Saime Bircan Sak

Saime Bircan Sak

Aylak Adam’ın izinde Anayurt Oteli’ne Yolculuk

Bereketli Aydın ovasının pamuk, tütün, incir, üzüm, zeytin gibi ürünlerini  İzmir’e taşımak için İngilizler tarafından yapılan demir yolundan trenle yola çıkıyoruz. İzmir Konak Meydanı Kitap Okuma grubu düzenledi bu geziyi. Güneş henüz aydınlatıyordu yolumuzu. “Dağlarından yağ, ovalarından bal akan memleket”  dedikleri kadar var. Yol boyu şeftali, mandalina, portakal, zeytin, incir ağaçları peş peşe dizilmiş. Yeşilin açıklı koyulu tonları göz dinlendiriyor. Neşeyle kahvaltımızı yapıyoruz. Nazilli’ye gitme heyecanı bir gece önceden uyutmuyor beni. Aylak Adam’ı yeniden okumaya başlıyorum. Sanki Anayurt Oteli’nde Yusuf Atılgan bizi bekliyormuş gibi bir his var içimde. Zaman zaman Aylak Adam’dan başımı kaldırıp doğayı seyrediyorum. Nazilli’yi çocukluğumdan bilirim. Sümerbank basmasıyla çocukluğumda tanıştım. Annem çok dikiş dikti o basmalarla bizleri de giydirdi, başkalarını da. Dedem her İzmir’e gelişte ayakkabı alırdı Sümerbank’tan. ‘Sağlam oluyor’ derdi. Basmalar da serin tutar, yakmaz, terletmez. Derken yolun iki tarafında uzanan pamuk tarlalarını görüyoruz .  Saat on birde istasyonda Belediye Kültür ve Sosyal İşlerden sorumlu Fatih Demir yüzünde kocaman bir gülümsemeyle karşılıyor bizi. Yabancı bir yerde karşılanmak ne güzel… Belediye başkanlığına gidiyoruz. Kısa bir nezaket ziyareti yapıyoruz. Konak Meydanı Okuma Grubu adına emekli Kütüphane Müdürü ve grubun kurucusu Talat Aydilek, yazar Cem Seyhun Ünbay, o yörenin insanı yazar Aslan Buğgaycı İzmir Saat Kulesi’nin şirin anmalığını sunuyorlar başkan Sayın Haluk Alıcık’a. Atatürk’ün 9 Ekim 1937 tarihinde  Nazilli Basma Fabrikasını açmak için bindiği GIDI GIDI vagonuna binip tarihi konuşmasını ve altın anahtarla fabrikayı açtığı binayı görüyoruz.  Vagon onarım geçirmiş, ama asıl orijinal olan bir köşede onarılıp canlandırılmayı bekliyor. Çok heyecan verici bir yolculuk. Sevimli makinist Necati Beyle fotoğraf çekiliyoruz. Bu trenin günde 17 kez fabrika içinde gidip geldiğini, öğrencileri, işçileri, görevlileri taşıdığını öğreniyoruz. Yapımına 1935 de başlanıp 1937 de hizmete giren bu fabrika 400 dönümlük araziye Ruslar tarafından kuruluyor 6 milyon liraya mal oluyor. Bu para üretilen narenciye ile ödeniyor.  Yapımı 18 ay süren fabrika 120 Sovyet mühendis ve 4000 e yakın işçinin gece gündüz çalışmasıyla ortaya çıkarılıyor. Önce Nazilli’de pamuk istasyonu kuruluyor. İstasyonda yapılan ıslah çalışmaları sonucunda 28 adet pamuk çeşidi tescil ettiriliyor. Üretimin artırılması çalışmaları yapılıyor. Modern tohum üretim makinaları alınıyor. Burası yalnızca üretim yapılan bir fabrika değil. Aynı zamanda modern bir yaşam alanı. İşçilerin huzur içinde çalışabilmeleri için lojmanları ve çocuklar için kreş ve ilkokul var. Aynı zamanda bir kültür yuvası, 700 kişilik sineması, konser, tiyatro , balo salonu, spor sahaları, yüzlerce çam ağacı bulunuyor. Venezüella Devlet Başkanının Türkiye’den gelen bir heyete “Bana Atatürk’ün Sümerbank modelini anlatın” dediğini öğreniyoruz. Peki şimdi ne kaldı o dünyaya örnek olan Fabrikadan?. Kocaman bir boşluk. Terk edilmişlik. 1980 sonrası yanlış ve yanlı ekonomi politikaları yüzünden KİT’ler bile isteye zarar eder duruma düşürülüyor. Sonra da özelleştirme adı altında yok pahasına satılıyor. 2009 da Nazilli Basma Fabrikası  da Adnan Menderes Üniversitesine devrediliyor. İçimiz yanıyor. Ülkemize, emeğe yapılan bu haksızlık karşısında ne söyleyeceğimizi bilemiyoruz. Yol boyunca Anayurt Otelini Yusuf Atılgan’ı düşünürken nerelere savurdu beni acı gerçekler. 8 Aralık 2002 de Azra Akın Dünya Güzeli seçildiğinde üzerinde Cemil İpekçi’nin tasarımı olan Nazilli Basmasından bir elbise varmış. Anadolu’nun renk ve desenlerini yansıtan elbise “En iyi giysi” seçilmiş. Ondan sonra bize dayatılan “zeytinyağlı yiyemem aman basma da fistan giyemem aman” türküsüyle gülüp oynayışımız, Amerikan yardımı vita yağlarına, Amerikan bezine yönelişimiz  traji komik bir algı yönetimi. Bethoven dinleyerek çalışan, sinemada film izleyen, tiyatroyla uğraşan, spor yapan  işçiler, 6 ayda bir halka ıskarta basma dağıtan bir işletme. Dedelerimiz, babalarımız yıllarca giydi o çizgili Sümerbank pijamalarını. Şimdikiler Avrupa’ya, Amerika’ya giysi almaya gidiyorlar. Dünyanın bir numaralı tekstil ihracatçısı olabilecekken düştüğümüz durum yürekler acısı. Köy Enstitüleri, Sosyal Fabrikalar, Halkevleri, Uçak Sanayi, Demiryolu gibi dev projeler ABD istekleri doğrultusunda bir kenara itilmiş, Özelleştirme politikalarıyla çürümeye bırakılmış. İçimizin yangınını biraz olsun dindiremeden nefis ayran eşliğinde Nazilli pidelerinden doyuncaya kadar yiyoruz. Hatta fazlasıyla. Özellikle tahinlisi harika. Tarihi Arpat Kulesini ve Konağı gördükten sonra restorasyonu bitince yeniden gelmeyi dileyerek Anayurt Oteline gidiyoruz. Ankara Palas olarak yapılan ve ünlenen otel Ömer Kavur’un yönettiği 1986 da  Anayurt Oteli filminin çevrildiği bina, bugün Etnografya Müzesi olarak düzenlenmiş. Sümerbank Basma fabrikasından kalanlar birkaç iplik ve dokuma makinası, yüzlerce basma deseni, ilk ve son dokunan kumaş örneği. Fabrikanın açılışını konu alan bir kısa film ve o günün gazetesi. Halkın Atasına gösterdiği sevgi ve coşku görülmeye değer. Kurtuluş savaşında kahramanlıkları bilinen efelerin canlandırılması. Bahçesiyle odalarıyla güzel bir düzenleme olmuş. Merdivenleri çıkarken Zebercet’i, Bahçede çamaşır asan Serra Yılmaz’ı gözümüzde canlandırıyoruz. Yine de Anayurt Oteli filmini anımsatan bir belge yok binada. Hiç değilse odanın biri bu filme, romana, yazara ayrılsaydı diye söylemeden edemiyoruz. Sanata, edebiyata, sanatçıya saygı için. Hangimiz unutabildik, Zebercet’i başarıyla canlandıran Macit Koper’i, Serra Yılmaz’ı, Şahika Tekant’ı… Yapıtlarıyla yazın tarihinde bir mihenk taşı olan Yusuf Atılgan’ı bu müzede yaşatmak gerekir diye düşünüyorum. Bu duygularla Nazilli İlçe Kütüphanesini ziyaret ediyoruz. Yine trenle uçun kuşlar uçun İzmir’e doğru diyerek dönüş yoluna giriyoruz. Geziyi düzenleyen Konak Meydanı okuma grubuna, bizi çok iyi ağırlayıp gezdiren ve bilgilendiren sayın Fatih Demir başta olmak üzere tüm ekibe Nazilli Belediye Belediye Başkanı sayın Haluk Alıcık’a içten teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılar diliyoruz. 8- Aralık 2017 Saime Bircan Sak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Saime Bircan Sak Arşivi