Turan Akkoyun

Turan Akkoyun

AFYONKARAHİSAR'A ADANAN BİR ÖMÜR: ABDULLAH MAHİR ERKMEN

Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörlüğünce organize edilen Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü Başkanlığınca hazırlanan, 27 Kasım 2014 tarihinde Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Abdullah Mahir Erkmen'i Anma Konferansında sunulan "Afyonkarahisar'a Adanan Bir Ömür: Abdullah Mahir Erkmen" başlıklı sunumun metnidir. Dumlupınar Mh. Ordu Bulvarı no. 34 de ikamet etmekte iken 14 Kasım 1978 tarihinde kalp yetmezliği sebebi ile vefat eden Abdullah Mahir Erkmen, Asri Mezarlık 1/8 Orta parsele defn edildi. Aslına bakılırsa arkasında tam anlamıyla bir tarih götürdü. - Meslek hayatına eğitimci olarak başlayan, 17 Teşrin-i Evvel 1334-11 Temmuz 337 tarihleri arasında Rehber-i İrfan ve Numüne Mektebi muallimliğinde bulunmuştur. 9 Eylül 338 den 2 Teşrin-i Sani 38 e kadar Mektep Müdür Muavinliği görevinde bulunmuştur. 20 Teşrin-i Sani 39 görevinden istifa etmiştir. - Afyon basınının duayeni - Sözbirliği Gazetesinde yazarlığa başlamış - Zafer Gazetesinin kurucusu ve başyazarı - Haber Gazetesinin kurucusu ve başyazarı - Sonhaber Gazetesinin Sahibi ve başyazarı - Duyum Gazetesinin Sahibi ve başyazarı - Afyon'da Haber Gazetesinin Sahibi ve başyazarı - Yeni Kale Gazetesinin destekçisi - CHP Belediye Reisi Aday Adayı - 1946 seçimleri CHP Milletvekili adayı - Türk Ocakları yöneticisi - Halkevi Yöneticisi - Afyon'da Nur Dergisinin Yazarı - Taşpınar Dergisinin Yazarı - Sebat Gazetesi Yazarı - Görktan Mecmuasının Yazarı - Türkeli Gazetesinin Yazarı - Gençliğin Sesi Gazetesinin Yazarı - Yeni Kale Gazetesinin Yazarı - Kocatepe Gazetesinin Yazarı - Görktan Gazetesinin Yazı İşleri Müdürü - Görktan Gazetesi Yazarı - 3 Temmuz 1924 tarihinde silah altına alınmış, 1 Eylül 1926 tarihine kadar Askerlik hizmetini muazzaf er olarak yapmıştır - CHP Afyon İl Başkanı - Afyon'a gelen radyoyu ilk görüp dinleyenlerden biri - Kumarla mücadele - Boşanmaların önüne geçilmesi - Afyonkarahisar'ın kalkınması gibi konularda kalem oynatan bir kalem sahibinden söz ediyoruz. Afyon'un yakın tarihinin şahsî arşivi, köklü kütüphane sahibi, Avukat Abdullah Mahir Erkmen'i anma konferansı için bugün 36 yıl sonra toplanmış bulunuyoruz. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Mahir Erkmen ilk kez anılıyor. Ömrünün tamamını Afyonkarahisar şehrine adayan, o günün olup bitenini 25 yıl yani çeyrek yüzyıl yayınladığı Haber Gazetesinde kayıt altına alan Abdullah Mahir Erkmen adı araştırmacıların hep gündeminde olmuştur. Afyon kültürü, tarihçiler, edebiyatçılar hep kendisinden yararlanmıştır. Zira onun yayınları olmaksızın XX. Yüzyıl Afyon şehrini ortaya koyma imkanı bulunmamaktadır. Çalışmaları bir sır değildir. Kaynak durumundadır. Önemi de ortadadır. Sadece Afyon'un değil 1922-1923 yıllarında çıkartmış olduğu gazete Uşak, Burdur, Akşehir ve Ilgın il ve ilçelerine de yayın hizmeti vermiş bir bölge gazetesi statüsündedir. Belirtilen tarihlerde bakanlıklarda dikkatle izlenen gazetelerden biri Afyon'da Abdullah Mahir Erkmen'in mütevazi imkanlarla yayınlamış olduğu Haber Gazetesidir. Afyonkarahisar şehrini ve kültürünü her devirde seven, bu sevgisini ilmi ve kültürel bir şekilde ortaya koyanlar olmasına rağmen, "yeterince araştırılmadığından" kelimeleriyle başlayan yazılar ve yayınlara şahit olmaktayız. Bence bu öncelikle kendini kıymetlendirme gayretinden kaynaklanıyor. Zira hizmet edenleri ön plana çıkarmadan söz almak gibidir. Gerçekten de Abdullah Mahir Erkmen şehir için zamanını aşan, yeterli yayın yapmış ve geniş bir yelpaze açan bir kişi atlanamaz. Genç diyebileceğimiz yaşlarda modern Afyon, orta yaşlarda demokrat Afyon, ileri yaşlarda da yakın tarihteki Afyon'a dair inanılmaz bilgiler ve düşünceler barındıran makaleler kaleme almıştır ki bunları kullanmadan Afyon'un son yüzyılını yazmaya çalışan yoktur ve olamaz. Buna karşın tanınmayan bir Abdullah Mahir Erkmen vardır. Bunun sebepleri üzerinde duracak değiliz. Meslek hayatının daha doğrusu gazete çıkarmaya başlamasının daha 5. yılında 1928 yılı sonlarında kaleme aldığı "Şehrimizde Matbaacılık Hayatı" başlıklı makalesiyle şehrin matbaa geçmişinde bugün başka kaynaklarda bulma imkanı olmayan pek çok bilgiyi doğru ve birinci elden ortaya koymuştur. Cumhuriyetimizin 10. yılına erdiği 1933 yılında yayınlanmış olduğu "Afyon'da On Senelik Matbuat Hayatı" tam anlamıyla bir kaynaktır. Birinci elden kaynak telakki edilen makalede sadece gazete ve dergileri değil kitaplar hakkında da kısa ama önemli bilgiler veriyor. Bugün Afyonkarahisar Basın Tarihi adı altında 17 aydan beri kütüphane kütüphane dolaşarak ortaya çıkarmaya çalıştığımız gazete ve dergilerden bazılarının sadece adını bilebilmekteyiz. Neşe, Türk, Doktor gibi bugün varlığından ve adından Erkmen'in bu çok değerli makalesinden haberdar olmaktayız. Sadece Afyon basın tarihi değil, aynı zamanda Konya Matbuat tarihiyle önemli kayıtlar ortaya koymuştur. 1945 yılında neşrettiği "Eski Gazeteleri Karıştırırken", başlıklı makalede de yine şehrin köklü ve renkli bir basın hayatının bulunduğunu hatırlatmaktadır. 1947 yılında "Eski Afyon Gazetelerinden Nakiller" başlıklı yazılarıyla II. Meşrutiyet dönemi Afyon gazetelerinden paha biçilemez parçalar aktarmıştır. Bilhassa gençlik yıllarındaki ilk yazılarının yazış tarzının hatalı olduğunu elli yaşına doğru zaman zaman gazetesinde ifade etmekten çekinmemiştir. Yine bu hatıra karışık makalelerinden yazılarından dolayı 3 defa muhakeme edildiği anlaşılmaktadır. Taşpınar Mecmuasının nr. 22, Ağustos 1934 tarihli nüshasında yayınlanan "İstiklal Savaşında Afyon" makalesi, Osmanlı Devletinin kuruluşunun 900. yılına armağan olarak hazırlanan, Afyonkarahisar Belediyesinin yeniden çıkarmaya başladığı Ekim 1999 tarihli Taşpınar Dergisinde yayınlandığında 65 yıl önce Abdullah Mahir Erkmen'in kaleme aldığı bilgilerin ne kadar gerçekçi olduğu bir kere daha fark edilmiştir. Afyon Valiliği İl Turizm Müdürlüğü tarafından yayına hazırlanan bu derginin yayın kurulunda Yusuf İlgar, Hüseyin Helvacıoğlu, Hüseyin Şenşaştımoğlu, Niyazi İplikçioğlu yer almıştır. Ona göre gazetecilik mesleği Roma İmparatorluğu döneminde başlamıştır. Tarihi bu kadar eskiye dayanan bir mesleğe çok genç yaşlarda iştirak etmiştir. Ömrünün sonuna kadar bu meslekte olmanın sorumluluğu ile yaşamış, sadece yaşadığı günün değil gelecekteki günlerin de daha güzel, huzurlu ve gelişmişlik düzeyi yüksek bir Afyonkarahisar şehri ortaya çıkarmasını dile getirmiştir. Atatürk döneminin sonlarında basın-yayın konusunda Afyon vilayeti Türkiye çapında 6. sırada gelmektedir ki bu başarının tamamen Abdullah Mahir Erkmen'in sırtında yükselmiş olduğu tarihi bir gerçektir. Şubat 1947 tarihine gelindiğinde belki de Türkiye'de çok partili siyasi yaşamdan, belki de artık hukukçu olarak hizmete devam etme arzusundan dolayı neredeyse kendi ismi ile bütünleşen Haber gazetesini devreder. Ancak önceki kadar sık olmasa da makale yayınlamayı sürdürür. O sürdürür ama gazeteyi devralanlar o günün Hisar, Kocatepe ile Demokrat Afyon gazetesi karşısında Erkmen'in başarısını gösteremediği için çok geçmeden Afyon basınının ilk armadası kapanır. Ancak basında Haber Gazetesi hep hayırla yad edilmiştir. Farklı basın yayın organlarında bunun bir çok örnekleri bulunmaktadır. Onun hizmetleri sadece mesleğe yeni adım attığı dönemdeki heyecanıyla alakalı değildir. 70 li yaşlara eriştiğinde başta Sebat, Türkeli, Yeni Kale, Gençliğin Sesi, Kocatepe ve Görktan gazeteleri ile Afyonkarahisar'da Nur, Taşpınar, Görktan Dergilerinde kaleme aldığı basın ve siyasi hayatla ilgili yazıları ve hatıralarının çoğu henüz araştırmacılarla buluşabilmiş değildir.

  1. Yüzyılın ilk yılında Karahisar-ı Sahip'de Afyon şehrinin tanınmış tüccarlarından Erkmenlizade Mahmut Bey ile Hafize Hanımın oğlu olarak dünyaya gelmiş, sonuna kadar dünyaya geldiği ve kültürel kimlik kazandığı şehrine aşık bir şekilde, kalem vasıtasıyla hizmet eden bir şahsiyet olmuştur.
Çocukluğunu Abdülhamit döneminde yaşayıp, ilk tahsilini Hususi Eser-i Terakki Mektebi'nde tamamlayıp, II. Meşrutiyet döneminde de, tesisinden itibaren Anadolu'nun seçkin eğitim kuruluşlarından olma özelliği hep sürdüren Afyonkarahisar İdadisi Ticaret Şubesinden, 1917 yılında mezun olmuştur. Onun bu mezuniyet yılı Türklüğün yeni acılara, felaketlere maruz kalacağı bir devre doğru hızla yuvarlandığı bir dönemin de eşiğidir. Ümitler yavaş yavaş tükenmekte, çıkış kapıları teker teker kapanmaktadır. Ömrünün ilk on yedi senesinde vali gönderilen yerlerin birer birer elimizden çıkmış olduğunu göre göre, için için yanan yüreklerden genç bir dimağ olarak geçirdikten sonra en büyük sıkıntıları bu zamanı takip eden yıllarda olacağını muhtemelen düşünmemişti. Milli Mücadele öncesinde ve esnasında birkaç yerde öğretmenlik görevlerinde bulundu. Dar-ül Hilafetül-Aliyye ile Lisede öğretmenlik yaptı. Milli Mücadele yıllarında Zafer gazetesini çıkardığına dair ciddi hatıralarda bilgiler bulunsa da kendi hatıralarında ve diğer kaynaklarda bu bilgiyi teyit edecek ek bilgilere ulaşmamız şu ana kadar mümkün olmadı. Bu hafta başında Ankara Milli Kütüphane'de rastladığımız 1950 lere ait vefat bilgisinde hatıralarda var olan Zafer Koçzade Arif Bey tarafından çıkarılmış olduğunu bizzat tespit ettik. Gazeteye ulaşmak şimdilik mümkün olmadığından bu gazetede idari bir görevinin olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak Koçzadelerin gazetesinde yazmadım. şeklinde hatıralarından haberdarız. öyle sanıyorum ki Koçzadelerin zafer öncesi Zafer'i ile Erkmen'in zafer sonrası Zafer'i birbirine karıştırılmış olmalıdır. Türklüğün ölüm-kalım savaşı olarak isimlendirdiğimiz Milli Mücadele yıllarında askeri mücadelenin yanında basın ile de mücadele önemli bir yer işgal etmektedir. Bir başka eğitimci Hacı Ali Efendinin takdire sayan gayretleriyle Afyon'da yayınlanan Sözbirliği gazetesinde henüz 19 yaşında bulunan bir imza Abdullah Mahir de karşımıza çıkmaktadır. Kalem ve basın tutkusu bir defa içine düşmüştür bundan sonra ondan kurtulması mümkün olmayacaktır. Bir çok gazetecinin hatıralarında ya da kaleme aldığı yazılarda mürekkep kokusu bir defa sindi mi bağımlılık yapmakta ve kurtulmak mümkün olamamaktadır. Abdullah Mahir'in bağımlılığı biraz daha farklı olmuştur. Hem gazeteye hem de gazetesinde modern Türkiye bağımlısı bir basın mensubu olmuştur. Tahsil hayatının önemini de hiçbir zaman göz ardı etmemiş sadece akıl vermemiş kendisi de uygulamıştır. "Esas Türk Milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşaması" felsefesinden hareket eden Milli Mücadele'nin Türk zaferiyle sonuçlanmasından sonra, Muasır Medeniyet seviyesinin aşılması hedefinde, ülke içinde çeşitli cephelerde faaliyet gerektirmekteydi. Yüzyıllardan beri devam eden mağlubiyetler, kabuslardan kurtulmak için her cephede ileri hamleler yapmak gerekmekteydi. Basın bu cephelerden göz ardı edilmemesi gerekenlerden birini teşkil etmekteydi. Yeni Türkiye'nin mimarı tüm basını arkasına alamayacağını liderlik vasfından dolayı gayet iyi bilmekteydi. O bir kısmının Türk inkılabını desteklemesini, bir kısmının karşı çıkmamasını, bir kısmının ise en azından sessiz kalmasını arzulamıştı. Bu hedefler de kolay gerçekleştirilebilecek hedefler değildi. Öyle de oldu. ülke geneli açısından ifade edilen bu gerçekler, İstiklalin kazanıldığı daha doğrusu cumhuriyetin ilk hamlelerinin yapıldığı Afyonkarahisar basını için de söz konusuydu. Millî Mücadele döneminde İkaz, Sözbirliği, Halkın Sesi, Öğüt gibi gazetelerle topyekun bağımsızlık hareketinin yanında yer alan gazetelerden Cumhuriyet dönemine sadece İkaz gazetesi erişebildi. Gazetenin sahibi Koçzade Mehmet Şükrü Bey bağımsızlık hareketinde ciddi misyonlar üstlenmiş zaferde pay sahibi olmuştu. Ancak burada ayrıntısına ve açıklamasına giremeyeceğimiz sosyalist düşünce akımı, Yeşil Ordu gibi kavramlarla daha farklı bir çizgi izlediği anlaşılmaktadır. Buna rağmen Lozan Barışı öncesinde Koçzade Mehmet Şükrü milletvekili seçimlerine katılır ve yeniden milletvekili olamaz. Bu durumda Afyon'a dönüp İkaz gazetesini yeniden memleketinde çıkarmaya başlar. Lozan Barışı, Cumhuriyet'in ilanı gibi gelişmeler cereyan ederken önce Zafer ardından isim değişikliği ile Haber gazetesi yayınlanmaya başlar. İkaz ileri düzgün matbaasıyla gazete kaliteli gazete basabilmekteydi. Her iki gazete de şehirde okunan gazeteydi. Belirtilen günde ve intizamda yayınlanırdı. Ancak hangi sebeptendir bilinmez Koçzade'nin üzeri çizilmişti. Dr. Aygen kitabında üstün körü belirttiğimiz gibi Rahmetli Niyazi İplikçioğlu'dan aktardığım kadarıyla ölümüne de karar verilmiş ancak Ali Çetinkaya'nın uyarısıyla tedbirli davranarak tehlikeyi atlatmıştı. Fakat Takrir-i Sükun Kanunu ile kapatılan gazetelerden biri de İkaz olunca Afyonda tek basın temsilcisi Haber kalmıştı. Basın cephesini Afyon'da çeyrek yüzyıl Abdullah Mahir Erkmen tek başına sırtlamıştır. Yanlış izlenim vermemek için bu dönemde Türk, Memleket, Kocatepe, Doktor, Afyonkarahisar'da Nur, Lise, Taşpınar gibi yayın organları da çıktı. Ancak Türk bir nüsha, Doktor birkaç nüsha yayınlanabildi. Memleket ve Kocatepe Eskişehir'e taşındı. Afyonkarahisar'da Nur ile Lise Ahmet Sami Onur'un Afyon Lisesi desteğiyle çıkan çok kuvvetli eğitim yayın organları, Taşpınar ise Halkevlerinin ülke genelinde sürdürdüğü dergi yayınlarının Afyon neşriydi. Hemen hepsinde Abdullah Mahir Erkmen imzası bulunuyordu. Hatta bu yıllarda ilk kez yayınlanan Kocatepe gazetesinin ilk Yazı İşleri Müdürü de Abdullah Mahir Erkmen idi. Milli Mücadele'nin askeri zaferinden sonra Zafer Gazetesini yayınlamışsa da ülke genelinde Zafer isimli matbaaların birden çoğalması, bunların da çok geçmeden Zafer isimli gazeteler çıkarmaya başlamasıyla kendi matbaası olmayan gazetelerin isimlerinin değiştirilmesi istenir. Bu yüzden gazete yayınını durdurur ancak çok geçmeden Haber gazetesini çıkartır. Haber isimli gazetelerin artması üzerine de Sonhaber, dil devrimi sonrasında Duyum olmayınca Afyon'da Haber daha sonra tek Haber isimli gazeteyle hem Türk İnkılabının yanında hem de Afyon şehrinin kalkınmasında çok etkili olmuştur. Gazetesindeki isim değişikliklerine rağmen sayı itibariyle bir aksama söz konusunu olmamış birbirinin devamı olarak yayınlanmıştır. Yazdıklarının gazete sayfaları arasında sıkışıp kalmaması için meslek hayatının üç ayrı aşamasında 3 farklı kitap neşretmiştir. 35 yılda üç ayrı kitap yayınlamış ilk ikisi arasında 16 sene, son ikisi arasında 19 sene bulunmaktadır.
  1. Eski Zaman Bolluğu (1931)
  2. Çalışma Hayatımız (1947)
  3. Çeşitli Konular (1966)
Abdullah Mahir Erkmen her türlü olumlu kültür hamlesinin önünde, içinde ve arkasında yer almıştır. 1931 yılına kadar Cumhuriyet idaresinin yeniliklerinin milliyetçi bir karakter taşımasında etkili olan ve her zaman yönetimden destek gören Türk Ocaklarının, onun kendisini feshetmesinden sonra ortaya çıkan boşluğu doldurmak için kurulan Halkevlerinin Afyon Şubesinde doğrudan idareci olarak görev almıştır. Bu kurumların faaliyetlerinin daha geniş kitlelere ulaşması için gazetesinden de yararlanmıştır. Afyon gençliğinin kültür vicdanını Halkevleri vasıtasıyla geliştirmeye çalışanlardan biri hatta liderlerinden biri olarak biz yine onu görmekteyiz.  Burada Halkevlerinin genel işlevi ve durumu üzerinde durmuyoruz. Afyon'da Halkevinin üstlendiği misyonda Edip Ali Bakı, Abdullah Mahir Erkmen, Lütfi Bozkurt Sepin, Süleyman Hilmi Gönçer gibi şahsiyetler belirleyici olmuştur. 1923 yılından sonra sadece bir siyasi parti değil aynı zamanda ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel kimliğini yönlendiren ve değiştiren Cumhuriyet Halk Partisi saflarında politika arenasında da biz Abdullah Mahir Erkmen'i görünce şaşırmıyoruz. İl Genel Meclisi, Belediye Meclisi gibi kuruluşlarda CHP adına bulunmuş ve Afyon'a katkı sağlamıştır. Maalesef şehrimizde pek çok örneği görülen bir şekilde hareketli olmamış, duruş noktasını değiştirmemiştir. 10 Kasım 1938 tarihinde Atatürk'ün ölümünü zamanın kalemlerinden bir hayli farklı olarak "Atatürk Türkiye'yi ölmez hale getirdikten sonra" aramızdan ayrılmıştır yorumunu yapmıştır. Eğitimin yaşı yoktur kuralını Abdullah Mahir Erkmen'in hayatında bir kere daha görme imkanına sahip oluyoruz. 30 lu yaşlarda, Afyonkarahisar'ın yakından tanıdığı, özellikle kültürel ve ilmi yayınlarıyla Afyon basın tarihinin bir başka mümtaz şahsiyeti Bursa Lisesi idarecisi Namdar Rahmi'nin teşvikiyle Bursa Erkek Lisesi'nde Bakolarya İmtihanını başarıyla vererek tahsil hayatına devam edince Fakülte şansı yakalamıştır. Bursa Erkek Lisesinin Afyon Kültür ve Basın tarihindeki yerini de burada bir kere daha yenilemekte fayda vardır. Ömer Fevzi Atabek, Mehmet Saadettin Aygen gibi isimleri yetiştiren en azından yetişmesinde katkı sağlayan kurum Bursa Erkek Lisesidir. Bu bilgiden öğreniyoruz ki Namdar Rahmi, Abdullah Mahir Erkmen üzerinde de Bursa Erkek Lisesinin katkısı bulunmaktadır. Fakülte şansı yakalayan Abdullah Mahir, Atatürk'ün gerçekleştirmiş olduğu atılım ile 5 Kasım 1925 tarihinde Ankara Adliye Hukuk Mektebi adıyla açılan sonradan Ankara Hukuk Fakültesi adını alan okuldan 1935 yılında mezun olmuştur. Şairin dediği yolun yarısında yeni bir sıfatla hukukçu olarak memlekete hizmet saflarına hizmete yeni bir kulvar açmıştır. 14 Eylül 1935 tarihinden 14 Eylül 1937 tarihleri arasında Sulh Hukuk, Asliye Hukuk ve İcra, Müddei umumilik, sorgu hakimliği, Sulh Ceza, Asliye Ceza, Ağır Ceza mahkemelerinde ve dairelerinde stajını bilfiil yapmış ve avukatlık ehliyetine ulaşmıştır. Hukukçu sıfatı kazanmasına rağmen Afyon ve Afyonlular onu 1947 yılına kadar gazeteci olarak tanıyacaklardır. 1945 yılında önce Milli Kalkınma Partisi, ardından Demokrat Parti ile Millet Partisi'nin daha sonra da diğer siyasi partilerin kurulmasıyla ülkede çok partili siyasi yaşam hem renklenmiş, hem de çetinleşmiştir. Yeni çetin yolda yaşı 50 ye dayanan Abdullah Mahir Erkmen, İmtiyaz Sahibi sıfatlı gazeteciliği bırakmış ama asla basın hayatından kopmadan yaşamına devam etmiştir. İşte bu yıllarda önce 22 Mayıs 1947 tarihinde İstanbul Barosuna, 4 ay sonra 26 Eylül 1947 tarihinde Afyon Barosuna kayıt olarak şehirde avukat olarak yeni bir göreve başlamıştır. Zira 17 Şubat 1947 tarihinde çeyrek yüzyıldır sahipliğini yürüttüğü Haber Gazetesinin sahiplik haklarını bir müddetten beri Yazı İşleri Müdürlüğü görevini yürüten Hayri Tokman'a devretmiştir. Ölümü üzerine yayınlanan bir ilanda "sevgili dayımız" denilmiş ve Tokman ailesi ibaresi kullanıldığına bakılırsa bir tarafından da Tokmanlara dayandığını söyleyebiliriz. 1 Aralık 1948 tarihinde yayınlanmaya başlayan Sebat Gazetesinin ilk sayısında Abdullah Mahir Erkmen imzası da bulunmaktadır. Yazısına "Gazetelerin çoğalmasından dolayı büyük bir memnunluk duyuyorum. Basın ve yayın haklarını kötü kullananlar olsa bile bunlara karşı aynı silahla mukabele edilmesi mümkün olduğu gibi kanun müeyyideleri de mevcut olduğundan matbuat bereketinden memlekete zarar gelmeyeceği, aksine fayda beklemek gerekeceği kanaatindeyim. ... Gazeteler ne kadar çoğalır ve baskı adetleri yükselirse kötülük o kadar azalacaktır. ... Doğruya ve ciddiye, yapıcı fikre, müsbet tenkide kıymet veren bir okur kitlesi; memleketin istikbali için büyük bir garanti olur." Elbette Abdullah Mahir Erkmen gibi bir birikim sıradan bir avukat olmayacaktır. Hem meslekte hem de meslek kuruluşunda etkili bir misyon üstlenmesi kaçınılmazdır. Baroya kayıt olmasından bir yıl sonra Afyon Barosu Başkanlığı görevine seçilmiştir. Bu görevi 4 yıl sürdürdükten sonra Demokrat Parti iktidarının ikinci yılında 1952 senesinde sona ermiştir. Daha sonra 1956 yılında bir kere daha Afyon Barosu Başkanlığına seçilmiş ancak bu sefer ki görevi bir yıl sürmüş ve 1957 yılında bu görevinden ayrılmıştır. Avukatlık mesleğine "yalnız iş ve dava takip etmek mesleği değildir" şeklinde yaklaşmıştır. 28 Şubat 1962-15 Ocak 1971 tarihleri arasında bilirkişi sıfatıyla mahkemelerde faaliyetlerde bulunmuştur. Siyasi geçmişi ve yaşı ilerlemiş olmasına rağmen sevecenliği, ılımlılığı, tertip ve düzeni ile Afyon şehrinin eşrafı arasında bugün bile hatırlanmakta olan Abdullah Mahir Erkmen vefatından 5 ay kadar önce 15 Mayıs 1978 günü sağlık nedenleriyle Avukatlık mesleğini bırakmıştır. Bir gün sonra da Afyon Barosundan kaydı silinmiştir. 30 Yıl 7 ay 19 gün Afyon barosuna kayıtlı olarak görev yapmıştır. Avukatlık bürosu olarak kullandığı Afyon Zafer Anıtı karşısında  10/A binanın odasını bundan böyle yazıhane olarak kullanacağını baroya bildirmiştir. Abdullah Mahir Erkmen, Hasan Basri Bey ve Samiye Hanım Kızı Hüsniye Hanım ile 1931 yılında hayatını birleştirmiş olup, bilebildiğimiz kadarıyla evlat sahibi olamamışlar ya da kendinden sonra yaşayan evlatları olduğuna dair herhangi bir bilgiye ulaşamadık. - Konferans sonrasındaki kısa sohbette Türkeli Gazetesi İmtiyaz sahibi Hacı Hakkı Özsoy'dan kız bir evlatlığı olduğunu öğrendik.- Abdullah Mahir Erkmen Arapça, Farsça ve Fransızca dillerini çok iyi bilmekte ve kullanmaktaydı. Bütün hayatı boyunca Afyon şehrinin kalkınması yolunda eğitim, kültür, sanat, matbuat, hukuk alanlarında gayret sarf etmiş bir kişilik olarak karşımızda durmaktadır. Osman Attila kendisinde "derin bir kültür, çok zengin bir hatıra hazinesi sahibi" diye söz etmektedir. Dr. Mehmet Saadettin Aygen "basınımızın ağabeyi" demektedir. Tuncer Ulutürk değişik alanlarda hizmetler yürütmüş bir büyüğümüz, Behçetoğlu çok iyi ve ciddi bir öğrenci olduğuna dikkat çekmişlerdir. Yaşadığı dönemde hemen herkes kendisini "Afyon'un canlı tarihi" ifadesini hem yüzüne, hem de basına belirtmekte mahzur görmemiştir. Hemen herkesin hafızasından sabit ve olumlu bir Abdullah Mahir Erkmen sureti vardır. Osman Attila, Dr. Mehmet Saadettin Aygen, Recep Yaşayacak, Ali Türk Keskin, Copcu Mehmet Tokman, Behçetoğlu, Ali Yarşı, Şükrü Küçükkurt, Ender Yurter, Ekrem Taşkınsel, Tuncer Ulutürk, Hacı Hakkı Özsoy, Hüseyin şen Şaştımoğlu gibi kalemler onun hakkında müttefik fikirlere sahiptirler. Buna bir örnek olarak Afyon basının değişik gazetelerinde uzun zamandır sürdürülen Ramazan'da sütununda Ali Türk Keskin'in Kocatepe gazetesinde yayınlanan şu ifadeleri burada aktarmak yerinde olacaktır: "Üstadımız Mahir Erkmen Aydınlık Yüz, Ak saçlar Ne Taşlanır, ne taşlar, Yazıyla, sohbetiyle, Gönülleri Ataşlar, Mübarek Ramazan'da Ali Türk, “ 70 li yaşlarda verdiği bilgiler bugün Cumhuriyet'in ilanına giden yolda başka kanallardan elde etme şansımız bulunmayan olay ve davranışlara ulaşmamızı sağlamaktadır. Şöyle ki; “Savaştan sonraki ilk seçim hakkında anılarımı yazarken düşünüyorum. O zaman daha 22 yaşında bir gazete sahibi idim. Her hangi bir akıma kapılabilirdim. Ancak memleketi kurtarmış bir büyük adam vardı. Gazi Mustafa Kemal. Ve o da Müdafaa-i Hukuk adını taşıyan teşkilatın başında bulunuyordu. Gazetenin yazılarını bu teşkilatın amaçlarına uydurmak yönünden tereddüt de mahal görmemiştim. Henüz Cumhuriyet ilan edilmemiş ve Lozan sulhü de imzalanmamıştı. İnönü orada başta İngiliz diplomatı Lord Qürzon olmak üzere Avrupa’nın usta delegeleriyle çetin bir diplomasi savaşı veriyor ve bir yabancı yazarın deyimiyle ‘ayağının tozu ile cepheden gelen bu yaman adam hayranlık uyandırıyordu.’ Gerçi zaferi kazanmıştık. Ancak İngiliz donanması İstanbul Limanı önünde duruyor, İstanbul da daha müttefik ordular tarafından tahliye edilmemiş bulunuyordu. Atatürk’ün Afyon’daki muhalifleri kendilerini seçtirmek için mücadeleye giriştiler. Öyle sıradan adamlar da değillerdi. Seçim mücadelesinin çetin olacağı anlaşıldı. Sistem İstanbul Hükümeti zamanındaki gibi Müntahibi sani usulü idi. Bunlar mahdut sayıda oldukları için etkilemek iki taraf için de güç görünmüyordu. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Sıfatıyla Atatürk’ün ilan ettiği adaylar dışında mecliste ikinci grup mensubu olarak muhalefet yapmış olan Şükrü Koç, Şükrü Çelikalay ve Albay Ömer Lütfi Beyler mütesanid bir şekilde çalıştılar. Ayrıca bağımsız adaylar şu zatlardı: Dinar’da Doktor Ali Rıza, Kadıköy Lisesi Öğretmeni Bolvadinli Hüseyin, Şemsettin Akan, Dr. Besim Zühtü, eski Afyon Kadısı ve Milletvekili Hulusi, Eski Mutasarrıflardan Haydar, Dr. Rahmi, İskan Müdürü Maruf, Burdur Savcısı Ali Rıza, Reji Müdürü Rifat, Bolvadinli Hacı Abdurrahman, Eski Milletvekili Salim, Nuri Dedezade Ahmet (Con Ahmed). Seçim günü telgrafhaneye koştum. o zaman yalnız karakollar ile ve resmi daireler arasında konuşma sağlayabilen bir Jandarma telefonu vardı. İlçelerden gelecek haberi telgrafhaneden öğrenecektik. Zamanın Mülkiye amiri Münir Hüsrev Bey ile Jandarma Komutanı da makine başında haber almaya çalışıyorlardı. Münir Hüsrev Bey İnönü devrinde İçişleri Bakanlığı etti. Okur yazarlığın bile az olduğu bir devirde tek gazeteci ve Anadolu Ajansı muhabiri olduğum için her yere sokuluyordum. Oy sayıları at başı beraber gidiyordu. Seçimler adli murakabeye tabi değilse de kimseye baskı yapılmamıştı. Son haber o vakit Afyona bağlı Çivril’den geldi. Bu ilçe müntehib-i san ileri hepsi birden tek ayrılık göstermeden Müdafaa-i Hukuk adaylarına oy vermişler ve onların kazanmalarına etki yapmışlardı. Kazananlar şu zatlardı: Ali Çetinkaya, Profesör Kamil Miras, Albay Musa Kazım, Ruşen Eşref Ünaydın, İstiraf Ceza Mahkemesi Savcısı Sadık, İzzet Ulvi Aykut.” Afyon soğuk bir memlekettir. Bazen soğukları çok daha yaman olur. 1910 yılı bunlardan birisidir. Halk edebiyatına bile yansıyan bu kışı Erkmen de yarım yüzyıldan fazla bir zaman sonra unutmayıp Afyonluların gündemine taşımıştır. Bu bilgilere göre o yıl bazı sokaklarda kar altından tünel açılarak evlerden dışarıya çıkılabilmiştir. Kıbrıs Barış Harekatının Afyon basınıyla doğrudan ilgisi vardır. Zira Kocatepe Gazetesinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İbrahim Küçükkurt, harekat zamanında Adaya gitmiş doğrudan bilgi ve resim aktarımında bulunmuştur. O tarihlerde basının ulu çınarı olarak kabul edilen Abdullah Mahir Erkmen konuya çok daha farklı bir perspektiften yaklaşarak 1897 Türk-Yunan Savaşından itibaren Yunanlıların art niyetlerini sütuna taşımış olayı güncel bir konudan çıkarıp çok yönlü tarihi bir hadise olduğunu teyit etmiştir. Hakkında kaleme alınan ölümünden 2 ay kadar önce Türkeli Gazetesinde yayınlanan, daha öncede edebiyatçıların değerlendirdiği şu şiiri sizinle paylaşmak istiyorum: "Mahir Erkmen Afyon'da Matbuatın beşiğini salladın, Haber gazetesiyle basın zevki sağladın, Kentin dileklerini dört bucağa yolladın. Bu şehre hizmetin çok, Abdullah Mahir Erkmen Vatan aşıkı aydın, özü ve yüzü Görkmen. İşgal, kurtuluş, zafer, Cumhuriyet, devrimler, Hepsini de yaşadın acı, tatlı devirler, Yarısı bir tarihi dolduran o dev günler. Tanımayan, bilmeyen, sıradan bilir sanır Jübilen yapılmalı, o zaman gençler tanır. Yaşayan tarihisin Afyonkarahisarın, Nur yüzlü, mütevazi, tümsalisin vekarın, Sevildin, sevilecek ismin bugün yarın. Emek verdin kalemle, Erkmenli zade Mahir Değerin su yüzüne çıkacak evvel ahir. Şarlatanlıktan uzak, gösterişsiz ve sade, İhtirastan, haramdan arınmış bir azade, Ne menhiyat, ne ülfet, ne tütün ne de bade. Kamil İnsan örneği, Mahir Erkmenlizade Meziyet külliyesi, ömrün olsun ziyade. Halim, selim ve sakin, sohbetine doyan yok, Kötü söz şöyle dursun, yüksek sesin duyan yok, Kesin sözün, hedefi asla şaşmayan bir ok. Afyon'da matbuatın piri demeksin hükmen Kıymetli büyüğümüz Abdullah Mahir Erkmen. Efendilik, tevazu, kibarlıkta mahirsin, Kıyafetin tertemiz, ahlaken çok Tahirsin, Doğru yol göstermekte herkese müzahirsin. Ruhundaki aydınlık, çehreni kılmış Görkmen Ey değerli yazar, Türk'ün koyusu Türkmen. Osman Çizmeciler" Ancak değişik toplantılarda dile getirildiği gibi hayatın bakiyeleri olarak kabul edilen şahısların ailelerde bıraktıkları kısaca aile arşivleri ailenin sonraki temsilcilerine adeta taşınamaz bir yük olmakta, ya heder edilmekte ya da çöpe karışıp gitmektedir. Abdullah Mahir Erkmen hayatta iken elindeki Haber Gazetesinin 1920 nüshalarından önemli bir kısmını Ankara Milli Kütüphaneye vererek bugünkü araştırmacılara da büyük bir hizmette bulunmaktadır. Şüphesiz bütün sahip oldukları bununla sınırlı değildi. Bu konudaki değerler yok olup gitmekten kurtarılması gerekli tetbirler alınmalıdır. Zira bizzat Mahir Erkmen vefatından iki yıl kadar önce çocuk anılarının da bulunduğu bir cep defterinden bahsetmektedir. Şu an itibari ile bu anı defterinin akıbetinden haberdar değiliz. 1901-1978 yılları arasında İstibdat-II. Meşrutiyet- Türk İtalyan Savaşı - Balkan Savaşları- I. Dünya Savaşı- Mütareke- Milli Mücadele- Tek Parti Yönetimi- Türk İnkılabı - II. Dünya Savaşı - Çok Partili Siyasi Yaşam - 14 Mayıs 1950 Beyaz İhtilal - Demokrat Parti İktidarı - 27 Mayıs Darbesi - Kıbrıs Olayları ve Harekatı - 12 Mart Muhtırası - Dış ve İç Terör gibi pek çok tarihi olayın cereyan ettiği bir zaman diliminde kalem sahibi, gazete sahibi ve tanık olarak yaşayan ve seçkin yerini her zaman koruyan bir yazar olarak Abdullah Mahir Erkmen'i ölümünün 36. yılında saygıyla anmak hem Afyonlunun, hem de çağdaş Türk insanının vazgeçemeyeceği bir görev olduğunu düşünüyorum. Türklüğe her hangi bir alan da hizmeti geçmişteki bütün büyüklerimizi saygıyla anarken, yarın onların safında kalabilmiş olarak onlara iştirak etme dileğiyle konferansı sonuçlandırıyorum. Doç. Dr. Turan AKKOYUN Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turan Akkoyun Arşivi

UYUM

17 Nisan 2016 Pazar 18:09

KONAK

28 Mart 2016 Pazartesi 09:20