Akkoyun TRT'de konuştu

Akkoyun TRT'de konuştu

Almanya Federal Meclisi'nin Sözde Ermeni Soykırım İddialarını Gündeme almasına dair TRT Antalya Radyosu'nun hazırlayıp sunduğu Akdeniz'in Sesi Programına 2 Haziran 2016 Perşembe günü telefon bağlantısı ile katılan Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Turan Akkoyun bilimsel açıklamalarda bulundu. Olayın, 2016 yılı itibariyle 101 yıl önce yaşanmış olayların kurgulanması ile oluşturulan Ermeni Soykırımı Yalanı uluslararası arenada Türk Milleti ile Türkiye Cumhuriyeti Devletine dikte ettirilmeye çalışılan siyasi bir konu olduğuna işaret eden Doç. Dr. Akkoyun; -1915 yılında yaşanan olayları; -Ermenilerin iddiaları; -Bu olayların son yıllarda sürekli gündeme getirilmesinin sebepleri; - Almanya ve çevre ülkelerde yaşayan Türkler, Türk Dernekleri ve Türk-Alman Dayanışma Platformu öncülüğündeki protestoları; - Almanya’nın bu asılsız iddiaları gündeme getirmesi ve zamanlaması; -Uluslararası ilişkiler açısından değerlendirmeler yaptı. Meselede Türk Milleti taraf değildir olmamalıdır, taraf kabul edilecekse mağdur, mazlum konumunda bulunmalıdır. Ancak Türklüğün tarihteki yalnızlığı, burada da kendisini göstermektedir. Soykırıma maruz kaldığı iddia edilen Ermeniler, 1878 Berlin Antlaşmasına kadar sekiz yüz yıl boyunca, daha kimseden görmedikleri itibarı Oğuzlardan yani Selçuklu, Beylikler ve özellikle çok uluslu yapısıyla dünyaya örnek olan Osmanlılardan görmüşlerdir. Belirtilen antlaşma sonrasında Osmanlı Devleti’ni planlarına engel gören Emperyalist güçler Anadolu, Kafkasya’da kendilerine hizmetkar unsur olarak Ermenileri görmekte gecikmediler. Emelleri, hedef unsurlardan karşılık bulmuştur. Zamanın hükümdarı II. Abdülhamit izlediği politika ile emperyalizmin uygulamasını bir miktar öteleyebilmiştir. Ayrılıkçı ve şiddete dayalı faaliyetlerle Ermeniler, büyük devletlere alet olmuşlar, maalesef olmaya devam etmektedirler. Birinci Dünya Savaşına dahil olunduğunda Ermeniler sadece cephede değil, cephe gerisinde asayişi temelinden sarmış, insanlığı utandıracak eylemleri gerçekleştirirken şüphesiz düşman, büyük devletlerce teşvik edilmiş, gerekli siyasi, diplomasi desteği almışlardı. Osmanlı yönetimi her hangi bir önleme girişmeden Ermeni Patrik, mebus ve cemaatin önde gelenlerine "Ermenilerin Müslümanları arkadan vurmaya devam etmeleri halinde gerekli tedbirleri alacağı" yönünde ikazda bulundu. Bunu bir zafiyet olarak görmüş olacaklar ki olaylar kesileceğine, daha da şiddetlendi. Bunun üzerine 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komiteleri kapatılarak, yöneticilerinden 2345 kişi devlet aleyhinde faaliyette bulunmak suçundan tutuklandı. Bu şartlar altında 27 Mayıs 1915 tarihinde kabul edilen kanun, verilen emirlerle 1 Haziran 1915 tarihinde yürürlüğe girdi. Ermeniler, savaş sonuna kadar Osmanlı coğrafyasında yer alan Suriye’ye sevk ve iskan edildiler. Bu uygulamanın tek sorumlusu yüzyıllardır huzur ve güvenli yaşamlarını borçlu oldukları Osmanlı Devleti’ni arkadan hançerleyen Ermenilerdir. Yoksa savaşın bütün şiddeti ile sürdüğü günlerde böyle bir hadiseye ne zaman, ne de imkan vardır. Sözde “Ermeni Soykırımı” uzunca zamandır batılı devletlerinin siyasi gündemindedir. Bütün bunlara mukabil hukuk cephesinde hiç gündeme getirilmemiştir. Hukuken Türklüğün, bu meselede hakkı ortadadır. Uluslararası Hukuk alanında böyle bir teşebbüste bulunulmaması haklılığımız açık göstergelerinden birisidir. Bugün kamuoylarında gündemde tutulmaya çalışılan soykırım yalanı, Türkiye ile ilişkilerini sürdüren ülkelerce de dikkate alınmıştır. Zira ülkemizin her dönemde belli bir ağırlığı bulunmaktadır. Ağırlığı arttığı dönemlerde, bu husus daha da öne çıkarılmaktadır. Almanya’daki gelişmelerde bunun en güzel örneğidir. Türkiye ile Almanya arasında ilişkilerin bundan olumsuz yönde etkilenmesi kaçınılmaz görünmektedir. Gerek mülteci antlaşması, gerekse terörle mücadele konularında Almanya elini kuvvetlendirme görüntüsü vermektedir. Almanya'nın muhtemel parlamento kararı, güven sıkıntısını derinleştirecektir. Milli Mücadele'de ne kadar etkili olduğunu bugün çok daha iyi anladığımız protesto gösterileri önemlidir. Haklılık yolundaki kıvılcımlar ateş olarak geri dönmekte, geleceği şekillendirmektedir. Protestolar milli davalarımıza katkı sağlayacaktır. Unutmayalım ki yirmiden fazla parlamento ve kuruluş; asılsız Ermeni iddialarını destekleyen kararlar almıştır. Buna cüret demek daha doğrudur. Açıkça düşmanlık sayılabilir. Bu çözüm değil çözümsüzlüktür. Rusya başta olmak üzere; Türkiye ile Avrupa'nın çatışmasından medet umanlar bununla da yetinmeyecektir. Türkiye Cumhuriyet öncesine uzanan bir zamandır Batı ile yürüme gayretindedir. Batının buna karşı çıkmadığı ortadadır. Diğer taraftan, tasarı geçerse Türkiye - Ermenistan ilişkilerinin düzeltilmesine de bir katkı sağlamayacaktır. Dogmatik bir şekilde söz konusu meseleyi tartışmaya dahi yanaşmayan Ermenistan'ın bazı devletlerin aldığı bu çeşit kararlar neticesinde tutumu daha da kemikleşmekte ve iddiaları tekrarlanan boş bir söylem halini almaktadır. Bilimsel açıdan bakıldığında rasyonel bir çözümün önü kapanma noktasına gelmiştir. Canlı Yayın bağlantısı vesilesiyle Doç. Dr. Turan Akkoyun, Ermenilerce katledilenleri ve vatan-millet uğruna hayatlarını feda eden bütün şehitlerimizi rahmetle anıp, programı hazırlayıp, sunanlara ve dinleyicilere teşekkür ederek konuşmasını tamamlamıştır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.