Halil Şahin

Halil Şahin

NE ZAMAN, KİM?

Komuta kademesinin, orduya dizi film gibi sürekli operasyon yapılmasına boyun eğmesinin mazereti ne olabilir? Hepiniz bilirsiniz ki; ordunun varlık nedeni, bu tür tehditleri etkisiz kılmaktır. Halk, komutanlardan; filinta gibi teğmenlerini, tertiplerle savaşan namuslu adli müşavirlerini, en yetenekli albaylarını ve generallerini Kuvayı İnzibatiye’ye teslim etmemesini ister. Orduya karşı yürütülen çamur savaşının bozguna uğratılmasını ister. Aksi halde ordusuna olan inancını yitirir ve o ordu ulusal olmaktan çıkar. Bir ordu ki; kışlasının kapısına dayanan kuvvet, yasaları çiğneye çiğneye geliyor. O kuvvet ki, elan yasalar çiğnemeye devam ediyor.  Alıp götürülen Türk soyundan o yağız kahramanlar, Türk yargısına teslim edilmiyor; Beşiktaş Adliyesi’ne de egemen, ABD operasyonuna teslim ediliyor. Biliriz ki; ordunun savaş yeteneğini sağlam tutma görevi, komutanlarındır. Bu sorumluluktan kaçılarak komutanlık yapılabilir mi? Sorumlu olduğu halde olagelenleri seyredenler bir kenara da, bu millet kendi ordusuna karşı ABD silahlı ve işbirlikçi güçlerince yapılanlara, ne zamana dek katlanacaktır? Acaba Türkiye’nin ön cephesi Nusaybin’de mi, yoksa Ankara’da mı? Açılım denen saçılımlar hangi merkezde düzenleniyor? Hani, Güney sınırlarımız tertemiz ve dümdüz edilecekti? Hangi orduya kendi ülkesinde operasyon yapılabilir? Artık çuvalı, Süleymaniye’de değil, Beşiktaş’ta geçiriyorlar. Şuan çuval geçirenler, ABD silahlı güçleri değil, BOP Eşbaşkanlığı’nın kuvvasıdır. Kürt Açılımı, Ermeni Açılımı ve eli kulağında olan Kıbrıs Açılımı da hep Ankara’dan, BOP Eşbaşkanlığı’ndan yapılıyor. En büyük kanıtlardan biri, Ermenistan tarafında yapılan açıklamalardır. Ermenilerden yana korkulacak bir şey yok, yola devam! Arkasından Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Açılımı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşaviri Açılımı ve Muhalif Basına Vergi Açılımı gibisinden olanlar da BOP Eşbaşkanlığı’ndan... Türk Ordusu, 2003 yılından beri dış hatlarda Irak’ın kuzeyinden ve iç hatlarda bizzat BOP Eşbaşkanlığı tarafından adım adım kuşatılmaktadır. Akdeniz(Ege)’de ise, Türkiye’yi çok cephede savaşmaya zorlayacak hazırlıklar yapılmaktadır. İç cephede ise, gidiş ciddî tehlikeler barındırıyor. Etnik bölücülük ve tarikat ağları içindeki kalabalıklar, ABD’nin kışkırtma ve tertip güçlerine dönüştürülmektedir. İç hatlardaki kuşatma daralıyor, daralıyor. Türk Ordusu, iç hatlardan da kuşatılmış duruma düşürülüyor. Peki, nasıl oluyor da, 15 yıldan beri Türk Ordusu’na karşı bir biri peşi sıra tertipler uygulanabiliyor? Nasıl oluyor da Türk Ordusu’nun en namuslu, en yurtsever, en yetenekli kadroları; uyuşturucu, kadın ticareti, rüşvet çetesi, silah kaçakçılığı, çürük çetesi gibi en ağır iftiralarla lekelenebiliyor? Nasıl oluyor da orduya karşı, hem de iktidar mevzilerinden bir “Asimetrik psikolojik harekât” yürütülebiliyor? Gerçeği yalın olarak ortaya koymak zorundayız: Tutucu zeminde yapılan kuvvet hesaplarıyla çeşitli mazeretler üretilebilir. “Hukuk devleti” yalanlarına bir can simidi işlevi yüklenebilir. Eşkıyanın hükümdar olduğu bir mafya tarikat rejimine ‘demokrasi’ maskeleri takılmasına yalancı tanıklık yapılabilir. Ancak komuta kademesinin, orduya dizi film gibi sürekli operasyon yapılmasına boyun eğmesinin hiçbir mazereti olamaz. Ordunun varlık nedeni, bu tür tehditleri etkisiz kılmaktır. Sınır karakollarındaki ve sınır ötesi harekatlarla halk yardakçısı hoş görüntüler, durumu kesinlikle kurtarmaz. Her sabah kaygılar içinde güne başlayan halk, komutanlardan darbe yapmasını istemiyor. Silivri Barikatlarının yıkılış örneği gibi; nizamiyelerin kapısında barikatlar kurup, millî ordunun aslanlarını USA damgalı tahribatlardan halk mı koruyacak? Halk mı orduya yapılan kanunsuz operasyona karşı silahlanıp direnecek? İnsan gerçekten merak ediyor: Türk Ordusunun savaş yeteneğini, halkın üretim yeteneğini, moral gücünü yüksek ve sağlam tutma görevi kimin?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi