Saime Bircan Sak

Saime Bircan Sak

Dilinizi Eşek Arısı…

Caddelerde boy boy tanıtım yazıları, Füzyon okulları, eğitim kurumları. Gözünde gözlüğe benzer bir şey küçük bir çocuk fotoğrafı. Çocuğunuzu bize verin onu eğitelim. On tane çocuğum olsa birini vermem. Ne demek Füzyon dedim. Eşim de bilmiyormuş. Ben de Fransızca sözlüğe baktım. ( Birkaç atom çekirdeğinin tek bir çekirdek halinde birleşmesi, Çekirdek kaynaşması) demekmiş. Acaba bütün çocukları bir araya getirip tek tip insan mı yapacaklar. Bilmiyorum. Bilmek de istemem. Hiç mi Türkçe sözcük kalmamış da İzmir’in içinde bir okula bu adı vermişler. Milli Eğitim bu adı nasıl onaylamış? Otobüste geçerken tabelalara bakıyorum. Tan Spoza Secret Dreams Wedding Dress. Vitrinde gelinlikler var. Demek ki burada gelinlik satılıyor ya da dikiliyor. Düğün mü yapacaksınız gelin sizi giydirelim demek mi istiyor acaba. Yoksa İngiliz alıcılara mı sesleniyor. Bize olmadığı kesin. Sözlük karıştırıyorum. Gizli Rüyaların Gelinlikleri  gibi bir şey demek istemiş. Yani böyle dese olmuyor mu? Düğün Dernek  dese örneğin. Böyle daha çok mu satıyor acaba? Trio plus solarium  bu da başka bir yer adı. Canım bunu bilmeyecek ne var. O kadar İngilizce okuduk. Bir de okullarda yabancı dil öğretilemiyor diye yakınırlar. Oysa el birliğiyle uğraşıyoruz. Tabelalar koca koca yazılmış. Gözümüze sokar gibi. Nankörlük etmeyelim. Baka baka öğrenicez. Başka yolu yok… Otobüste yanımda oturan yeni okumayı sökmüş çocuk tabelayı heceliyor. Se la Donna Vuole anlamayınca annesine soruyor: Anne bu ne demek? Annesi nereden bilsin İtalyanca yazıyı… Bilmiyorum da diyemiyor. Kuaför dükkânına benzediği için “herhalde kuaför demek” diyor. “Neden yanlış yazmış öyleyse?” Çocuk bu, soracak elbette. “İtalyancada ‘Kadın İsterse’ demek diyorum. Çocuk şaşkın “neden öyle yazmamış o zaman?” Çocuğa verecek yanıt yok. Otobüsten inip kuaföre girip İtalyanca konuşmak geliyor içimden. Ama zamanım yok. Dilini Eşek Arısı soksun diyorum. Siz hiç yabancı ülkelerde Türkçe tabela görüyor musunuz bu kadar sıklıkla? Evet bazen Döner yazıyorlar. Ama onu yazanlar o ülkede yaşayan bazı Türkler ya da Araplar. İt’s a market Hatay caddesinde bir bakkal dükkânının tabelası. Hemen yanında İt’s a pet shop hayret içinde kalıyorum. Ah bakkal amca meğer sen de İngilizce biliyormuşsun da haberimiz yokmuş. Helal olsun… Öyle ya Türkçe tükendi bitti. Ölüyorum desen bir Türkçe sözcük bulamazsın. Ne ararsan var   deseydi örneğin. İstediğin burada olmaz mı? Hadi markete alıştık, alıştırıldık. Bakkal’ın suyu mu çıktı? Düşünsek onlarca buluruz. Kemeraltı’nda dolaşırken çocuk ve bebek giysileri satan bir dükkânın önünde askıda üste giyilen penyeler var. Önünde İngilizce yazılar. Bebe giysileri de öyle “Bunlar dışardan mı geliyor? ‘Yok kendi imalatımız.’ ‘Peki neden ingilizce yazılar basıyorsunuz küçücük çocukların giysilerine?’ ‘Arz talep meselesi’ ” Yüzüme bakıyor sen de nereden çıktın diye. Bu adamla tartışılmaz ki… Daha bebekken kazıyorlar beynine İngilizceyi çocukların. Annesinin kucağındaki bebeğe ‘Bay bay!!! Diyor teyzesi. Biz baş baş derdik. Bye Bye Türkçe kitabı geliyor usuma Oktay Sinanoğlu’un  ve Feyza Hepçilingirler’in Türkçe Off kitabını anımsıyorum. Her ikisi de okunmalı. Bir böyle tümden yabancı söz dizileri var, bir de Türkçe yazılışını ezip bükerek, ya da eklemeler yaparak  dili bozanlar var. Ben bunlara Türkçe’nin ırzına geçmek diyorum. Hay dilini eşek arısı… diyorum. Örnek mi istiyorsunuz? Veysi’s Döner, Bascka, Şapcka, Eskidji, Şimdi bunlara dilini eşek arısı soksun denmez de ne denir? ‘Veysi’nin Yeri’ ‘Veysi’nin Döneri’  desen bir yerin mi eksilir? Ya buna ne demeli: Brillant Mefruşat Perde. Brillant Fransızca parlayan, parlak demek, Mefruşat arapça, döşemelik eşya demek, Perde Türkçe. Al sana bir çorba. Örnekler o kadar çok ki yaz yaz bitmez. Sokakta yürürken ara sıra da olsa Türkçe yazılara rastlıyoruz. Sanki yabancı bir ülkedeyiz de Türkçe yazı görmüşüz gibi seviniyorum. İçeri girip kutlayasım geliyor dükkân sahibini. Elibol kuruyemiş, Atıştır, Uğrak, Cici bici, Süs püs, Takı, Un Ürünleri, Örnekleri çoğaltabiliriz. Önemli olan dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak, bağımsız bir dil olarak yaşaması için bireysel ve toplumsal duyarlık geliştirmektir. Çağdaş Türk Dili Dergisinin 350. Özel sayısında Cahit Kavcar’ın Avrupa Birliği ve Türkçe konulu yazısındaki önerilerinden bazılarını burada anmak istiyorum. “ 1930’lardan 1980’lere kadar yürürlükte olan 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 21. Maddesi, çeşitli iş yerlerinin kapılarına asılacak levha ve tabelaların Türkçe olmasını şart koşuyordu. Bu yasanın uygulamadan kaldırılmış olması ve değişen şartlar durumu tersine çevirmiştir. Adı geçen yasaya yeniden işlerlik kazandırılması uygun olur.  “Türk Dilinin Kullanılmasına İlişkin Kanun” tasarısı, dil-anlatım ve konuya yaklaşım bakımından gerekli düzeltme ve düzenlemeler de yapılarak gündeme alınmalıdır.” Bu konuda yasal düzenlemeler yetmez. Basın yayın organları dilimizin doğru kullanılması, gelişip zenginleşmesi için doğru kullanıma özen göstermelidir. Yazar ve aydın kesimin bu konuda titizlik göstermesi gerekir. Nazım Hikmet’in bir mektubunda yazdığı gibi dilini sevmelidir. “Bir köylü toprağını ve öküzünü, bir marangoz tahtasını ve  rendesini nasıl severse, ben de Türk dilini öyle seviyorum” Bu konuda herkese görev düşüyor. Özellikle öğretmenlere… Aynı dergide Feridun Andaç’ın dediği gibi “ İnsan dille vardır, dille varlığının doğuşunu, düşünüşünü ortaya koyar.” E.M.Cioran’ın deyişiyle, “ İnsanın en değerli varlığı dildir; insan bir ülkede yaşamaz, bir dilde yaşar. Ülkemiz, anayurdumuz dildir; başka bir ülke yoktur.” Dilimiz benliğimizdir. Onu kaybedersek biz de kayboluruz. Dil Devriminin 85., Dil Derneğinin 30. Yılında görev ve sorumluluklarımızın bilinciyle ses bayrağımızı koruyalım, yüceltelim… Dil Derneğine destek olalım. Çağdaş Türk Dili Dergisini, bu konuda dil bilimcilerinin yazdıklarını okuyalım, okutalım.    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Saime Bircan Sak Arşivi