Halil Şahin

Halil Şahin

TÜRKİYE BARIŞA GİTMİYOR

Yıllarca; ABD’nin, PKK’ya silah bıraktıracak siyasal açılımları kapsayacak bir plan hazırladığını kafalara enjekte ettiler. İnandınız mı? Bu ABD planı, başından beri bir barış planı olarak belirlenmedi. Uygulanmakta olan ve hepinizin de gözlemlediği ABD’nin (A) Planı, Türkiye’yi etnik çatışmaya sürüklüyor. Süreç, PKK’nın silah bırakması yönünde değil, güçlenmesi ve daha etkin silah kullanması yönündedir. İşte gördünüz: “Kürt Açılımı” ifadelerinden sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin saygınlığına ve savaş yeteneğine indirilen darbelerin ardı arkası kesilmedi. Çünkü bunlar darbeci, sömürgenler adına yola çıkan sivil darbe müteşebbisleri bunlar. Halk arasında, etnik ve mezhepsel eğilimler yükselmekte ve husumetler kabartılmaktadır. Diyarbakırspor maçlarından televizyon dizilerine dek her olanak, bu erekle kullanılmaktadır. İşte bu nedenle tepkiler her ilde ve her ilçede gösteriliyor. Aymazlıklar sürdükçe, bu tepkiler ve karşı duruş yükseltilecektir. Aslında her şey, şu anda ABD’nin planladığı gibi gitmektedir. PKK’ya, hızla güç kazandırılırken, Cumhuriyet’in yaptırım gücü zayıflatılmaktadır. Türk ordusu iç hat durumuna düşürülmüştür. İçerden ABD güdümlü holding sermayesinin, tarikatların, etnik ve mezhepsel bölücülüğün; dışarıdan ise ABD ve AB emperyalistlerinin çemberi daralmaktadır. Salt Türk ordusu değil, Cumhuriyet Devrimi tarihi de sürekli tekmeleniyor. Öyle ki; Atatürk’e ve Kemalist Devrim’e karşı yürütülen kampanya artık dizginlerinden boşalmıştır. Bütün bu olumsuz gelişmeler, en sonunda Türkiye’nin çaresizlik içinde kıvranacağı güç günler içindir. Peki, böylesine koşullarda bile barıştan niçin bu kadar çok söz ediliyor? Hitler’in de İkinci Dünya Savaşı öncesinde dilinden düşürmediği birinci sözcük “barış” idi. Kürt Açılımı’nda barış yalanı da, gelecekte yoğun şiddet kullanmanın bir hazırlığı olarak piyasaya sürülmüştür. Esasen “barış afyonuyla” Türkiye’nin barış özleyen güçleri uyuşturulmakta ve ordusundan kopartılmaktadır. Her barış, sınıflı toplumlarda ve hele emperyalizm çağında, hukuk içinde davranan güçlü bir otoriteyi gerektirir. İster zulmün hükmü altındaki sahte bir barış için, isterse halkçı-devrimci bir yönetim altındaki gerçek barış için, kuvvet şarttır. Bu ülkede bu toplum için gerekli olan kuvvet ya emperyalist küreselcilerin silahlı kuvveti olacaktır, ya da Kemalist Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk ordusu olacaktır. ABD, kendi planına teslim olmuş bir silahlı güç istiyor; Türk Ordusu’nu istemiyor. İşte bu nedenle, Türk ordusu ABD planına teslim olmayacağı için hedef alınmıştır. Elân; “ABD’nin Türk Ordusu’nu zayıflatmayacağı, çünkü onu kullanmak istediği görüşü” yaşanan olaylarla her gün çürütülmektedir. ABD, Afganistan, Irak ve Suriye’de yenildi. Washington emperyalistlerinin hırsları ile güçleri arasındaki oransızlık ortaya çıktı. ABD, şimdi geri çekilme dönemine girmiştir. İşte bu savunma konumunda vazgeçemeyeceği konum, Irak’ın kuzeyidir. Kukla devletin yaşayabilir sınırlara kavuşması, Türkiye’ye doğru genişlemesine bağlıdır. O nedenle ABD’nin hedefini “Türkiye himayesinde Kürdistan” olarak tanımlamak yanlıştır, çok aldatıcıdır. Amaçları, Kürdistan ile tehdit edilen ve denetim altında tutulan, kargaşalığa sürüklenmiş bir bölge coğrafyası oluşturmaktır. Kürdistan’ın Türkiye’nin denetimine verileceği ve Neo-Osmanlı sultanlığının kurulacağı yönündeki masallar, Türkiye’yi pusuya düşürmek için uydurulmuştur. Bu gerçekleri saptamadan, Türkiye’de ne siyaset ne de askerlik yapılabilir! Demek ki, Plan; PKK’yı tasfiye etmiyor; fakat yeni konuşlandırmalarla hızla büyütüyor. Bu plan, Türkiye’nin PKK’yı tasfiye edememesi üzerine kurulmuştur. Çünkü PKK’ya önemli bir rol verilmiştir. PKK marifetiyle gerçekleştirilecek kitlesel kalkışmalar, Türkiye’yi plana teslim olmaya zorlayacak bir etken olarak gündeme sokulacaktır. “Alternatif” dedikleri de budur. Milletin zihninde; Abdullah Gül ile R.T. Erdoğan’ın, bu “alternatifin” Eşbaşkanları olarak kullanıldığı ve Kılıçdaroğlu ile Bahçeli’nin de bu yapıya yamandığı izlenimi her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Türkiye, ABD BOP Eşbaşkanlarının sultası altında kurbanlık koyun gibi bıçağa boynunu uzatmaktadır. Oysa Türkiye’nin, bu tehdidi alt edecek olanak ve yetenekleri vardır. ABD’nin 60 yıldır kurguladığı siyaset tiyatrosunun aktörlerinden kurtulmak zorundadır. Bu durum tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilerek, Fırat Kalkanı ve Afrin Operasyonlarıyla kanıtlanmıştır. Var olan düzen içinde, bir çıkış yolu bulunmuyor. Türkiye’yi toplumu ve devletiyle Kemalist Devrim temelinde yeniden örgütlemek, bir varlık yokluk sorunu haline gelmiştir. Halk, bir gün bu devrimci süreci yönetebilecek program ve kadroya sahip olan ve gerçekte var olan siyasal partisini keşfedecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi