AKÜ Çay MYO'da Osmanlı Kültür Mirası Tanıtım

AKÜ Çay MYO'da Osmanlı Kültür Mirası Tanıtım

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Çay Meslek Yüksekokulu (MYO) ev sahipliğinde Çay Belediyesi’nin destekleriyle “Osmanlı Kültür Mirası” başlıklı, 2 gün süren bir etkinlik düzenlendi. Çay MYO bahçesinde fidan dikimiyle başlayan ilk gün etkinlikleri kapsamında AKÜ Eğitim Fakültesi öğretim üyesi ve Çay MYO Müdürü Doç. Dr. Celal Demir ile AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi ve Sinanpaşa MYO Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Karazeybek tarafından 2 ayrı sunum yapıldı. “Kültürümüzde Osmanlı Türkçesi ve Alfabesi” konulu sunum yapan Doç. Dr. Celal Demir, 21 Mart ve onu takip eden haftanın “Türk Kültürü ve Türk Toplulukları Haftası olduğunu belirterek, Osmanlı kültürünü tanıtım etkinliklerini bu hafta münasebetiyle düzenlediklerini söyledi. Konuşmasında Türk Dilinin tarihi gelişimi üzerinde duran Demir, 15. yüzyılla birlikte İstanbul’un alınması, devletin sistemini oturtması, edebiyata, sanata ve bilime önem verilmeye başlanması, milletin artık oturup düşünmeye başlamasıyla gelişen Türkçe’ye, “Osmanlı Türkçesi” dendiğini belirtti. Demir sözlerine şöyle devam etti: “Arapça ve Farsça’dan giren kelimelerin yavaş yavaş yerleştiğini ve artmaya başladığını görüyoruz. 15. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına, ‘Genç Kalemler Hareketi’ne kadar devam eden Türkçe’ye ‘Osmanlı Türkçesi’ adını veriyoruz. Osmanlı Türkçesi, görüldüğü gibi Osmanlı devletiyle birlikte varolmuş bir Türkçe değildir. Eski Anadolu Türkçesi de kısmen Osmanlı Türkçesi’dir ya da Osmanlı devletinde konuşulan, yazılan bir dildir. Osmanlı Türkçesi, Türkçe’nin tarihi gelişimi içerisinde 400-450 yıllık bir dönemi kapsıyor. Kültür hayatımızdaki sanat eserlerinin, resmi açıklamaların ve devlet belgelerinin yazıldığı ilk yazı dilidir”. Osmanlı Türkçesi’nin bir yazı dili olduğuna vurguda bulunan Demir, bu ağır, ağdalı dilin halk arasında konuşulmadığını da sözlerine ekledi. Bu alfabeye bazı kesimler tarafından Arap kökenli Türk alfabesi, Kur’an yazısı, Arap alfabesi, eski yazı şeklinde isimler verildiğini söyleyen Doç. Dr. Demir, Türklerin geçmişten bu yana kullandıkları alfabelerle ilgili de bilgiler vererek, “Bu alfabeyi kabul edip, kültür hayatımıza kazandıranlar Osmanlılar değil. Osmanlılardan çok daha önce Karahanlılar Devletinde bu alfabe kabul edilmiş; Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Devletinde ve beyliklerde de bu alfabe kullanılmış. Daha Osmanlı Devleti yokken yazılmış en önemli eserlerden biri olan Divan-ı Lugat-ı Türk, Kutadgu Bilig de bu alfabeyle yazılmıştır. Bu nedenle bu yazı diline Osmanlı alfabesi demek doğru değildir” dedi. Yrd. Doç. Dr. Mustafa Karazeybek ise “Osmanlı’da Vakıflar” konulu sunumunda, “Osmanlı kültüründen, İslam âleminin geçmişinden bahsediyorsak kesinlikle vakıfların çok ayrı bir yeri olduğunu bilmek gerekir. Osmanlı medeniyetinin bel kemiğini oluşturan en temel unsurlardan bir tanesi kesinlikle ‘vakıf’tır. Vakıfı konuşurken algımızdaki sınırlar çerçevesinde düşünmemek gerekir. Osmanlı, gerçek bir vakıf medeniyetidir. Bir devletin temelini attığınızda o devletin büyümesi, güçlenmesinde devletin teşkilatı, yapılanması, ordu sistemi gibi birtakım hususlar akla gelebilir ama unutmayalım ki, bir devletin orta çıkmasında toplumu şekillendiren unsurlarla doğrudan alakalıdır, Osmanlı toplumunu şekillendiren unsurlarsa öncelikle vakıflardır” dedi. “Vakıf”ın anlamının “bir malın maliki tarafından dini, içtimai ve hayri bir gayeye ebediyen tahsis edilmesi” olduğunu belirten Karazeybek, “daha basit bir ifadeyle kişiler tarafından herhangi bir malın, bir değerin belli amaçları gerçekleştirmeye, birtakım hizmetleri görmeye yönelik tahsis edilmesidir” diye konuştu. “Vakıf”ın Osmanlı sisteminde neleri etkilediği üzerinde de duran Karazeybek, tekke ve zaviyeler ile derbentlerin de tamamıyla vakıf sistemi çerçevesinde kurulan, faaliyet gösteren ve hizmet veren kurumlar olduğunu söyledi. Yrd. Doç. Dr. Karazeybek şunları söyledi: “Osmanlı’da köylerin, şehirlerin kurulması ve yapılanması doğrudan vakıf sistemi içerisinde oluşturulan dini müesseselerle alakalıdır. Osmanlı devletindeki en önemli hususlardan bir tanesi dini duygulardır, dini hayattır. Bu nedenle bir şehirde mahallelerin oluşması aşamasında ilk yapılan şey ya mescittir ya camidir. Dini müesseselerin etrafında da mahalleler oluşur, pazar oluşur. Büyükşehirlerin yapılanmasındaki en önemli şeylerden biri ise vakıf sistemi içerisinde faaliyet gösteren külliyelerdir. Külliyelerin merkezinde bir ibadethane, onun etrafında medresesi, şifahanesi, imareti, hanı, hamamı vardır. Külliyeler, bir toplumda yaşayan insanların ihtiyaçlarının tamamını karşılamaya yönelik bir teşekküldür.” Osmanlı eğitim sisteminde de mektep ve medreselerin kişiler tarafından yaptırılıp, vakfedildiğini de sözlerine ekleyen Karazeybek, “Burada hizmet veren kişilerin maaşları da vakıf tarafından karşılanır, öğrencilerin kalacağı yurtlar da yine vakıf tarafından oluşturulur, yemek masrafı vakıf tarafından karşılanır. Osmanlı’da vakıf sistemi içerisinde bir kişinin ilme talip olması yeterlidir, herhangi bir harcama da bulunmasına gerek yoktur” diye konuştu. MYO bahçesinde devam eden etkinlikte misafirlere şerbet, güllaç ve macun ikramında bulunulması suretiyle Osmanlı kültür mirasıyla ilgili farkındalık oluşturulmaya çalışıldı. Kütahya mehter takımının gösterisi ile ilk gün programı sona erdi. Etkinliğin ikinci gününde ise halk oyunları gösterisi, Osmanlı dönemi müzik dinletisi ile ata sporu olan okçuluk gösterisi yapıldı. Etkinliklere Çay Kaymakamı Selim Palamut, Garnizon Komutanı Yzb. Ferit Kahriman, Belediye Başkanı Hüseyin Çağrı, ilçe protokol üyeleri, MYO öğretim elemanları ve öğrencilerinin yanı sıra Çay halkı katıldı.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.