“Gaza gelmeyin, maşa olmayın”

“Gaza gelmeyin, maşa olmayın”
Bakan Eroğlu, HES’lere karşı çıkanlara rest çekerek vatandaşların kandırdığını söyledi. Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Hidro Elektrik Santrallerine (HES) karşı çıkanlara sert bir dille yüklenerek, “Bazıları buna karşı çıkıyor. Kimse kusura da bakmasın birilerinin maşası da olmasın. Bazıları çevrecilik alanına birilerinin gazına geliyorlar. Bazı derneklerin hangi ülkeler tarafından beslendiğini biliyoruz. Lütfen milletimiz de bu konuda uyanık olsun” dedi. Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından Afyonkarahisar’da gerçekleştirilen “Akarçay Havzası Kuraklık Yönetim Planı Kapanış Toplantısı”na katıldı. Toplantıda konuşan Bakan Eroğlu, su ve kuraklık konusuna değinerek suyun akıllıca yönetilmesi konusunda astlarına uyarılarda bulundu. “SU HAYATTIR” Suyun her şeyden önce hayat olduğu vurgusunda bulunan Bakan Eroğlu, “Kuraklık özetle su yokluğu demektir. Su hayattır. Her şey sudan yaratılmıştır. Her canlıya baktığınızda bünyesinde mutlaka suyun ve suyun elementleri olan oksijen ve hidrojen vardır. Susuz hayat olmaz. Her şey su ile başları. Su ve hidrojen biri yanıcı biri yakıcı olmasına rağmen ikisi birleştiği zaman hayat veriyor. Bu nedenle bizim de sloganımız ‘su varsa hayat var, orman varsa hayat var’ olarak belirledik. Su o kadar özel bir maddedir ki 4 derecede yoğunluğu en fazladır. Diğer sıvılar katılaştığı zaman yoğunluğu artarken suyun azalır. Peki Türkiye’de durum ne? Türkiye yarı kurak iklim bölgesi bazı bölgelerde yarı kurak iklim bölgesidir. Türkiye iklim ve su açısından zengin bir ülke değil. Fakir bir ülke de değiliz ama suyu çok iyi yönetmezsek Türkiye susuz kalır. Ne insanlara ne de bitkilere ya da başka bir şey için su veremeyiz. O yüzden suyun yönetimi çok önemlidir. Türkiye’de aşağı yukarı yılda 630-642 milimetre arasında bir yağış var. Ama mesele bu değil” dedi. “SU ZENGİNİ BİR ÜLKE DEĞİLİZ” Bakan Eroğlu konuşmasına şöyle devam etti: “Sürekli bütün bölgelere eşit yağsa ve yağış mevsimlere göre dengeli yağsa hiç meselemiz olmaz. Karadeniz’de yılda 2 bin 500 milimetre yağış düşerken, Karapınar’da 250 milimetre yağış düşüyor. Bu bölgede de 400 milimetre yağış düşüyor. Türkiye ortalamasından 200 milimetre daha düşük. Birinci hususu Türkiye yarı kurak iklim bölgesi olduğundan su zengini değiliz. Yağışlarda bölgelere göre çok büyük değişikler gösteriyor. Yağış mevsimlere göre de çok büyük değişiklik gösteriyor. En büyük ihtiyaç yaz aylarında oluyor. Kışın sulama yapılmıyor ama yazın sulamaya yapılıyor. Suyumuzun yüzde 72’sini yani 3’te 2’sini sulamada kullanıyoruz. Yazın buharlaşma nedeniyle sanayide daha fazla su kullanıyoruz. İnsanlar yaz mevsiminde, kışa göre en az bir buçuk misli daha fazla su kullanıyor. Kışın bir insan ortalama 150 litre su kullanırken, yazın 300 litre kullanabiliyor. Bizde Avrupa’daki gibi sürekli akan nehirler yok. Sürekli yağış da yok nasıl yazın da kışın da su verelim. İşte işin zorluğu da önemi de burada. Su ihtiyacının azami olduğu bir dönemde yağış maalesef yok denecek kadar az. O zaman yapmamız gereken suyu biriktirmektir.” “BARAJLARA KARŞI ÇIKMAK TÜRKİYE’DE CİNNETTİR, İŞİ BİLMEMEKTİR” Bazı kesimlerin suyun tutulması ve doğru kullanılması için yapılan barajlara karşı çıkmasına bir anlam veremediğini de ifade eden Bakan Eroğlu, “Bazıları habire karşı çıkıyor. Kusura bakmayın ama barajlara karşı çıkmak Türkiye’de cinnettir, işi bilmemektir, cehaletin en uç, en dip noktasıdır. Suyu biriktirmezsek şehirlere su veremeyiz. Zirai maksatla ve sanayiye su temin edemeyiz. Türkiye’de suyu biriktirmek yani Türkçesi baraja ve gölet yapmak iklimin getirdiği bir zarurettir. Bazı kesimler bunu iyi anlasın. Ben 1994’te İSKİ Genel Müdürüydüm. O dönemde İstanbul Belediye Başkanı olan Cumhurbaşkanımız bana, ‘Veysel Hoca muhtarları bir dinle’ dedi. O dönemde muhtarların talebi; ‘haftada bir gün verin de, onu ne gün verileceğini bilelim, musluk başında beklemekten iflahımız kesiliyor’ başka bir şey istemiyoruz’ diyorlardı. Su yokluğundan neler çekiliyordu. Temizlik yapılamadığı için eczanelerde bit ilacı karaborsaya düşmüştü. Hanımefendiler maalesef 25-30 litrelik suları üst katlara taşımaktan bel fıtığı hastası olurdu. Su gelecek diye gece geç saatlere kadar musluk başında beklemekten psikolojik sorunlar yaşardı insanlar. Susuzluktan bir takım hastalıklar olurdu. Yani susuzluk çok büyük felakettir. Su medeniyettir. Hesap edersek şu anda 642 milimetre yağış düşüyor. Türkiye’nin 780 kilometre kare ile çarptığımız zaman yılda 501 milyar metreküp yağmur düşüyor. Bunun bir kısmı buharlaşıyor, bunun bir kısmı yeraltına bir kısmı denizlere ve yurtdışına gidiyor. Sonuç olarak kullanabileceğimiz su miktarı 112 milyar metreküp sudur. Bunun da yüzde 70i sulamada, geri kalan suyun yüzde 30u içme sanayi ve kullanma suyudur. Bölgeler arasında çok büyük yağış farkları oluyor. Konya Ovası’nda da su konusunda çok büyük sıkıntı var. Yağış düşük olduğundan yer altı suları bazı yerlerde 20 metreden başlamış şimdi bazı yerlerde neredeyse su seviyesi 300 metreye kadar indi. Bu yüzden biz Konya Ovaları Projelerini geliştirdik. Akdeniz’e boşa akan suları Konya Ovalarına yönlendirdik” diye konuştu. “İSTANBUL’LA İLGİLİ GELECEKTE NÜFUSU 35 MİLYON OLABİLECEK ŞEKİLDE TEDBİRLERİMİZİ ALDIK” Bakan Eroğlu, şehirlerin yıllara göre su durumu hakkında bilgiler vererek, “Büyük düşünmek gerekiyor. Gelecekteki kuraklığı dikkate alarak ona göre tedbir almak gerekiyor. Biz ona göre tedbir alıyoruz. Bir dönemde İstanbul’da su yokken şimdi 2071 yılına kadar su var. İstanbul’un susuz olduğu dönemde nüfusu 6 milyondu, şu an 15 milyon ama suyu var. İstanbul’u 35 milyon olacak şekilde suyu hazırlayacak projeler yaptık. 35 milyon nüfus o kadar olur olmaz ama suyun fazlasının önemi yok. Su yokken çok büyük sıkıntı olur. Biz tedbirimizi aldık. 76 şehirde su yoktu. 81 şehrimizin 2040 kadar tahmini ne kadar nüfusu olacak, ne kadar içme suyu ihtiyacı olacak bunların her biri ilgili tahmini eylem planı hazırladık. Türkiye’de daha önce iptidai sulama sistemleri kullanılıyordu. Ben DSİ Genel Müdürü olduğum an ilk talimatım iptidai sistemleri terk edip; modern, kapalı, yağmurlama ya da damlama sulama sistemi yapılması oldu. Şu an Allaha şükür tüm projelerin yüzde 80’i kapalı sistem. Eski projeleri revize ettik hepsini tamamen kapalı sisteme çevirdik. Şu an 6 milyon hektar araziyi suluyoruz. Ama bu yeterli değil. Ekonomik olan 8.5 milyon hektara çıkmak 2019 yılına kadar talimatı verdim. Bunun için bütün şehirler için gelişim projeleri hazırladık. Kuraklığın önlenmesinde ağaçlandırmanın da çok büyük önemi var. Ağaçlandırma olunca yağış rejimi de nispeten düzeliyor. Bu kapsamda tüm Türkiye’de muazzam bir ağaçlandırma seferberliğine başladık. 2008’de başladığımız seferberlikte; ‘2 milyon 300 bin hektar yani Belçika’ya yakın bir alanı ağaçlandıracağız, bozuk ormanlarını ıslah edeceğiz ve 2 milyar fidanı toprakla buluşturacağız’ dedik.5 yıl zarfında bu hedefleri çoktan aştık. Şu an 3 milyar 250 milyon fidan toprakla buluşmuş vaziyette. 2019 YILINA KADAR 1071 BARAJ VE GÖLET YAPILACAK Bakan Eroğlu, konuşmasında baraj ve gölet yapımı konusunda bir müjde de vererek, 2019 yılına kadar 1071 baraj ve göletin yapılacağını kaydetti. Müjdeyi ilk kez bu toplantıda açıkladığını da dile getiren Bakan Eroğlu, “Evvelki gün DSİ’de bir toplantı yaptık. Bu toplantıda karar aldık. 2019 yılı sonuna kadar 1071 adet daha gölet ve sulamasını yapacağız. Bu şekilde Türkiye’de gölet ve sulama ihtiyacı bitecek. Bu kırsal kalkınma için çok büyük fayda sağlayacak. Bir yere gölet yaptığınız zaman oradaki köyler, hayvancılık, ziraat ayağa kalkıyor ve yerinde istihdam sağlanıyor. Bu yapılacak göletlerin listesi de hazır. 2019 Yılında kadar büyük barajlar ve bütün göletler ile tüm bölgeler için hazırladığımız bütün gelişim projeleri bitecek. Bunlar için başta ben olmak üzere bütün personelimiz çok çalışacak. 24 Saat demeyelim ama 18 saat 3 vardiya aralıksız çalıcağız. 5 bin köye 5 bin gelir getirici orman kuracağız. Ceviz, badem, Şam fıstığı, aromatik bitkiler olan orman kuracağız. Çünkü millet ayağa kalkarsa, devlet ayağa kalkar. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışıyla bozuk orman alanlarını bölgenin durumuna göre gelir getirici ormanlar olarak vereceğiz. Bu 5 bin köyün de ismi belirleniyor. Bölgenin durumuna göre ne ormanı olacağını şimdi belirliyoruz. 3 yıl bakımı bütün masrafları bakanlığa ait olan bu ormanları, eşit şekilde parselleyip herkesin önünde kura çekerek vatandaşa 49 yıllığına veriyoruz” ifadelerine yer verdi. “BUNU DA İKAZ ETMİŞ OLAYIM” Bakan Eroğlu konuşmasına son olarak Hidro Elektrik Santrallerine (HES) karşı çıkanlara sert bir dille yüklenerek şunları söyledi: “92 dev baraj ve hidroelektrik santralin açılışını ocak ayında Cumhurbaşkanımız yapacak. Aşağı yukarı 8 milyar TL’lik bir yatırım. Türkiye enerjide dışa bağımlı. Su akarken biz bakamayız. Bazıları buna karşı çıkıyor. Kimse kusura da bakmasın birilerinin maşası da olmasın. Bu bizim öz kaynağımız. Birilerinin gazına gelerek HES’lere karşı çıkılıyor. Kimse yok akaryakıt yakıyormuş, çıkan su zehirliymiş gibi şeylerle milleti kandırmasın. Baraj ve hidroelektrik santraller yenilenebilir ve en çevreci enerji kaynağıdır. Küresel iklim değişikliği ile mücadelede en etkili, dünyada en çevreci olarak bilinen ve yerli enerjidir. Dışa bağımlılığı azaltmak içinde en etkili bizim kendi yerli, ucuz, ekonomik enerji kaynağımızdır. Bunu da ikaz etmiş olayım. Bazıları çevrecilik alanına birilerinin gazına geliyorlar. Bazı derneklerin hangi ülkeler tarafından beslendiğini biliyoruz. Lütfen milletimiz de bu konuda uyanık olsun. Biz bu hidroelektrik baraj ve santralleri yapmaya devam edeceğiz.”  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.