Türkiye halkına çağrımızdır: Korkma!

Türkiye halkına çağrımızdır: Korkma!

Burası Anadolu. Burada korkaklar tarih yazamadı. Hatta tarihten silinip gittiler. Siz de silinip gideceksiniz. Biz buradayız. Hep burada olacağız. Çünkü korkmuyoruz. İstiklal Marşı'mız “korkma” diye başlıyor. Biz, ne anlama geldiğini biliyoruz bunun. Bu, Rasulullah'ın Ebu Bekir'e söylediğidir. Sevr mağarasında söylenmiştir. Bizim “sevr antlaşmamız” budur. Haçova Meydan Savaşı'nda, Cafer paşa, karşısında büyük haçlı ordusunu görünce, “alnımızın yazısı bu imiş” demişti. Bu coğrafya bizim alın yazımızdır. Bu coğrafya bizim kaderimizdir. Siz belki bilmiyorsunuz, belki unutmuşsunuzdur… Oysa biz bu coğrafyada, binlerce yıldan beri ayılarla, kurtlarla, çakallarla dans ediyoruz. Moğollar geldi geçti… Haçlılar geldi geçti… Yedi düvel geldi geçti… Nice orduları dize getirdik, çeşitli meydanlarda. Malazgirt'te başladık bu işe… Sakarya'da devam ettik… Muzaffer de olduk, mağlup da… Fetihler de yaptık, kaybettiğimiz topraklar da oldu. Buna da eyvallah… Savaş istemiyoruz. Barış hâkim olsun istiyoruz. Bu yüzden bu topraklarda barış, hoşgörü, adalet ve kardeşliği yücelten bir medeniyet kurduk. Fakat günün birinde, kaçınılmaz olanla karşılaşırız korkusuyla çil yavrusu gibi dağılıp gitmedik. Kaybederiz, yeniliriz diye de korkmuyoruz. Bu yüzden, yenildiğimiz zamanlarda, “Yenildik ama ezilmedik” diye avutuyoruz kendimizi. Çünkü biz, aslında, yenilmeyi değil ezilmeyi yakıştıramayız kendimize… Belki de bu yüzden, aslında bütün cümlelerinden derin bir umutsuzluk akan Beckett'ın umudu anlatan tek sözünü, “Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil” cümlelerini alıntılıyoruz. Belki yıkılırız, ama biliyoruz ki her seferinde yeniden ayağa kalkarız. Küllerinden doğmak nedir, biliriz biz. Ama siz bayım, siz eziksiniz. Siz ağıtlar yakmaya devam edin… Biz, ne olursa olsun, destanlar yazmaya devam edeceğiz. Biz, Mehmet Akif'ten öğrendik destan yazmayı… Herkes, Çanakkale'den ağıt çıkarırken, Mehmet Akif acının içindeki balı gösteriyordu, milletin canhıraş yazdığı kahramanlık destanını işaret ediyordu. Yeni bir düşünme biçimi sunuyordu. Yeni bir hissiyatla dolduruyordu halkını… “Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! / Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. / Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi... / Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.” diyordu. Burası Anadolu. Burada korkaklar tarih yazamadı. Hatta tarihten silinip gittiler. Siz de silinip gideceksiniz. Biz buradayız. Hep burada olacağız. Çünkü korkmuyoruz. Murat Zelan / Yeni Şafak

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.