Halil Şahin

Halil Şahin

VATANI KİM SAVUNACAK?

Şair Nazım Hikmet Ran’ın deyişiyle “bu vatan ihaneti ve ateşi gördü” dizelerini anımsayarak tarihten bir not düşelim. Tarih 18 Ocak 1919, yer İstanbul, İngiliz işgal kuvvetleri Osmanlı’nın yıkılmasına karşı duran, aralarında yöneticilerin ve askerlerin de bulunduğu 120 vatanseveri, tek tek evlerinden topladılar. Britanya Yüksek Komiseri Amiral Caltrope tarafından Malta’ya götürüldüler ve yargılandılar. Emperyalizm Osmanlıyı dört taraftan kuşatmış, Balkanlar’da, Güney ve Doğu Cephelerinde çarpışmalar olmuş, İstanbul’da Osmanlı Hanedanı İngiliz polisi ile birlikte vatansever avına çıkmıştı. Günümüze dönersek; Güney Doğu bu kez İngiliz’in yerine ABD işgali altında, Kıbrıs’tan askerimizi çekmemizi istiyorlar, Avrupa Parlamentosu Türk vatanseverlerin demokrasi adına yargılanması için Parlamentolarından yasa çıkardılar. Pentagon işgal edeceği ve rejimini değiştireceği ülkelerin haritalarını çıkarmış. Ülkemizi de haritanın içine koymuş. İçerde PKK ve Kürt Halkını Türk Devleti’ne karşı kışkırtmıştır. İstanbul’da İngiliz polisi tarafından tutuklamalar yapılırken, Osmanlı’nın Genel Kurmay’ı da durumu aynen bugün bizim izlediğimiz gibi izlemişti. Sonunda üç yüz Osmanlı Paşasından beş Paşa Anadolu’ya geçmeye ve vatanın kaderine el koymaya karar verdiler. Bugünlerde yaşadıklarımıza ne de çok benziyor! ABD Irak konusunda önce işbirlikçi aradı, daha sonra ülkeyi yakıp yıkarak işbirlikçilerini iktidar (egemen) yaptı ve bölgede tutunmaya çalışıyor. Türkiye’de ise önce işbirlikçilerini iktidar yaptı, daha sonrasında ise ABD iradesinin egemen olduğu gizli bir işgal dönemi yaşıyoruz. Bir eksiği var. Yunan henüz İzmir’e çıkmadı. Ama CIA ve MOSAD’ın güdümünde operasyonlar yapılmaya başlandı. Parti başkanları, generaller, rektörler, aydınlar, muvazzaf subaylar İngiliz zorbalığını aratmayacak usuller ile evlerinden toplanmaktadır. İşgal iradesinin hâkim olduğu ülkelerde hukuk olmaz. Hele Amerika iradesinin olduğu yerde hiç hukuk olmaz. Hukuk aramak saflıktan başka bir şey değildir. Şimdi soru şudur: Vatanı kim savunacak? Vatanın savunulması için Ordunun kendisine yapılan bu saldırıyı savuşturması gerekmez mi? Yani, ordu önce kendini savunmalıdır... Bu saldırılar savuşturulmaz ise sırada Yugoslavya’da olduğu gibi genelkurmay başkanları vardır. 312 paşamızın halleri ortada. Öykünün bundan sonrası Kuruluş ve Kurtuluş Savaşında var. Çok uzun yıllar önce değil daha Sovyet Rusya dağılmadan önceydi. ABD ve Sovyet Rusya, dünya pazarlarına siyasal, ekonomik ve kültürel olarak sahip olmanın yarışındaydılar. Onun için parçaladılar, parçaladılar ve böldüler, böldüler... ABD’nin Dünya Egemenliği böyle oldu. Amerikan Modeli, “serbest piyasacılık” yani ‘ liberalizm’ tek model olarak sunuldu. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” telkini bir anafor gibi en merkezden en uca doğru işletildi. Anafor hep yuttu, ha bre yuttu. Oysa Türkiye Cumhuriyeti, uzun tarihi bir sürecin deneyimleriyle üstelik Türklüğün özelliklerine uygun “Bağımsızlık Savaşı” sonucunda kurulmuştur. Bağımsızlık ülküsünü bizzat yaşayanların sahip oldukları büyük ruh ve Önder Atatürk’ ün ilke ve devrimleri kompozisyonundan oluşan Türkiye Cumhuriyeti; ulusuna vazgeçilmez Türklük şuurunu vermiştir. İlk büyük yanılgı, Türkiye’nin çok partili hayata geçişinde CHP’nin yaptığı bir hatadan başlamıştır. CHP; Türkiye Cumhuriyetinin Bağımsızlık Savaşı sonucunda sağladığı kazanımları anayasal düzlemde korunmasında ve ulusal bütünlüğün sağlanmasında gereken titizliği gösterememiştir. Keşke İsmet İnönü; lideri olduğu partiye “İsmet Partisi” ve Adnan Menderes’ de lideri olduğu partiye “Adnan Partisi” demiş olsalardı da, Atatürk İlke ve İnkılâplarıyla kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin esasları Siyasal Partilerin önderliğinde tüm ulusça benimsense ve Anayasal korunma altında olabilseydi. Keşke; siyasal partilerin rekabeti Atatürk’ün ilke ve inkılâpları çevresinde yapılmasaydı! Çünkü Batı Emperyalizmi o noktadan itibaren, giderek her alanda Türkiye’ ye girmiştir. Bugünlerde de Emperyalizm, Türkiye’de laikliği, ulusu ve ulusal birliği çözüyor, Türkiye’ye son darbeyi vurmaya hazırlanıyor. Tüm bu gerçekleri görüp, bilip seyrederken, vatanı kim savunacak ? Paralı askerler mi? Bedelli askerler mi? Siz bilirsiniz: Bedelliden Mehmet, paralıdan şehit olmaz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi