Halil Şahin

Halil Şahin

HALK HAREKETİNE ABD YANITI

 14 Nisan Tandoğan ile başlayan 9 Haziran Diyarbakır Birlik ve Kardeşlik Mitingiyle doruğa çıkan halk hareketine olan karşı yanıtı, ABD güdümlü AB emperyalizmi 22 Temmuz’da verdi. Şimdi taarruzdalar… Oysa anketörlerin açıklamasından da anlaşılacağı üzere % 92 oranındaki Türk Ulusu bireyleri, ABD tehdidine karşıdırlar. Yani ülke nüfusunda % 8 oranında ABD güdümlü AB esaret politikalarına sempati duyanlar ile işbirlikçisi var, temizlenmesi gerek. Devletin geleceğini ve Türk ulusunun bütünlüğünü tehdit eden onlar. AB karşıtlarının oranı % 75’e çıkmış. Buna karşın Türkiye’deki genel seçimlerin sonucunu ulusal iradenin uyanışı değil, mezarlardan çıkarılan etnik grup, mezhep, cemaat ve tarikat kimlikleri belirlemiştir. Birilerinin dediği gibi; Türkiye’de siyaseti “siyaset aktörleri” yani kuklalar oynamaktadır. Seçimle ilgili yapılan analizler ve sonuçlar üzerine yapılan yorumlar bunun kanıtı olmaktadır. Bu tahlillerin Irak’takilerle benzerlik göstermesi şaşırtıcı değildir. Aktörler aynı: Sünniler, Şiiler, Araplar, Kürtler, Türkmenler, Yezidiler, Aşiretler, Cemaatler, Tarikatlar, şeyhler vb… Daha ne bekliyordunuz ki! ABD, planladığı şekliyle PKK’yi yasallaştırma hedefinde bir aşama daha kat etmiştir. 20 kadar Apocu, bir o kadar Barzanici vekil olmadı mı? Böylece; 1999’da CIA tarafından Türkiye’ye teslim edilmesiyle başlatılan senaryonun uygulandığını gözlemliyorsunuz. Anlaşılıyor ki, son genel seçimlerde demokrasi uygulanmamıştır. Vekilleri liderler belirlemiş, baraj yüzdesi düşürülmemiş ve böylece nice yurtseverlere TBMM kapıları kapatılırken, Haçlı güdümündekiler Meclise doldurulmuştur. Sistem, yurtseverliği dışlamakta ama ayrılıkçıları bağrına basmakta ve canını ortaya koyanları bir kenarda bırakmaktadır. BOP etrafında buluşturulanlar artık ittifak kurmuşlardır. Bu ittifak; daha sonraki günlerde, TBMM çatısı altında çok ama çok önemli uygulamalar kalkışmıştır. Halk, kurtuluşu, önümüzdeki günlerde Meclis dışı muhalefette, ama kaçınılmaz bir gerçeklik olarak aramaya başlamıştır. Çünkü bu ittifaka karşı mücadelenin merkezi, tüm yurtta oluşmakta olan bu mücadele üssünde olacaktır. Ne yazıktır ki, ABD kendi açısından başardığı bu utkusuna; ‘Atatürk’ün partisiyiz’ diyen, “Cumhuriyet’i kuran partiyiz” diye seçim meydanlarına çıkan bir parti ile “milliyetçi, muhafazakar” geçinen partiler üzerinden ulaşmıştır. Halk, meydanlarda “ Ne ABD ne AB, tam bağımsız Türkiye” diyerek emperyalizme karşı ayağa kalkıp meydan okurken, birileri ABD güdümlü AB esaret politikaları yanlısı medya ile bir olup “Şeriata karşı ABD ile birleşmeyi öngören” düşüncelerin ifade edildiği tezinden hareketle ‘birleşin’ yaygaraları kopardılar. “Ne şeriat, ne darbe!” sloganı tutmadı, ama Amerikancı medya halk hareketini o konumda gösterdi. Platformlara salt iki kuklayı oynamağa çağırdılar. Başka kukla da ortada olamazdı zaten… Türkiye’deki bu halk hareketi, tarikat ve emperyalist uzantılarının Çankaya’yı ele geçirmesini önlemek için yükselmişti. Ancak bu sistemin doruğundakilerin, olmadık bir hukuk numarasına bel bağlayarak halk hareketini bastırma gayretleri, kendilerinin de sonunu yavaş yavaş getiriyordu. Demek ki; tarihte hiçbir büyük davanın, hukuk cambazlıklarıyla ve ayak oyunlarıyla kazanılamadığı bir kez daha kanıtlanıyordu. Bu denli yanlış algılamalara ve yanlışlıklara rağmen halkın talepleri Cumhuriyet mitinglerinin yükselişi boyunca ısrarla yinelenmiş olmasına karşın ABD, yanıtını seçim sonuçlarıyla ve ülkede yarattığı darbe, terör karışıklığıyla verdiriyordu. Bunun adına ‘demokrasi’ kondu. Oysa bakınız; Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK “Ortaçağ anlayışıyla ilkel boş inançlarla yürümeye çalışan uluslar, yok olmaya, hiç olmazsa tutsak olmaya ve aşağılanmaya mahkûmdurlar...” derken, şu manzarayı görmüş olmalı, değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi