu. Kedisi ‘Kuzu’ da bize eşlik etti. Emine aynı zamanda iyi bir ev sahibi. Gelelim ‘Anılara Tutunmak’ kitabına. Başlığından da anlaşılabileceği gibi anılardan, tanıklıklardan, kısa öykülerden oluşan kitap 168 sayfa.  Yüreğimden geçenler(öyküler) Zihnimden Geçenler(Anılar) olmak üzere iki bölümde toplanmış  52 başlıktan oluşuyor. Dili çok temiz, yalın, anlatımı içten ve dolambaçsız. Özellikle de yazıların başlangıç tümceleri çarpıcı ve merak uyandırıcı. Birkaç örnek verelim: ‘Ben Munise olmak istemiyorum. Sayfa24’, ‘Gelin olduğunda 14 yaşındaydı Zühre (61)’, ‘ Gidecekti; tersi düşünülemezdi. (70)’, ‘Kaynaşıyorlardı. Belki yüzlerce, yüz binlerceydiler.(122) ‘Benim de artık bir dikili ağacım var.(127)’ Konulara gelince yaşama dair her şey var. Sosyal konular ağırlıkta. Özellikle de akraba evliliğinden dolayı gözlerini kaybetmesi en önemlisi. “Hare beni kırmasın, köye gitmeyi kabul etsin: iki üç ay sonra onları köyden aldırtacağıma söz veriyorum!” diye haber yolladı. Harenin gideceği yer bir dağ köyüydü. İsmail ustanın sözü üzerine Hare, geriye dönmek koşuluyla dayı oğluyla evlenip köye yerleşti.” Sonuç; üç aylığına gittiği köyde 11 yıl kalmış Hare.(42) Tarla bahçe işleri, çocuklar, şehre eğlenmeye giden koca… Çocuk yaşta evlilik, kız çocuklara uygulanan baskı, çalışan kadının sorunları, ergenliğe adım atan genç kızlara cinsel eğitim verilmeyişinin acı sonu… Doğa ve hayvan sevgisi pek çok anıda öne çıkıyor. Karabaş, Yumak, doğurmak üzere olan bir kedi, barınağa bırakılan Ezgi adındaki kedi, kaplumbağa, ateş böcekleri, börtü böcek, kuşlar, ağaçlar, otlar, çiçekler, sebze meyveler… Özetle doğaya, insana ilişkin tüm konular öykülenmiş. Naif anlatımıyla çok kolay okunuyor. “Birden onu fark ettim; bir ısırgan otu! Yeni büyümüş olmalıydı. Ne cömert ki bu doğa önce yağmur yolladı, sonra da bu gür otu: Kızgın değilim ona, düşlerimi kovdu diye. Aksine minnettarım, bana geldiği için, beni seçtiği için. Bir nedeni olmalı dünyaya gelişinin. Bir görevi olmalı, belki de tek derman için.(139)” Öylesine doğa tutkunu ki canını acıtan bir ota bile kıyamıyor. “Şimdi marullar kokmuyor eskisi gibi. Sadece onlar değil, hiçbir şey kendi gibi değil anne; hiçbir şey kendi gibi kokmuyor. Kimi çiçekler bile kendi kimliğine yabancı; çoğu insanda olduğu gibi. Kendisine, kültürüne, sofrasına, hatta annesine yabancı. Bize ne oldu anne ?” Sürekli sorguluyor yazar ve düşündürüyor. “Oysa ömür kısa anne; sevgi olmalı insanın tabağında, bilgi olmalı. Hem kendisi yemeli, hem de tabağındakilerden karşısındakine yedirmeli.(158) Sevgiyle bilgiyi yan yana koyan bir bilge kişi. Ama aynı zamanda da çocuk saflığını, coşkusunu korumayı bilen.” “ Peki, biz insanlara ne oluyordu? Bu dünyada hepimize yetecek kadar besin, oksijen yok muydu? Neden peki dahasını dahasını istiyorduk? İstediğimizi elde edemeyince ya güvercinler gibi saldırganlaşıyorduk ya da yenilgiyi kabullenip sürekli uyuyorduk. Yatakta uyuyorduk, yürürken, beslenirken uyuyorduk. Saldırganlaşmak ve uyumak… Bu iki ayrı uçta mı barınmak zorundaydık? Bunun orta bir noktası yok muydu? Olmalıydı; olacaktı…(138)” İşte böyle sorguluyor Emine Tufan insanları, toplumu. Okurken düşündürüyor. Kalemin susmasın Emine Kamçı( eşinden 2011 de ayrıldığı için şimdiki soyadı bu) sen hep yaz. Anılara Tutunmak, Emine Tufan, Era yayınları 2008  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Saime Bircan Sak Arşivi