Halil Şahin

Halil Şahin

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Türklerin en eski destanlarından biri olan Yaratılış Destanı'nın da Yaratan'a ilham veren ‘'Ak Ana’ adında ki kadındır. Oğuz Kağan’ın kutlu eşlerinden biri mavi ışıktan, diğeri kutsal bir ağaçtan doğmuş olağanüstü kadınlardır. Bilge Kağan kitabesinde, Kağan; “Sizler Anam Katun, Büyük Annelerim, Hala ve Teyzelerim, Prenseslerim!” sözleri ile seslenişine başlar. Eski Türk inancına göre 'Han ile Katun' gök ve yerin evlatlarıdır. Kadının yeri yedinci kat göktür. Yani en üst katta olacak değin değerlidir. Eski Türk destanlarına baktığınızda kadını erkeğinin hemen her zaman yanında olduğunu görürüsünüz. Kadın, erkeğinin güç ve ilham kaynağı kabul edilirdi. Arap gezgini Ahmed bin Faldan; Türklerin, tecavüz suçlusunu bacaklarından çapraz bağlanmış iki ağaca bağladığını ve ipin kesilmesi sureti ile bacakların ayrıldığını anılarında belirtir. Yine Arap gezgini olan İbn'i Batuta şöyle der: "Burada tuhaf bir duruma tanık oldum ki, o da; Türkler'in kadınlarına gösterdiği hürmetti. Burada kadınların kıymeti ve derecesi erkeklerinden daha üstündür." Kağanın buyrukları, salt "Kağan buyuruyor ki" ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi. Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde hatun da hakanla beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın; hakanın solunda oturur, siyasi ve idari konumlardaki görüşlerini beyan ederdi. Eski Türklerde kadın miras hakkına sahipti. Kadının kendine ait mülkü vardı. Kadın bunu istediği gibi kullanmakta özgürdü. Eski Türklerde; erkek karısını boşayabildiği gibi, kadın da kocasını boşayabilirdi. Değerli Türk kızı! Osmanlı padişahlarının pek çoğu Türk olmayan odalıklardan doğarken, sen o denli değerlisin ki; Oğuz Kağan'ı, Bumin Kağan'ı, Bige Kağan'ı, Kül Tekin'i, Atilla'yı, Karamanoğlu Mehmet'i ve M. Kemal Atatürk'ü bile sen doğurdun! Büyük Türk coğrafyasının hangi köşesinde isen; ulusuna yapılacak hiçbir saldırıya kulak asma. Hangi inanç sisteminin kutsal kitabına inanıyor ve okuyorsan, iyi oku. Süzerek oku. Kemalist ruhunu satma. Beynini ruhbanlara ve din tüccarlarına kiraya verme, bu sana yakışmaz! Başkalarının sana dayattıklarıyla değil, salt kendi hür iraden ve Türk kimliğinle, inancının kutsal kitabı'nın ve peygamberi'nin öğretisiyle, bilimin aydınlığında yaşa... Senin beynini yönlendirdiğini sanan din yobazlarına prim verme! Bilmelisin ki; İslam Dini'nin, senden ibadet adına safsata uyduruk bir isteği yok. Yüce Yaratan'ın senden istediği; sadece cinsel çağrışım yapmayacak şekilde giyinmendir. İslam Dini'ne göre Erkeği ve Kadını yaratan ve Erkeğin ve Kadının tüm arzu ve engellerini bilen Yüce Allah, senden sadece bunu istiyor; tek tip bir üniforma ile sıkmabaş benzerlerini değil, türban denen görüntüyü hiç değil... Unutma; kendi toplumsal konumunu, yine kendin belirleyeceksin. "Söz dinlerse sevelim, dinlemezse uyaralım, gereğinde dövelim!" tümcesi benim düşüncem değil. Birileri hep öyle demiyor mu? Kutsal kitabın buyruğu! Hangi kutsal kitap? Neden böyle bir buyruk verilmiş? Yine o sözde kutsal kitaba göre, erkek kadından daha üstün yaratılmış. İki kadının tanıklığının bir erkeğinkine eşdeğer sayılışı bu belirlemenin kanıtı gibi! Ortaçağın tarım toplumunda yaşıyor olsaydınız o dönemin tek belirleyicisi olan dine uymaktan başka seçeneğiniz olamazdı. Ne yapalım ki, üçüncü binyılın başındayız. O nedenle de her türlü olumsuzluğa ve iç karartıcı duruma karşın konuyu us ve bilim rehberliğinde tartışmak bir gereklilik olduğu kadar görevdir de! Okyanus aşırı bir ses ne diyordu? "Dayak yiyen kadın tekvando öğrensin!" Dayaktan bezen kadın, ‘bilge’ kişinin öğüdünü tutup da tekvando öğrenmeye kalkacak olsa, bunu dayak atanın bilgisi dışında becermesi olası mıdır? Kadına dayak bir din buyruğu ise, din kaynaklı ve ortamı dinselleştirme amaçlı kimi gelişmeleri ‘özgürlük’ ya da ‘demokrasi’ gerekçesi sayabilir misiniz? Dünya’nın gelişmiş toplumlarında bile "kadına dayak" sorununun varlığı bir gerçektir. Ama bu eylemin süreğenleşmesi ve olağanlaşması az gelişmiş toplumların değişmez yazgısı gibidir.            Toplumun yarısı sayılan kadının toplumla olan ilişkisi belirleyici ana etkendir. Dayak yiyen kadın özgür bir birey ve hür yurttaş olabilir mi? Ama ekonomik ve sosyal bağımsızlığı yoksa ve tek seçeneği de, orada bile pek de iyi karşılanmayacağı ‘baba evi’ ise, dayak kaçınılmaz bir yazgıdır! Kadını topluma kazandırmanın, ona ekonomik ve sosyal bağımsızlık edindirmenin yolu da onu aydınlanma değerleri ile buluşturmaktan geçiyor, kadını toplumdan kopartıp kullaştırmaktan değil! Mustafa Kemal'in de devrim düşüncesini esinlendiği aydınlanmacı ozana, sözü Tevfik Fikret'e bırakarak yazımı sonlandırmak istiyorum: “ Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkûm etmiş demektir; hüsranına ağlasın!” “ Anaların bağrı, uygarlığın kutsal bahçesidir. En geri, en aciz, en bahtsız millet; kadınlığı cehalete kardeş edendir!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi