Halil Şahin

Halil Şahin

YAPAY SORUNLAR

Atalarından esinlenerek: “Tekdir ile uslanmayanın, hakkı kötektir!”, “Aç tavuk rüyasında kendini arpa ambarında görürmüş” falan demeyin, çünkü belirtiler ortada.

Geçen günlerin birinde haddini aşarak, Başbakan’ı kendi sembolik işaretleriyle selamlayan “Metalci” topluluğunun bazı yandaşlarını polis gözaltına almıştı. Bahane bulunacak ya, polise göre; Başbakana parmak göstermek, devlet büyüğüne hakaret etmek demekmiş, yani suçmuş!

Bundan böyle; bir takım mitinglerde parmaklarıyla “Bozkurt selamı” verenler yandı, kül oldu. Eee, işte; “adam dinden imandan çıktı mı?” böyle hizaya sokarlar…

Bundan böyle; rahle-i tedrisinden geçtikleri ve özel af çıkardıkları, zimmetten sabıkalı hocaları Erbakan ve yandaşları da parmak göstererek parti selamı vermekten vazgeçmek zorunda kalacaklar. Sustukça “Saadet içinde olanlara da” sıra gelecek ve derdest edilecekler...

Koşulların, halkı umutsuzluğa sürüklediği şu günlerde, görevi halkımızın Anayasamızdaki “çalışma” ve buna bağlı olarak “yaşama” hakkını sağlamak olan iktidar sahipleri ve sorunlara karşı çözüm üretmekle yükümlü muhalefet ile tüm kurtarıcılar, özde halkı değil, kürsülerde birbirlerine kükreyerek kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar.

Şu garabete bir bakın: Karadeniz kıyılarımızı, sel aldı götürdü. Yetkililer, vatandaşlardan sel felaketine karşı tedbirli olmalarını istedi. Sigara da yasak ya, gel de sorma şimdi: A benim “işini bilir” yetkililerim; felakete karşı önlemi yurttaş alacaksa, siz niye varsınız?

Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununu barışçıl çözümüne ilişkin yol haritası; AB’D sömürgenleri ve işbirlikçileri arasında yazılıp konuşulmaya, ücretsiz halka dağıttıkları boyalı basın organları ve televole programlı görsel araçlarından yayımlandı. Halkı inandırmaya ve ikna etmeye çabaladılar. Kendilerine taraf taraftar yarattıklarını zannettiler.

Biliriz; tarih bilinci olmadan siyaset yapılamaz. Türkiye’nin sorunudur bu. Yaratılan yapay Kürt sorununun çözümüne ilişkin herkesin bir fikri var. Ancak temel soruna ilişkin kimsenin pek bilgisi yok. Demek ki; Yapay Kürt Sorunu’nu, ancak Halil İnalcık çözer!

Dünün sihirli sözcüğü “medeniyet” idi; bugünün her derde deva sözcüğü “demokrasi”!

Namık Kemaller, Ziya Paşalar, Talat Paşalar, Enver Paşalar yani Jön Türklerden, İttihatçılara dek hepsinin bir ülküsü vardı: Ah bir Kanuni Esasi yani Anayasa ilan edilsin, her şey yoluna girecek!

Bu duygusallığı ve yüzeyselliği günümüzde de görmek olanaklı. Sanıyorlar ki; “hele bir anayasa değişsin, Türkiye demokratikleşsin, her şey yoluna girer!”

Ne denli kolaycılık değil mi?

Oysa dünü bir an anımsayınız. Osmanlı; 19’uncu yüzyıl başında Baban, Behdinan, Soran, Bohtan gibi derebeylikleri yok etmişti, ama aşiret ve şeyhlere dokunmadı. Hatta bunları kolladı. Bu feodal düzenin sürmesinden yarar umuyordu. Ne yazık ki; Türkiye de bu feodal düzeni tasfiye edemedi. Atatürk bile bunu başaramadı. Mareşal Gazi Musafa Kemal Atatürk’ün bile ömrü yetmedi!

Atatürk; 50 yıl sonrasında, bir asır sonrasında ortaya konabilecek yapay sorunların temelinde neyin yatabileceğini biliyordu. Fakat 15 yıllık iktidarı boyunca, o sorunların merhemi olacak toprak reformu önceliğini çözemedi. Engellediler…

Her 1 Kasım günü TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmasında toprak reformun yapılmasını istedi. Hatta son olarak 1 Kasım 1936’da yaptığı konuşmada yasayı bir türlü çıkarmadığı için milletvekillerini sertçe eleştirdi. “Topraksız köylü bırakılmamalıdır” dedi.

Dedi ama ömrü yetmedi. Sonrasında da hep bir bahane yaratıldı. II. Dünya Savaşı’nın çıkması reform çabalarının askıya alınmasına neden oldu. Savaştan sonra ise A.Menderes, E.Sazak gibi toprak ağaları Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’na karşı çıkıp CHP’den koptular; DP’yi kurdular.

1936’da toprak reformuna destek veren Celal Bayar bile artık karşı safa geçmişti. İşte, bizim “demokrasi” anlayışımızın özetidir bu; çok partili bir siyasal yaşam başlayıp sandıklar kurulunca demokrasinin geldiğini sanıveririz!

Aşiret reislerini, şeyhleri TBMM’ye sokmakla, Yapay Kürt Sorunun da çözüleceği aldatmacasına kapılıveririz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi