Kaygan Zemin

Kaygan Zemin

SABAHIN KÖRÜ

Deme sabahın körü… Bir de bakmışsın, kuşlar havada ya da karşında dallarda. Etraf pür nur. Gök çuval çuval bulut,  etraf yeşil, deniz masmavi. Çiçekler mis gibi kokmakta sabah rüzgarında, böcekler şarkı türkü söylemekte, mis gibi hava, buz gibi su; gölge dersen gölge, ışık dersen parıl parıl güneş gökyüzünde gülümserken… Kuşlar karşında takla atar, sanki senin için ötüşürler yarışırcasına… Daha ne sabahın körü dersin? Açmışsın radyoyu, çekmişsin önüne akıllı cep telefonunu, bakmışsın kaç takipçin kaç beğeni göndermiş…  Sabahın körü deme; elinin körü der gibi. Bakmışsın bir haber radyoda: “Silah üreticileri ‘silahlara veda’ dedi!” Sosyal medya gırla gitmiş sabahın körü dediğin o vakitte.. Demek millet gecenin bir vaktinden beri sosyal medyada uçuyor, sen hâlâ uyu! Ne haberler var daha sosyal medyada… Silaha yatırdıkları paraları çevreyi yeşillendirmede, denizleri, akarsuları temizleme derdinde, aç - bilaç insanları doyurup bakımlarını üstlenmede, sokak çocuklarına, sokak hayvanlarına kucak açmada, yok yoksul insan kalmayıncaya kadar adım adım dünyayı dolaşmada, bütün canlılara hak ettikleri saygı ve sevgiyle yardım etmede harcayacaklarını söyleyip dururlar… Herkes refah içinde… İşte sonunda ummadığın kadar güzel olacak dünyamız. Düşünsene: Silah yok, insanın insanı öldürmesi yok. İnsana saygı, sevgi var, hatta tüm canlılara saygı, sevgi! Sabahın körü deme; elinin körü der gibi. Yine sokaklarda olacağız hep birlikte ama el ele, kol kola. Çocukların karnı tok. Televizyonlarda gülen insanların yüzünü seyredeceğiz sokaklardaki, pazarlardaki. Bolluk, bereketlilik her yanda! Bankalar para dağıtıyor faizsiz.  “Ne zaman verirsen ver” diye. Hapishaneler müşterisizlikten sanatevlerine dönüşmüş; kiminde resim, kiminde müzik, kiminde heykel atölyesi oluşmuş. Deme sabahın körü! Eski silah fabrikaları gelecek nesillere göstermek için müzeye dönüşmüş…  Daha ne isteriz? Düşünebiliyor musun “Evladım, bu fabrika atom bombası üretirdi eskiden” diye bir masalvari anlatımla silah fabrikası gezdirdiğini çocuklarına, torunlarına? Onların “Atom bombası da ne ki?” diyen bakışlarını seyrederken. Hadi anlat 1945’teki o uğursuz uçakların attığı uğursuz bombaları Ezop masalı gibi. Bence tam zamanı. Deme sabahın körü, hadi anlat! Bir sabah gazetelerde göremez olacaksın silah haberlerini, savaşları, açları, açıktakileri, insanlığın per perişan hallerini. Kumruların sevişmelerinin fotoğrafları donatacak gazetelerin birinci sayfalarını ve sen özlediğin o pembe bir dünyayı resmedeceksin denize bakarak. Hayal et. Bütün gerçekler hayalle başlar. Bir sabahın körü… MEHMET ÜNAL TAŞPINAR 29 Ağustos 2017, Burgazada    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kaygan Zemin Arşivi