Halil Şahin

Halil Şahin

BUNLARIN HESABI SORULMALI


Herkes bir şeylerin hesabını soruyor. Osmanlı Devleti’ni parçalayanlar ve ortadan kaldıranlar, kendilerine engel olmaya kalkışan Türk ulusalcılarından hesap soruyor. Aradan zaman geçirmeksizin ilk buldukları fırsatları acımasızca değerlendiriyorlar.

Bir avuç Ermeni; millet olabilmek, devlet olabilmek için; senaryolarını olmayan bir hayali katliamı temel alarak hesap sormaya kalkışıyor. Peki, şu yakın tarihte meydana gelen ve Türklere yapılan katliamların hesabı ne zaman sorulacak?

Katliamlar nedeniyle olan göçlerin ilk dönemi, 1804 yılında Sırplara isyan ile başladı. Semendire’ye bağlı yerlerde Türklere karşı girişilen katliamdan kaçanlar, Rumeli ve Bosna-Hersek’e göç etti. 1826’da yapılan Akkerman Antlaşması ile 150 bin Türk, Sırbistan’dan göç etmek zorunda kaldı. 1867 yılında Sırpların zulmünden kaçan 150 bin civarında Boşnak da Türklerle birlikte Anadolu’ya göç etti. Yine 1908- 23 yılları arasında 300 bin, 1923-33 yılları arasında da 350 bin Türk

Sırbistan’dan göç etti. Göç edenlerin bir kısmı ise yollarda hastalık ve açlıktan oldu. Bunlar tehcir değil de nedir?

Yunanistan’dan Türkiye’ye ilk göçler 1820 yılında Mora isyanıyla başladı Avrupa’dan gelen gönüllü askerlerle Rum çeteciler, Teselya ve Ege adaları ile Mora’da oturan Türk ve Müslüman halka zulmederek 32 bin Müslüman Türkü öldürdü. Rusya ile İngiltere arasında yapılan anlaşma ile 1826 yılında bağımsız Yunan devleti kuruldu ve Müslüman halkı öz vatanlarından çıkarma kararı aldılar. Türkler yüzyıllarca yaşadıkları coğrafyadan sürüldü. Mora’nın ardından Girit’te de 1864 yılında Rumların sivil Türk halkına karşı katliamlara girişmesi üzerine, bu bölgeden Anadolu’ya ve İstanbul’a 60 bin kişi göç etti. İlk Dünya Savaşı’ndan sonra da Yunanistan’daki Türklerden bir kısmı, Anadolu’ya

kaçmak zorunda kaldı. Kurtuluş Savaşı’nı takip eden Lozan Antlaşması hükümlerine göre yapılan mübadelede ise Türkiye’ye 1923-1933 yılları arasında 384 bin kişi geldi. Göçler, 1934-1960 arasında da devam etti ve 23 bin 788 kişi daha Türkiye’ye geldi. 1960-1970 arasında ise 20 bin kişi Yunanistan’dan Türkiye’ye yerleşti. Bunlar tehcir değil miydi?

Rusların 1828’de Tuna’yı aşarak Edirne’ye dek gelmesi ve Bulgarları Türklerin üzerine saldırtması sonucu 30 bin Türk, Anadolu’ya göç etti. 1876’da Rusya, Almanya ve Avusturya tarafından Balkanlar bölündü.

Avusturya, Bosna-Hersek’i aldı, ayrıca Bulgarlar ve Sırplara, Rusya korumasında bağımsızlık verildi. Aynı yıl Bulgarlar, Türklere karşı şiddet hareketlerine girişti. Binlerce Türk, Edirne, İstanbul ve Anadolu’ya göç etti. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra yapılan Berlin Antlaşması ile Bulgaristan Devleti’nin kurulması kabul edilmesinden sonra, 1876-1878 yılları arasında 200 bin Türk, Edirne ve civarına kaçarak kurtuldu. Sonraki yıllarda ise 300 bin göçmen, Rumeli’den Anadolu’ya geçti. Kuzey Bulgaristan’dan göç eden bir kısım Türk ise Rodoplar’da uğradıkları silahlı saldırılarda ağır kayıplar vererek Türkiye’ye gelebildi.

Arşivlerde, 1885-1923 yılları arasında Bulgaristan’dan Türkiye’ye 500 bin kişinin göç ettiği belirtiliyor. 1923-1933 yılları arasında ise göç edenlerin sayısı 101 bin civarındadır. Yine Bulgaristan’dan 1934-1960 arasında 272 bin 971 kişi, 1968-79 yılları arasında da Bulgaristan’dan Türkiye’ye 116 bin 521 kişi Türkiye’ye göç etti. Bulgaristan’dan son göç hareketi ise; 1989 yılında Bulgar hükümetinin, burada yasayan Türkleri, Türkiye’ye göçe zorlamaları ile başlatıldı. Göçmenler kitleler halinde trenlerle Türk sınırına bırakıldı. Bu dönemde 64 bin 295 aileye mensup 226 bin 863 kişi serbest göçmen olarak Türkiye’ye geldi. Bu tarihten itibaren 1995 yılına değin de aralıklı olarak gelen serbest göçmenlerin sayısı 73 bin 957 kişiye ulaştı. İşte bunlar da, resmen yapılan tehcirin en alâsıydı…

Romanya toprakları, Osmanlı idaresindeyken, Besarabya ve Kırım’dan on binlerce Türk buraya yerleşti. 1806-1812 Osmanlı-Rus savaşlarında, Rus ordularının Tuna’yı aşarak Şumnu’ya dek ilerlemesi üzerine bu bölgede yaşayan Türkler göçe zorlandı. Şumnu ve Dobruca civarından, 1812 yılından sonra 200 bin Türk, Anadolu’ya göç ederek başta Eskişehir olmak üzere çeşitli bölgelere yerleştirildi. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra Besarabya’nın Rusların eline geçmesi Dobruca’nın ise Rumenlere bırakılması üzerine Türklerin göçü yeniden başladı. O yıllarda Dobruca’dan 80 bin civarında Türk, yurtlarını terk ederek Anadolu’ya yerleşti. 1923’ten sonra, Dobruca’dan yeni göçler başladı. 1923-1933 arasında 33 bin 852 kişi göç etti. 1934-1960 yılları arasında ise Romanya’dan göç edenlerin sayısı 87 bin 476’ya ulaştı. Yugoslavya’dan toplam 77 bin 431 aileye mensup 305 bin 158 kişi göç ettiği, resmi kayıtlarda yer alıyor. Yugoslav idaresinin baskıları sonucu, 1946-1968 ve 1971 yıllarını kapsayan göçlerde; özellikle Üsküp, Prizren ve Sancak Bölgesi’nde yaşayan Türk, Boşnak ve Arnavutlar, evlerini ve mallarını cüzi fiyatlara satarak Türkiye’ye gelmek zorunda bırakılmışlardı. Bu tehcirin de hesabı mutlaka bir gün görülecek, fakat

ne zaman?

Artık zamanı geldi de geçiyor bile: Şu Ermenilerin, geçmişte yaptığı tüm katliamların hesabı sorulmalıdır. Eğer Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler, “Biz Dünya devletiyiz” diyorlarsa, bunu kanıtlamak durumundadırlar.

ABD Başkanı Ronald Reagan’ın hukuk danışmanlığını yapan Bruce Fein; sözde Ermeni soykırımı iddialarını değerlendirerek, Ermenilerin bu iddialarının son derece asılsız olduğunu söylüyor ve Reagan’ın başkan olduğu 1981′de bu konunun Beyaz Saray tarafından araştırıldığını ve iddiaların asılsız olduğunun belgelendiğini söylüyor.

Biz O’nu yalancı tanık olarak tutmadık ki, ama adam dürüstçe konuşuyor: “Osmanlı İmparatorluğu’nun azınlıklara karşı özen gösterdiği gerçeğini unutmamak gerekir. Azınlıklar, kendi dini özgürlüklerini ve hayatlarını son derece rahat bir şekilde sürdürdü.

Buna karşın Ermeni terör çeteleri I. Dünya Savaşı sırasında Fransa ve Rusya ile birlikte Osmanlıları öldürdü. Bu rakamın 2 milyon civarında olduğu bir gerçek. Ermeni kayıplarının ise 500 bin civarında olduğu araştırmalarla kanıtlandı.

Osmanlı da en önde gelen teba iken, kendi devletine olan ihanetlerine karşın devlet kendisini savunmak durumunda kaldı. Günümüzde özellikle ABD’de yaşayan Ermeniler, soykırım yalanı ile büyük getiri sağlıyor. ABD yönetimi de, büyük paralar döndüğü için Ermenileri karşısına almak istemiyor. Ermeniler ısrarla kendi arşivlerini açmıyor. Çünkü yıllardır soykırım yalanı ile dönen getirimi kaybetmek istemiyorlar. Arşivler açıldığı anda gerçek ortaya çıkacak.” Diye korkuyorlar.

Sözde Ermeni Yalanları; Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinde, İsviçre Mahkemelerinde görülen Perinçek Davaları ile çöpe atıldı.

O davarlın görüldüğü demde,  Dünya’nın dört bir yanında “Sözde Ermeni Soykırımı” ile ilgili onlarca panel-konferans düzenlendiği ve bunların ana sponsorlarının da HSBC ile British Airways ve Aksa Sigorta gibi, bizim ülkemizde bizden elde ettikleri para ile bize karsı sözde ermeni soykırımını destekleyen kuruluşlar olduğu gözlemlendi.

O halde, en kısa zamanda; bize bu zulmü reva gören hsbc hesaplarınızı kapatmalı ve advantage kartları iptal edilmelidir. Aksa Sigorta poliçeleri yırtıp atılmalıdır. Ülkemizde yaptıkları yatırımlar gözden geçirilmeli. Devlet eğer Tam Bağımsız Türk Devletiyse, Türk’e uygulanan tüm katliam ve tehcirlerin hesabı sorulmalıdır. Kimse duyarsız kalmamalı. Bu vatan bizim, unutmayın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi