Turan Akkoyun

Turan Akkoyun

GERİYE DÖNÜŞ, DÜŞÜŞ OLMAMALIDIR!

Olayları önceden sorgulamak çoğunlukla insan beyninin gelişimine katkıda bulunur. Giderek çok da yanlış olmayan yargılara ulaşılır. Yanlış anlamaların ve anlaşılmaların önceden görülmesini sağlar. Gelişmeleri önceden görmeye, olumlulukları artırmaya, olumsuzlukları da azaltmaya çalışır. Bunları gerçekleştirirken de yeni gelişimlere zemin hazırlar. Yeni gelişimler de daha diri ve taze, dolayısıyla capcanlı ve heyecanlı bir yaşamın göstergesidir.

Dirilik düşüncenin eskileşmesini engeller, ne de olsa çok bilindik bir ifade ile eski başka eskimiş başkadır. Beyin kullanıldıkça fonksiyonlarını geliştirmeye devam eder. Devre dışı kalmaz, kenarda beklemez, ihtiyarlamaz, yorulmaz. Sağından ve solundan akıp gidenleri seyretmez. Uzaklaşan trene el sallamaz. Daha doğrusu ıskalanma ihtimali bırakmaz. Hiç bıkmadan, yorulmadan, kişinin kendine dönüp bakmasını, sorular sormasını, yoldaşlık teklif etmesini bekler. Bu balığın suya hasreti gibi bir şeydir. Balık, hayatı boyunca suyun farkına varamaz.

İnsanın başarılı, sağlıklı ve mutlu yaşamasının temel prensibi durmaksızın aktif olmasına bağlıdır. Sürekli çalışanlar beyinsel aktivitelerini dağıtabildikleri ölçüde genç ve dinamik kalırlar. Ondan çok daha az çalışan, daha az sıkıntılı olan, bilinçli bir biçimde yükün altına girmeyen, daha az sayıda çocuk yetiştiren belli oranda "bir elinde bal, diğer elinde börek" hazır olanların ilerleyen zamanda nasıl paramparça olduklarını sizler de şahit olmuşsunuzdur. Aslında konunun bir çok cephesi bulunmaktadır.

Aynı düşünceler, davranışlar ve yollar çoğunlukla aynı sonuçlara ulaştırır. İster kayıplı, isterse kazanımlı olsun, bilindik yoldan bilindik adrese varılır. Bilim ve düşünceye dayanan açıklamalar, bunun doğruluğundan mesafe alır. Bilhassa o anda ulaşılan kazançlar kesin sonuçlar olarak yorumlandığında diğer tali çıkışlara kapalı levhası konulur.

Çıkmaz sokağa daldıktan sonra, durumu fark edip geriye, dönüş bir hayli zorlaşmaktadır. Oralarda oyalanmak fırsatların bir bir uzaklaşması anlamına gelmektedir. Ana yolda ya da ona çıkış mesafesinde olunmadığından gözlemleme imkanı da kalmamaktadır. O yüzden birey ileriye doğru yürürken, istikametinde emin ve de uyanık olmalıdır. Yanlışı fark ettiğinde geriye dönüşü de hesaba katmalıdır. Enerji, zaman ve maddiyatta kayıp miktarı ile oranını dikkate almalıdır.

Geriye dönüş bu anlamda asla geriye düşüş olarak telakki edilemez. Zira hayat; iniş ve çıkışlarla dolu uzun bir yoldan ibarettir. İnişi de çıkışı da birey doğrudan belirleyemez. Birisinin inişi, bir başkanın çıkışı olabilmektedir. Birinin zarar görmesiyle elde edilenler ne kadar cazip, kıymetli ve tatlı olursa olsun aynı şekilde elden kayıp gitmesi de kaçınılmazdır. Bunun sıfır kayba dönüştürülmesi asla mümkün değildir.

Bir müddet sonra yürüyüş alışkanlığa dönüşür. İster tahsil, ister iş, isterse aile hayatında olsun alışkanlıktan doğan rahatlık ve rahatlama, istasyonda uzun bir bekleyişe dönüştürülmemelidir. Yerli ve yabancı kaynakların üzerinde durdukları kültürel zenginlik ve renkliliğimizin esas temeli hareketliliktir. İstasyonlar; statükonun, başkalarına el sallanmanın, "elimde kaldı yazık çiçeklerinle mendil" ezgisinin nostaljiye takıldığı yerlerdir.

Başarı, huzur ve mutluluk cihetinden yürüyüşe devam edelim. Elde edilen sonuç ne kadar parlak olursa olsun enerjinin, aşırı motivasyonun, hevesin, şevkin düşmesine neden olur. Geçmişte kâr hanesine yazılanlar yeni deneyimleri engellediğinden önce ağırlık, ardından kamburlar oluşmaya başlar. Fark edildiğinde, terk edilmemesinde, sonrasında uzun söze gerek yoktur. Atsan atamazsın, satsan satamazsın, muhafaza etsen doludan boşaltman gerekir. Hazıra dağ dayanmaz. Ardından dağları versen kurtulamazsın.

İstenilen tarzda yaşanılabilmesi için mutlak surette sevdaların yenilenmesi, çeşitlenmesi, farklılaşmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Gençlik, eğitim, meslek, aile, ekip, takım, küme, birlik, meclis, koalisyon, kabine, devlet ve kurum; hangi cihetten yaklaşılırsa yaklaşılsın aynı noktada hep aynı ihtiyaç belirmektedir.

Yenilik ve yenilenme her açıdan yeni faydalara yelken açar. Vefa bir semtin adı olarak kalmalıdır. Yürüyüşünü yavaşlatanlar, kendine yontanlar, birilerini engelleyenler, bundan belirli bir menfaat elde edenler zamanında fark edildiğinde gözden ırak bırakılmalıdır. Aksi halde birilerinin asalaklaşmasına, diğerlerinin kayıplarına sebep olacak kavram, pişmanlıklara sebep olup gider.

Sevdaların yenilenmesi hususunun fark edilememesi, yanlış meşgalelerle iştigal eder iken mutluluk treninin sirenini öttürmeden, kalkıp uzaklaşması anlamına gelmektedir. Sonraki trende boş yer bulmak her zaman mümkün olamamaktadır. Bulunsa da başkaları ile yeniden şekillenme zarureti doğmaktadır. Zaruretin sonucunda kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkan Adapsiyoner mizaçta direksiyon hakimiyeti başkalarına geçmektedir.

Hayatın özünde, yerinde kalıp dinlenmek ve gidenleri arkadan seyretmek bulunmamaktadır. Hiç kimse geride kalmayı marifet, asla kazanç olarak görmez. Gördüğünü söyleyenler ikili bir oyunun içindedirler. Onun yerine başkalarının seyredebileceği, onu yaparken de harcama yapacağı şeyleri gerçekleştireceği dinlenilebilir. Bu dinlenme dahi ayrı bir kazanımdır.

Sağlıklı, mutlu ve başarı yaşamanın sıhhi kredisi yaratıcının dışında değildir. Ondan başka birinden kredi beklemenin iki doğal sonucu bulunmaktadır. Ya asalak bir şahsiyet olunur ya da onu sağlayanlara hayat damarı vermekle mümkün olur. İlkinde kredi sağlayan samimidir, iyi niyetlilerdir, sevmektedirler ancak yanlış metotlar ve düşünceler ile yeni neslin gelişimini engellemekte ve körleştirmektedir. İkincilerinin yaşam amaçları budur. Önceleri bunun adı ikna etmek, elde etmek sonrasında ise kandırma yoluyla devam etmektir. Kendi cephesinden bunun adı kandırmak değil sektörünün icabıdır. Sektörün devamı açısından eklenmek, çıkarmak, çizmek gibi hamleleri yapmada mahzuru olmaz. Yanlışlığı da yoktur. Karşısındakilerin bunu anlamaları da çoğunlukla mümkün değildir. Anlasalar bile iş işten geçmiş, gemi yeni ufuklara yönelmiştir. Oralarda önceki çizgide yürüyebilmenin yolları bellidir. Herkes durabildiği noktadan baktığından hiç kimse diğerini göremez şeklinde bir kandırmaca ile yürünür. Olaya hem olumlu hem de olumsuz açıdan baktığımızda, kavramların iç içe girdiklerini fark etmek bile çok zordur. Olumlulukları hemen görmenize rağmen olumsuzluklar çok sonraları ancak anlaşılabilmektedir. O noktada ise iş işten çoktan geçiş olacaktır. Bazen pişmanlıklara sebep olan gelişmeler, sonradan olumsuz neticelerden kurtulma ya da hesaplanmamış olumluluklara da kaynaklık edebilmektedir.

Rastgele, öylesine, gelişi güzel yaşayanlar ise mutluluk ve başarı kredilerini başta kullanırlarsa sonraki dönemde çoğunlukla mutluluğun sadece masallarda sürekli olduğunu fısıldamakta kendilerini kandırırlar. Mutsuzluk, umutsuzluk, girdap, kaos, çaresizlik, yorgunluk, bedbinlik, bıkkınlık, bunalımdan çıkışsızlık onların karakteri haline gelir. Elde edilen başarıları kutlama, anlamlandırma, birbirlerine ekleme şansları dahi yoktur.

Aslında insanla ilgili ama kendisi dışında gelişen bir yörünge de bulunmaktadır. Bu yörüngenin akışına kapılmak için bazen sabır, bazen ısrar, bazen de azim gerekir. Sabır gereklidir çünkü kendisini dışarıda tutmak isteyen unsurlar çok daha fazladır. Israr gereklidir çünkü başarılar uzun yürüyüşler sonucunda elde edilebilir. Defalarca vazgeçmeden, yeniden bir kere daha ilk kez deneniyormuş gibi atılan adımlar mutlaka sonuç vermektedir. Azim gereklidir çünkü en küçük bir boş vermede ümitsizlik hakim olmaktadır.

İlerlerken özünden kopulmamalıdır. Bazen bu mümkün olamayabilir. Çünkü varılan noktada yeni bazı durumlar kendiliğinden oluşacaktır. O duruma karşılık özünden bir şey koyabilmek gerekli olmaktadır. Kadim değerlere bağlı bir şekilde yürünmesi, fedakarlıklarda bulunulması, içi alev alev yansa da çizgisine bağlılık, yaşama azmini ve enerjisini artırmaktadır.

Hz. Ömer ile özdeşleşen dünyaya bir şeyler katabilmek adına ortaya konan adalete bağlılık kesinlikle kalıcı eser ve zaferlerin ortaya çıkışına zemin hazırlamıştır. Doğruyu temsil etmek, doğrunun yanında yer almak uzun mesafeli yürüyüşlerde her zaman gerçek zaferleri doğurmuştur.

Türk sinemasında teknik ve konu bakımından kısıtlı imkanlarla perdeye yansıtılan eserler de bunu tespit etmek mümkündür. Yıllar önce takdir görmüş eserlerin bugünün teknolojisi ve anlayışı ile yeniden seyirciye takdim edilmesi asla geriye dönüş ve düşüş kabul edilmemelidir. Böylelikle eski eskileşmemiş olacaktır. Özde var olana yaklaşılması, bunun tekrarlanması yolun başarı kanalından devamını sağlayacaktır. Bu anlamda geriye dönüş bir müddet durup dinlenme, toparlanma fırsatı verecektir.

Yoğunluk içinde görmemiz mümkün olmayan hususlar da dikkat çekebilecek bazı kaygıların ne kadar yersiz olduğu bir kere daha ortaya çıkacaktır.

Doç. Dr. Turan AKKOYUN

Afyon Kocatepe Üniversitesi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turan Akkoyun Arşivi

UYUM

17 Nisan 2016 Pazar 18:09

KONAK

28 Mart 2016 Pazartesi 09:20