Saime Bircan Sak

Saime Bircan Sak

SUÇLU BENİM

Sanık sandalyesindeydim. Karşımda yargıçlar siyahlar giyinmiş, gözlerini üzerime dikmiş, beni süzüyorlardı. Odanın havası ürkütücüydü. Güçlükle ayağa kalktım. Dizlerim titriyor, dilim ağzımın içinde büyüyordu. Sözcükler dilimle damağımın arasından sıyrılıp düzgün bir şekilde ağzımdan çıkamıyorlardı. Sonunda cesaretimi toplayıp konuşabildim. Sesim önce cılız bir vızıltı gibi çıktı. Başyargıcın uyarısıyla biraz yükselttim sesimi. Suçlu Benim efendim! Yurdumun ormanları cayır cayır yanarken benim de yüreğime kor ateşler düşüyor; ağacı yeşili sevdiremedim, çölleşmeyi engelleyemedim diye. Topraklarımızı doğru ekip biçemedik, yabanın oyununa geldik. Dünyaya buğday satarken dışardan tahıl, gübre, saman, et ve daha neler neler alıyorsak suç benim. Her lokmayı ağzıma götürürken bunları düşünmekten yemek yiyemez oldum. Yurdumun madenlerini işletemiyor yabancılara peşkeş çekiyorsak, tarihi ve kültürel değerlerimizi koruyup tanıtamıyor, doğal güzelliklerimizin, tarım arazilerimizin bilinçsizce bir yapılaşmayla, rant uğruna yok edilmesine seyirci kalıyorsak; benim suçum. Deprem riskini bile bile gökdelenleri dikip insanlarımızın feci sonunu hazırlayıp önlem almıyor, yeterince ses çıkarmıyorsak Suçlu benim. “Türkçem benim ses  bayrağım” diyen ozanımıza inat güzel dilimizin saldırıya uğramasını, bozulup kirletilmesini, yoksullaşmasını  görmezden geldiğim için Suçluyum. Sokaklardan geçerken başımı kaldırıp tabelalara bakarken utançtan  kıpkırmızı kesiliyorum. Dilime iğneler batıyor, boğazımda yabancı sözcükler düğümleniyor, yutkunamaz hatta nefes alamaz oluyorum. Okula ulaşmak için eşek sırtında yol giden, halata tutunarak akarsuyu geçen, karda kışta saatlerce yol yürüyen, ısınamayan, aç olduğu için dersini öğrenemeyen çocuklar varsa elbette Suçlu benim. Öğretmenlerimiz tehdit ediliyor, çarpık eğitim sistemiyle baş etmek zorunda bırakılıyor, geçim derdinden ikinci bir iş yapıyor, mezunlar da atanamıyor hatta canına kıyıyorsa bunlara sahip çıkamadığım için ben Suçluyum. Kızlarımızı okula gönderemiyor, erkeklerimizi iyi eğitemiyoruz. Töre cinayetlerinde can veren, tecavüze uğrayan kadınların ölüm fermanını imzalayan benim. Büyütüp yetiştirip civan delikanlılarımızı,  genç kızlarımızı, dünya çapında sanatçılarımızı, yetişmiş beyin gücümüzü yaban ellere kaptırıyor, ardından bakakalıyorsak Suç benim. Gençlerimize köklü geleneklerimizi, cumhuriyet ilkelerini, kültürel değerlerimizi aktaramadığımız onun yerine sağdan soldan aldığımız -sözde modern- tüketime dayalı, tensel değerlerin yerleşmesine göz yumduğum için Suçluyum. Onca yoksulluk ve yoksunluk içinde kıskıvrak kuşatılmışken Atatürk’ün önderliğinde bağımsızlık savaşı vermiş bir ulusun bireyi olarak onur duyarken şimdi onun bunun kapısında el açar, boyun eğer duruma düştüğümüzü bir türlü içime sindiremiyorum. Dünyadaki bütün savaşların sorumlusu benim efendim! Suçsuz ve günahsız onca insan haksız yere öldürülüyorsa ben suçluyum. Yeterince barış tohumu ekemedim yüreklere, o tohumu yeşertip büyütemedim belleklerde diye. Yargıçlar şaşkınlık içinde birbirlerine baktılar. Sonra baş yargıç yazmana dönüp: Gereği düşünüldü… Gerisini duyamadım başım uğuldadı, odadaki her şey dönmeye başladı ve ben yere yığıldım. Bir süre öylece baygın yattım. Telefonun alarmıyla sıçradım. Gözlerimi ovuşturup etrafıma baktım. Ter içinde kalmıştım. Kalkma zamanıydı ama elim ayağım tutmuyordu. Üzerimde korkunç bir ağırlık vardı. Acele etmezsem otobüsü kaçırabilirdim. Dersime geç kalamazdım. Hemen fırladım. Yapacak çok işim vardı.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Saime Bircan Sak Arşivi