Halil Şahin

Halil Şahin

DOĞACAK DEVLETE GÜLÜMSÜYORUM

Osmanlı’nın son yenilgisinden sonra, ülkede ne kadar yurtsever varsa, yakalayabildiklerini İstanbul’daki Bekir Ağa Bölüğü’nde hapse tıkıyorlardı. O da ne? Herkesin acılar içinde kıvrandığı zindandaki bir köşede oturan Ziya Gökalp’in gülüp durmasına meraklananlar, sorar: Devlet battı batacak, millet sefalet içinde, ailelerimiz perişan iken sen neden için için gülüyorsun? Gülüşünü sürdürmekte olan Ziya Gökalp’ın cevabı herkesi düşündürür; “Siz batan devlet için ağlıyorsunuz. Ben doğacak devlete gülümsüyorum.” Cumhuriyet mitingleri ve ardından gerçekleştirilen sevgi ve kardeşlik mitingleri bir devrin batışının çatırtıları, ama yeni bir devrin doğuşunun ayak sesleri gibiydi. Yalnız ordunun değil, ulusun tüm yurttaşlarının durduğu yer: “Ya devletsiz ve vatansız kalacağız ya da Küçük Amerika sistemine karşı dik duruşlu davranacağız” kararlılığı değil miydi? Kendi ülkende, kendi kurduğun devletinde asi olmak, hiçbir millet, hatta hiçbir insan için kolay değil. Osmanlı Devleti’nden kopuşları tarih biliminin ışığında inceliyorsunuzdur. Ayrılıkçılar, müstevlilerin de yardımıyla Osmanlı’dan koparken, üzerinde yüzyıllarca özgür yaşadıkları vatan topraklarını, Türk Ulusu can havliyle savunmak durumunda kalmıştı. Emperyalist sömürgenlere karşı vatan savunmasının adı, Küreselcilerin kitaplarında, “Türklerin Anadolu’da Yaptığı Katliam” söz dizisiyle yer alır oldu. Rum palikaryalarının Anadolu ve Kıbrıs’ta, Ermeni Çetelerinin Anadolu’da, Fransızların Kuzey Afrika kıyılarında (Cezayir), İngiliz ve Fransızlarla, İtalyanların Çanakkale’de vb pek çok Dünya ülkesinde yer yer barbar Hıristiyanların yaptıkları katliamları evrensel tarih bilimi unutmuş değil. Bu gün de Türkiye’nin altında mayınlar patlamakta ve vatan cephesinden hemen her gün şehit cenazeleri gelmektedir. Bir yanda eli silah tutan vatan gönüllüleri cephede yurt ve devleti için çarpışırken, öte yanda makarna ve kömür paketi dağıtarak varlığını sürdürmeye çalışan ABD güdümlü AB Sömürgenlerinin emperyalist sistemi, vatanı bölebilir mi? İşbirlikçilerinin tüm gayretlerine rağmen ‘Türkiye Cumhuriyeti’ yok edilebilir mi? Türk Ulusu’nu ortadan kaldırabilirler mi? Okumuş aydını yok, çalışacak genç insanı yok, iş kuracak sermayesi yok yeni kurulmuş genç Türkiye’de uygulanan devletçilik politikalarını halka ‘kominizim’ umacısı olarak yutturmaya kalkışarak, sahip oldukları ekonomik gücü yarattıkları ekonomik krizlerle elde edenler; özelleştirme adı altında gerçekleştirilen peşkeşlerle, konumlarını tekel ve tröst haline getirebilme yolunda bir hayli yol aldılar. İktidar hırsıyla ülkede yokluğu yaratanlar; o günlerin halkçı hükümetleri değil, “5 sente muhtaç ettiler” yaygarasını koparanların ta kendisiymiş. Aynı çevreler uzun yıllar “Bu devlete vergi verilmez” sloganıyla bir yandan kazançlarına ballı kaymaklı yenilerini eklerlerken, diğer yanda devlete vergi vermek külfetinden kurtarıldılar. Kurdukları sistemin adına ‘liberal ekonomi’ ve ‘Faizsiz kazanç’ deyip dinsel inanç sömürüsüyle Dünya Sermaye Piyasasıyla boy ölçüşür hale geldiler. İktidarı ele geçirme ve iktidarın olanaklarını kullanma sürecinde de, halkın % 85’ini hızla yoksullaştırarak fakirlik alt sınırına yol aldırılırken, Dünyanın ilk yüz zengini arasına iki yılda 26 varsıl kazandırmakla övündüler. Günümüz Türkiye’sinde iş yok, para yok, su yok, ama yabancıya peşkeş çekilen toprak ve işletme çok, küresel kavrulma çok. İktidar oldular ülkede ‘küresel kıtlık’ yarattılar. Seçim öncesinde de ağlaşırlardı fakat her geçen gün siftah edemeden kepenk kapattıklarını söyleyenler cidden çoğalıyor. Kurdukları sistem; Türk Milletine esaret, yoksuzluk ve onursuzluktan başka bir konum vaat etmiyor. Sistem kendini kurtaramayacak noktaya hızla ilerliyor görünüyor. Bailey’in dediği gibi: Hiçbir şey, acıdan daha hızlı gelemez. Umut fakirin ekmeği, ama ben doğacak devlete gülümsüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi