SEVGi…?

SEVGi…?

Gecelerin birinde çıkıp yüreğinin doruklarına oturdu, insanlardan bir insan. Tefekkür için en güzel saatti yaşanılan, dupduru seher vakti. İnsanlar çoktan derin uykunun sıcak kucağındaydı. O ise düşüncelere daldı. Hayatın ruhun ne olduğunu düşündü. Neydi insanların hayatları boyunca peşinden koştukları gerçek.? Bazen bir damlası için koca ömür gözden silinen Niye anneye babaya bu kadar bağlı olurdu insan ruhu? Neden ebeveynler evlatlarının rahatı için bin bir çileye katlanıyorlardı? Sadece insan mıydı bu yolun yolcusu? Hayır bütün kainatta aynı kanun işliyordu. Bir atomda bile elektron, protonun etrafında dönüp duruyordu; dünyanın güneşin etrafında döndüğü gibi, alıp başını gitmediği gibi. Ebeveynlerin hepsi yavrularının peşinde koşuyordu neden? Cevabı basitti: Sevgi’ydi bu. Kâinatta gözlenen ve insan hayatının her safhasında hissedilen sevgi... Peki neydi sevgi? Başta insan bütün mahlûkatı peşinden koşturan sevgi neydi? Bütün yüreklerde arzulanan; yaşamayı anlamlı kılan; hayallerde kurulan doğumdan ölüme onun için yaşanan bulununca içinden çıkılmak istenilmeyen.... Sevgi nasıl doğar nasıl ortaya çıkardı ansızın? Kaynağı neydi sevginin.? Niye bir çiçeğin güzel yüzüne bakmadan geçilemez? Güneşin doğuşu ve batışı ufukta rengârenk manzaralar çizerken insan ruhu şiir yazmak dalıp gitmek ister neden? Ya da bir ihtiyaç anında bunalmışken yanı başında bitiveren bir dost eli, yüreklere sıcaklık taşır niçin? Ana kucağı niye hep tatlıdır, düşlerde bile? Hatır soran içten bir ses memnuniyet verir, niye? Bütün bu sorulara verilecek cevap sevgimi? Evet sevgi başka ne ki? Sevgi kaynağı fedakârlık olan bir ırmak mı, susadıkça içilen, içildikçe kavrulmuş ruhu serinleten? Yoksa güzellik mi, bir, gülün yapraklarının açılışında, bir yavrunun gül avuçlarında saklanan? İlkbahar gelişinde bütün yeryüzünü şenlendiren şey sevgimi? Sevgi vermek mi? Sıcak bir dost eliyle uzanan, samimi bir gülümseyişle sunulan? Sevgi cesaret mi? Destek çıkan savunan yalnız bırakmayan!... İnsan sevginin neresindeydi peki? İnsan sevgiye hasret doğuyordu; insan sevgiyi arayıp duruyordu ilk nefesten son nefese. Koşuyordu pesinden bütün gücüyle. Bunun için yaratılmıştı. Kimi buluyor kimi bulamıyor. Kimi bulduğunu sanıp aldanıyordu bir ömür boyu. İnsanın bir yönü çocuktu hep; sunulanı hemen alıyordu. Ellerini yüreğini parçalıyordu her şey. Gözleri öylesine kamaştı ki bazılarının, bir ömür boyu farkına varamıyorlardı. Sevgiyi kaybedenler, sevgiyi bulamayanlar; sevgiye düşmandı. Tahammül yoktu gerçek sevgiye yüreklerinde. Bütün mahlûkata yansıyan merhamet, şefkat, hikmet, ilim ve sanatın adı tesadüf, içgüdü, rastlantı. Tabiattı sözlüklerinde. Adlar takmışlar takılıp kalmışlardı. Sevgiye düşmanlık göz ve gönülleri de kör etmişti.. Mühürlenmişti alıcıları; bilemez göremezlerdi kolay kolay artık. Sonsuza dek yazık etmişlerdi kendilerine ve peşlerinden gidenlere. Anlayamadılar sevdalılarının halini. Onlara da isimler taktılar. Çözdüklerini sandılar hiç tanımadan. Yanıldıkça yanıldılar. Güneşleri yüreklerinde gözleri ufuklarda kâinatın tamamıyla ilgiliydiler. Kâinata yansıyan her ismi, her sıfatı okuyarak arı gibi bal topladılar gönüllerinde bir ömür boyu. Bir ömür boyu ballarını sundular açlara. Susuzluktan çatlamış yüreklere masmavi gökyüzünden süzülüp gelen Akbulutlar gibi can suyu taşıdılar. Hiç yorulmadılar çalışmaktan yılmadılar kendilerine atılan taşlardan. Yaratılanı sevdiler Yaratan’dan ötürü. Sevgiyi okudular kâinat kitabından; bilmeyenlere sevgiyi öğrettiler. Yolda kalmadılar ve de vazgeçmediler sevgiden.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.