'Devlet Bahçeli iktidar olmak istemiyor'

'Devlet Bahçeli iktidar olmak istemiyor'
ROTA HABER Yazarı Osman ÖZSOY bugün kü yazısında Devlet Bahçeli'nin iktidar olmak istemediğini yazdı Erdoğan’ın Beştepe’deki en zor gecesi Miting meydanlarında kamuoyunun tebessüm etmesine neden olan matematiksel hesaplar yapan Devlet Bahçeli, yarınlara yönelik kendisine güldüren hesaplar yapacağına, Türk Siyasi Hayatının bugüne kadar gerçekleşmiş reel rakamlarına bakarak geleceğe dönük bir seçim stratejisi geliştirmeyi düşünmez mi acaba? Partideki yakın çalışma arkadaşları kendisine bu yönde bazı tavsiyelerde bulunmayı düşünmezler mi? Bakın bir örnek verelim... Biliyor muydunuz? 3 partinin 1991 genel seçimlerinde yaptığı ittifak, toplam oy oranlarını bir önceki seçimlere göre tam 2 kat artırmalarına neden olmuştu. Olay şuydu; 1987 genel seçimlerinde Necmettin Erbakan’ın genel başkanı olduğu Refah Partisi oyların yüzde 7’sini, Alparslan Türkeş’in genel başkanı olduğu Milliyetçi Çalışma Partisi oyların yüzde 2’sini, Aykut Edibali’nin genel başkanı olduğu Islahatçı Demokrasi Partisi oyların sadece binde 2’sini almıştı. Aldıkları toplam oy yüzde 10’u bile bulmuyordu. 23 milyon 971 bin 62 geçerli oyun sadece 2 milyon 615 bin 235’ini almışlardı. Üç parti de baraj altında kalarak tek bir milletvekili bile çıkaramadı.

 Üstelik 1987’de seçime giren parti sayısı sadece 7 idi.

7 Haziran 2015 seçimlerine girecek parti sayısı ise 31. 1991 seçimleri geldiğinde bu üç parti ittifak yapmaya karar verdi. Diğer 2 partinin adayları seçime Refah Partisi listelerinden katıldılar.

 Bu defa alınan oy yüzde 17’ye yaklaştı.

Toplam geçerli oy 24 milyon 416 Bin 666 idi. Refah Partisi 4 milyon 121 bin 355 oy aldı. Bir önceki seçime göre 3 partinin toplam oyu 2 katına yaklaşmıştı. O dönemde 450 milletvekili olan Meclis’te 62 sandalye kazandılar. O tablo, Refah Partisi’ni bir sonraki seçimde, yani 1995 genel seçimlerinde birinci parti yaptı. Erbakan’ın başbakan olduğu hükümet de o Meclis’ten çıktı. 13 yıldır iktidarda olan Erdoğan’ın CHP’yi sürekli olarak geçmişi üzerinden vurma nedeni, küçük sağ parti seçmenlerinin sempatisini kazanarak sağda yeni oluşumların önünü kesme stratejisi üzerine kuruludur. Hatta sun’i İsrail düşmanlığı, Rabia Müsameresi, Gazze istismarı ve “Eyyy Obama” efelenmeleri reel bir politik bir çıkışa değil, kendi tabanını ve küçük sağ parti seçmenlerini aldatmaya matuf bir rüzgar oluşturma esasına dayanmaktadır. Küçük sağ parti seçmenlerini altenatif bir havuzda oluşturacak yegane unsur, bölünüp parçalanmaktan kurtulmalarıdır. Oy vermeyi düşündüğü parti nasılsa barajı aşamaz endişesi, seçim geldiğinde sola karşı en güçlü sağ parti etrafında kümelenmelerine neden olmaktadır. Sağ seçmenlere güçlü bir alternatif seçenek sunulduğunda bunu hiç tercih etmeyeceklerini düşünmek, 1991 seçim ruhunu iyi analiz etmemek olur. Bülent Arınç’ın Ankara üzerinden de örneklendirdiği gibi, gırtladığına kadar rüşvet ve yolsuzluğa bulaştığı anlaşılan, içeride ekonomi balonu patlamak üzere olan, dışarıda da hiç itibarı kalmamış olan AKP’ye karşı bir alternatif oluştuğunda seçmenlerin dikkate almaması düşünülemez. MHP, Saadet, BBP ve oy oranı düşük diğer sağ partilerin ittifak yaparak seçime girmeleri, toplam oy oranlarını yüzde 20-22 eşiğine kadar çıkarabilir. Böyle bir tablo siyasetin hikayesini yeniden yazdırır ülkemizde... Demokrasiyi güçlendirir, siyaset dışı arayışların önünü keser. Mevcut siyasi konjonktürde Erdoğan’ın uykusunu kaçıracak olan tek konu da budur. Böyle bir ittifakla seçime girildiğinde Kaç-Ak Sarayın altın yaldızlı sütünları gözünebir zindan gibi görünecek, bugüne kadar yapılan

 HUKUKSUZ İŞLERDEN HESAP SORULMA ENDİŞESİ

Uykularını kaçıracaktır... Bu hesaptan zaten kaçış yok da, olsa olsa hızlandıracaktır. İçine kapandığı saray İN’e dönecektir. Erdoğan’ın 400 vekil istediğine bakmayın. Ya sağ partiler arasında ittifak olursa, ya da HDP yüzde 10’u geçerse kabusu en büyük endişe kaynağıdır. Onun derdi 400 değil, 276’yı bulmaya çalışmaktır. Şahsen ben, Devlet Bahçeli’nin bir koalisyonla bile olsa iktidara ortak olmak gibi bir heyecan taşıdığı izlenimi taşımıyorum. İttifaktan kaçma nedeninin de bu olduğu düşüncesindeyim. Ya oy patlaması yaparsak korkusu yaşadığını düşünmek bile çok abartı olmaz. 2001 krizini koalisyon ortağı olarak iktidardayken yaşamış olmasının kendisini ürküttüğünü ve iktidarda olmadan Meclis’te bulunarak idare-i maslahat yaptığını düşünüyorum. Uzun yıllar Deniz Baykal da böyle yaptı. Meclis’te olmayı ve CHP’nin lideri olarak kalmayı yeterli gördü. Devlet Bahçeli’yi bu atmosferden kurtaracak tek şey parti yönetimindeki arkadaşlarının İKTİDAR HEYECANI taşıyarak kendisini motive etmeleridir ki, bunun için kalan süre de sadece 10 gündür... Erdoğan’ın artık Türkiye’ye yük olduğunu düşünüyorlarsa, yapmaları gereken şey, seçmenlere karşı YÜKÜN ALTINA GİRECEK İRADE göstermeleridir. Muhalefetin şu an ki tablosunda bunu görebilen var mı? Seçmen üzerine düşeni belki yapacak da, tabi ki, siyasi lokomotiflerin hareket etmek gibi bir niyeti olursa... Seçmen, devamlı surette birlikten yana tavır koymuştur. Gösterin alternatif tabloyu, seçmene güvenin... Asla mahcup etmeyecektir.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.