Afyonkarahisar Basınındaki Tilki'nin hatıraları bulundu

Afyonkarahisar Basınındaki Tilki'nin hatıraları bulundu

Afyon Kocatepe Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projesi kapsamında sürdürülen Afyonkarahisar Basın Tarihi konusunda aralıksız ve hummalı bir şekilde sürdürülen çalışmalarda Şuhut, Bursa Atatürk İl Halk ve Uludağ Üniversitesi kütüphanelerinde yapılan son incelemelerde de yeni bazı bilgiler elde edildi. Şehrin basın tarihinde çok partili siyasi yaşama geçilmesi sırasında önemli görevler üstlenen Tilki mahlaslı kalemin Balkan Savaşlarına dair hatıraları Bursa Atatürk İl Halk Kütüphanesi'nde bulundu. 1945 yılında Milli Kalkınma Partisi'nin kurulmasıyla başlanan süreçte adeta devlet partisi demek olan Cumhuriyet Halk Partisi'nden ayrılmalar devletten ayrılma gibi tasavvur edilmişti. Bu yüzden demokrasi hamleleri de devlete sahiplenme ile onu ortadan kaldırma iddiaları arasına sıkışıp kaldı. O ana kadar basında "Tilki" mahlasını kullanan kalemin CHP’den ayrılması üzerine mevcut iktidarı destekleyen Kocatepe Gazetesinin sahibi Rüştü Kutman, onun merkezi Afyonkarahisar'da bulunan Öz Demokrat Parti'nin kurucuları arasında yer almasını "kendine bir kümes buldu" ifadelerini gazetesinde sürekli yer vermişti. Siyaset bilimciler ile genelde kaynak dili Osmanlıcadan uzak duranların çalışma konusuna giren bu hususların üzerine kaçınılan sıkıntıdan dolayı tam olarak gidilemediği sanılmaktadır. 1948 yılında gazetenin Afyon'da yayınlanmaya başlamasından hemen sonra Kocatepe-Demokrat Afyon gazeteleri arasında cereyan eden söz düellolarında tilki-kümes hikâyeleri bir hayli sütun işgal etmişti. Hatta okuyucuya, diğer gazetenin okunmaması yönünde ciddi anlamda telkinlerde bile bulunulmuştur. "Tilki"nin Balkan savaşlarına dair hatıraları Atatürk'ün ölümünü izleyen günlerde yayınlandığı anlaşılmaktadır. Balkan Savaşları birkaç ay içinde Türk milletinin üzerinde derin tesirler bıraktığı gibi "ittihad-ı anasır" düşüncesini yani Osmanlıcılık fikir akımını bir daha ortaya çıkmamak üzere tarih mezarlığına gömmüştür. Hatıralar olayın üzerinden çeyrek asır geçmesinden sonra dahi, o günkü sıcaklığını, canlılığını koruduğunu ortaya koymaktadır. Şöyle ki; Balkan savaşının başlarında payitahta " 'Harp isteriz' bu ses kovanından çıkmış bir oğul arısı gibi salkımlaşmış, birbirine sıkışmış belki on binlerce insanın teşkil ettiği kümenin göbeğinde çekirdekleşen bir kitle tarafından verilen kumanda ile tekrarlanıyor, tekrarlanıyordu. ... Ne yaptığımızı, ne yapacağımızı bilmiyorduk. Biz bilmiyorduk, fakat bir bilen, bir iktidaya şayan kimseler de bulamıyorduk. ... Ben dört senelik tecrübelerden sonra ihtiras ve politika manevralarından kuvvet alan kimselerden hiç bir şey beklemediğimi ve bu harbin biz istemesek de çıkacağını bizim buna sürüklendiğimizi söylüyordum. ... Hep gençtik!... Kanımız kaynıyordu. İçimizden asmak, kesmek... vurmak, kırmak geliyordu. Hele İtalyanların Trablusgarp'ta yaptıkları baskından sonra o hicabı silmek, o acıyı unutmak için ecdat vari bir yiğitlik göstermek ve dünkü uşakların ağızlarına birer tokat vurmak kimin en büyük emeli değildi?... Fakat palavrasız... Nedense benim içimde bir korku vardı." Daha savaşta düşman üstüne yürümeden cepheye gidebilmek için tren vagonlarında yer kapma mücadelesi yaşanmış, muvaffak olanlar trenle "karanlığı yararak koşup, uçup" savaşa akıp gidiyordu. Proje Yürütücüsü Doç. Dr. Turan Akkoyun'un belirttiğine göre, Tilki'nin hatıralarından aktarılan bu satırlar Türk-İtalyan Savaşının kayıplarının tam olarak algılanamadığı ve Balkanlı toplulukların Osmanlı Devleti aleyhine harekete giriştikleri günlerdeki heyecanı ortaya koymaktadır. Ancak acıları örtmesi düşünülen Balkan savaşları daha sonra gelecek büyük ve felaketlerin arasında unutulmuş gitmiştir. Evlad-ı Fatihan tabiriyle tarihimize, coğrafyamıza, kültürümüze kazınan toprakları bu kadar çabuk kaybedebileceğimizi Ecnebi devletler bile inanmamışlardı. Hatta olası bir Türk galibiyeti durumunda Balkanlıları koruma altına alacak diplomatik ataklarda bile bulunmuşlardı. Maalesef tarih hiç kimsenin tahmin bile edemediği bir şekilde bizim aleyhimize cereyan etti. Bu konuda tarihçiler, edebiyatçılar, sinema ve tiyatrocular bazı eserler ortaya koymuşsa da bunlardan çok daha fazlasının gerekli olduğu ortadadır. Tarihimizde hiç bir karşılık beklemeksizin adeta bir düğüne koşar edasıyla "göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmeyenleri" saygıyla anmamız gerekmektedir. Afyonkarahisar'ın Tilki'si de bunu bir kere daha teyit etmektedir. Afyonkarahisar Basının Tilki'sinin 500 yıla uzanan Türk yurdunun kaybıyla sonuçlanan Balkan savaşlarına katılarak savaşa dair hatırlarını 1938 sonlarında yayınlanmış olması oldukça önemlidir. Zira Türkler tarihi yapan ama asla yazmayan bir millet olarak tanınmaktadır. Arada çıkan istisnai durumları tespit edip değerlendirmek tarihçilere düşmektedir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.