Halil Şahin

Halil Şahin

TÜRKİYE-AB ORTAK JEOPOLİTİĞİ’Nİ ETKİLEYEN KONULAR

Türkiye’nin AB üyeliği hakkında en fazla konuşulan, konuşulmadığı zaman dikkate alınan konu, AB üyeleri ile Türkiye veya Türkler arasındaki kültür farkıdır. AB kendi içerisinde yaşadığı çok kültürlülüğü dilde, büyük ölçüde de diğer kültür unsurlarında daha ehven olarak yaşamaya devam ediyor. AB genişleme sürecinin her aşamasında, katılan ülkeler yeni sorunlar getiriyor; çok kültürlülük zaafı artıyor. Çünkü AB’ndeki egemen düşünce çok kültürlülüğü yaşatmak değil, ortak değerleri ve ortak unsurları artırarak, güçlendirerek bütünleşmeye ulaşmaktır. Türkiye’nin AB üyeliği, Türk-Avrupa ilişkileri tarihinde çok önemli bir aşamayı oluşturacaktır. Tarih boyunca doğu ile batı arasında savaşımlar olmuş, bu mücadeleler din ve kültür farkına dayalı olarak bugüne değin devam etmiştir. Türk-Avrupa çekişmesi üç ayrı yönde ve farklı şartlarda olmuştur:

  1. Hazar Denizi ve Kara Deniz Kuzeyinde,
  2. Alt Kıtada (Hindistan’da) ve Hint Okyanusunda,
  3. Hazar Denizi güneyinden batıya doğru.
Türkiye; istese de istemese de İslam dünyası denince akla ilk gelen ülkelerden birisi, hatta birincisi olmaktadır. Bütün bu nedenlerle, Türkiye Avrupa Birliği içerisinde daima ‘öteki’ muamelesi görmektedir. Günümüzde; Türkiye, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adlarıyla bağımsız yedi Türk Cumhuriyeti ile Malkarlar, Karaçaylar, Gagavuzlar adlarıyla bilinen Otonom Türk bölgeleri yanı sıra, İran, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya gibi geniş Türk azınlıklarıyla dışarıda yaşayan Türk vatandaşları bulunuyor. Özellikle bağımsızlıklarını pekiştirmeye çalışan Türk cumhuriyetlerinin iki büyük önemli gereksinimi var: Tam bağımsızlık ve Çağdaşlaşma! Türk kurtuluş hareketinin tam bağımsızlığı sağlama ve çağdaşlaşma aşaması, SSCB’nin dağılmasından sonra yeni bir yaygınlaşma olanak ve gereksinimi ile karşı karşıya bulunuyor. Bütün Türk Dünyasının, Türk Devrimini tanımasına, bütün Türk devlet ve topluluklarının her birisinin kendi şartlarına uygun şekilde yorumlayıp, zamanlayarak değerlendirmesine ve uygulamaya koymasına ihtiyaç var. Bu eksiklikleri Türkiye de yaşadı ve evrensel düzeyde örnek olabilecek sonuçlara ulaştı. Türk Devriminin fikir kaynağı olan Atatürkçülük; ulusal devlet kurulmasını, bu ulusal devletin çağdaşlaşması ve her çağda çağdaş olabilmesinin ilkelerini, uygulama esaslarını ve yönetimini belirler. Böylesi büyük çalışma Türkiye’nin yardım ve desteği dışında yapılamaz. Türkiye, Avrupa Birliği politikaları paralelinde kalmak zorunda olduğu sürece bu desteği yeter ölçüde sağlayamaz. Avrupa; Türkiye’nin, 200 milyonu aşkın bu büyük ve bağımsız Türk Dünyası içinde yer almasından yararlanmak, daha uygun bir deyimle sömürmek istiyor. Avrupa; Büyük Türklük Dünyasının oluşumuna yeterince katkıda bulunmasını da istemiyor. Hem onun etkinliğinden, gücünden ve politik etkinliğinden yararlanamayacaksınız, hem de Avrupa Birliği’nin zorla kabul ettirdiği (kabul ederse) horlanan ‘öteki’ olmak külfetine karşılık, sömürülmeye devam edileceksiniz. “AB girerek yok olmayı düşlüyorsanız, buyurun irade sizin” denilebilir mi? Böylesi bir irade bir avuç gayri milli ümmet güruha bırakılabilir mi? Ama Amerikan rüyalarına yatan AB sevdalıları, sizin bu ulusal iradenizi sizden çalıyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi